Kapı çalındığında içeri iki adam girdi. Biri diğerine göre daha uzundu. Giydiği kıyafetlerden ve yüzündeki gözlükten anlaşılan uzun boylu adam, diğerinin avukatıydı. Adamlar Defne'yi isteksizce selamlayıp yerlerine oturdular. Karısını öldürmekle suçlanan adamın mimiklerinden içinde bulunduğu durumdan pek memnun olmadığı anlaşılıyordu. Bu adamın adı Mert'ti. Kirpi gibi kısa saçları vardı. Adama ilk bakıldığında yüzündeki tırnak izleri hemen dikkat çekiyordu. Bir de kendini beğenmiş bakışları...
Defne adamlara kısaca "Merhaba." deyip masadaki zarftan kurbanın fotoğraflarını çıkarttı ve Mert'in önüne koydu. "Bunlara bir bakabilir misiniz? Ölen eşinizin olay yeri fotoğrafları. Gaddarca değil mi?" dedi. Bu sırada şüpheli koca sanki önceden öğretilmiş gibi "Cevap vermeyi reddediyorum." dedi. Defne adamın birden böyle söylemesine anlam verememişti. "Anlayamadım?" dedi şaşkınlıkla. Bunun üzerine avukat hemen söze girdi. "Şiddet Suçlarının Önlenmesi Kararnamesi 611-9 bent, birinci kısım. Şüphelinin..." diye açıklamaya başladığında Defne kesin ve sert bir tavırla "Susar mısınız? Tanrım." dedi. Hızlı bir soluk alıp verdi ve konuşmaya devam etti. "Ciddi misiniz? Sessiz kalma hakkı mı?" diye sordu kızgınlıkla. Mert yine "Şiddet Suçlarının Önlenmesi Kararnamesi 611-9..." diye avukatının dediklerini tekrarlamaya başladı. Bu defa Defne "Karnınızı öldürdünüz. Değil mi?" diye sordu açıkça. Mert ona hiç aldırış etmeden " 611-9 bent, birinci kısma dayanarak cevap vermeyi reddediyorum." dedi. Konuşmasında sinir bozucu bir sakinlik vardı. Defne "Ölüm Saptayıcıdan her şeyi öğrendik. Kadının vücudunda 50'den fazla berelenme vardı." diye konuşmaya devam etti. Bu sefer de avukat " Kendine zarar vermediğini kim bilebilir? Nisa hanım uzun süre psikoterapi gördü." dedi. Konuşmasında evrenin sırrını çözmüş gibi bir hava vardı. "Psikoterapi mi?" diye sordu Defne hemen. Bu durum Defne'nin dikkatini çekmişti.
O sırada Anıl, Erdem ve Nazlı kapının dışında durmuş Defne'nin sorgusunu dinliyorlardı. Erdem "Hayır ya! İyi gidiyordu. Buna neden kandı ki?" dedi. Adam resmen hayal kırıklığına uğramıştı. "Psikoterapi çok bilinen bir numaradır." diye ekledi Nazlı. O da Erdem gibi hayal kırıklığı içindeydi. Anıl da onlara katıldı ve "Bu profesyonellerin önünde çaylaklığını göstermiş oldu." dedi.
Defne masada duran kadının cesetine ait fotoğraflara baktı. Biraz düşündü ve Mert'e "Karınız... Karınızı seviyor muydunuz?" diye sordu. Bunun üzerine avukat "Sevmek mi?" deyip gülmeye başladı. Avukatla birlikte Mert de bu soruya kahkahayla karşılık verdi. Defne bunun üzerine Mert'e " Asa koleksiyonunuzu gördüm. Kan Budak cinsi asanız. O nerede?" diye sordu kısa ve net bir şekilde. Mert bu soru karşısında sinirlenmiş ve birden ciddileşmişti. "Evinize girdiğimde dikkatimi çeken ilk şey o sopalar oldu. Başta anlam verememiştim. Ama sonradan bunun bir çeşit zengin eğlencesi olduğunu anladım. Özenle düzenlenmiş birbirinden farklı cinste pahalı sopalardı bunlar. Hani şu eski bir masalda anlatılan Ölümsüz Beşli. Efsaneye göre son derece güçlü olan ve bütün büyücülerin elde etmek için birbiriyle yarıştığı beş büyük asa. Tabi ki bu bir çocuk masalı olduğu için asalar hiçbir işe yaramıyor. Bu da onları koleksiyon yapmak gibi başka bir amaçla elinizde bulundurduğunuzu düşünürdü bana. Ama o gün aralarından biri Kan Budak asası yerinde yoktu." diye anlattı Defne aklındakileri. "Karınızı onunla dövdünüz. Sırtına ve omuzlarına vurdunuz. V şeklinde yaralar ve dairesel çürükler var." diye konuşmaya devam etti. Aynı anda da eline kadının fotoğraflarından birini almış Mert'e gösteriyordu.
Avukat o anda "Hanımefendi, bizler meşgul insanlarız. Elinizde kanıt olmadan bizi daha ne kadar tutacaksınız?" diye sordu. Defne de "İç güdülerim bana Mert Bey yaptı diyor. Gözlerinden anlıyorum." dedi. Avukat yine aynı kahkahasını atıp "Beni sürekli güldürüyorsunuz. Acemi ve çok masumsunuz. Suna bir bakar mısınız. Eminim ilginç bulacaksınız."deyip elindeki tableti kadına uzattı. Defne tableti aldı ve videoyu izlemeye başladı. "Müvekkilimin sabaha karşı evden çıkış kaydı." dedi avukat. "Evet görüyorum." dedi Defne ve avukatı dinlemeye devam etti. Avukat " Saate bakın. Sizin varsayımınıza göre onu dövdükten sonrası... Hayır karısı öldükten sonrası, değil mi? O zaman bu kim olabilir?" diye sordu videoda evin kapısında görünen kadın silüetini gösterirken. Defne gördüğü karşısında hem şaşırmış hem de heyecanlanmıştı. "Dövülerek öldürüldüğü iddia edilen kadın gayet iyi durumda kapıya yürüyor." dedi avukat. Sesinde yine evrenin sırrımı çözmüş birinin duyacağı bir gurur hissi vardı. Tekrar yüksek bir kahkaha attı.
Defne kendini köşeye sıkışmış hissediyordu. Hâlâ sorgulamaya dışarıdan kulak misafiri olan üçlüden Anı. "Tanrım. Somut delil. Onları göndermeye hazır olun." dedi. "Çok açık. Kanıt yetersizliğinden suçlama yok." diye onu onayladı Nazlı. Tam bi sırada kapı açıldı ve defne onların yanına geldi. "Onu tutuklayıp suçlayacağım. O yüzden evrakları hazırlayın lütfen." dedi kendinden emin bir tavırla. "Anlayamadım. Ne?" diye sordu Erdem. "Ne o daha önce hiç yalan söyleyen şüpheli görmediniz mi?" dedi Defne. "Ama mazereti var." diye uyardı Anıl Defne'yi. Defne de "Bazıları bugün dayak yiyip yarın ölüyor. Bu bir mazeret olamaz." deyip odaya geri döndü. Defne içeriye girer girmez Anıl "Gerçek mi bu? Mazereti varken mi tutuklayacağız onu?" diye sordu. Erdem birden " Başlıyor işte. Tanrım. Yine midem!" diye söylenerek koşa koşa tuvalete gitti. Erdemin bu hareketinden sonra Nazlı "Erdem'in bağırsak hareketlerine göre gerçek." diye cevapladı Anıl'ı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP
FantasyBir Arayıcı ve tuhaf ama bir o kadar başarılı yöntemler kullanan bir Ölüm Saptayıcı etrafında dönen bir hikaye... İkili, fantastik bir dünyadaki gizemli cinayetleri çözmek için iş birliği yapar.