Avcı ofisinin başkanı olan Gökhan "Tutuklu." dedi. Pek de memnun olmayan bir tavırla. "Mecbur muydunuz?" diye de sormadan edemedi Defne'ye baktığında. Defne Gökhan'ın sorusuna cevap olarak "Katil koca. Hissediyorum." dedi kendinden emin bir şekilde. Bu cevabın üzerine odada bulunanların çıkardığı fısıldaşmalar Defne'nin verdiği kararın ne kadar garip hoş karşılanmadığını gösteriyordu. Ofisin başka bir Arayıcısı olan Murat "Hisleriniz değil, kanıt nerede Defne Hanım?" dedi kızgın bir tavırla. Başkan araya girdi ve "Tutuklamanın altını doldurması gerekenler biziz. Kendinize güveniyor musunuz?" diye sordu. Bunun üzerine Defne" Başa çıkamaz mıyım sizce?" dedi. Başkan da Defne'ye " Sizce bu davayı neden size verdim?... Dileğinizle gerçeklik arasına bir çizgi çekin. İyi bir Arayıcı olmak için bu çizgiyi bilmelisiniz." diye uyardı onu. Sonra konuşmasına "Aslında bu davayı Murat Bey istemişti. Umarım anlamışsınızdır." diye devam etti. Konuşması oldukça sakin ve yavaştı. Aynı sakinlikle kısaca güldü ve önündeki çaydan bir yudum aldı.
Ofisteki toplantıdan sonra Defne soruşturma ekibinden Anıl'la birlikte ölen kadının hizmetçisiyle konuşmak için cinayetin işlendiği eve geri dönmüşlerdi. Hizmetçi kadın orta boylarda, zayıf, kısa saçlı biriydi. Saçlarını ensesinde toplamıştı. "Ben bir şey bilmiyorum. İyi bir çifttiler." dedi. Kadın oldukça telaşlı görünüyordu. Konuşurken Anıl'ın yüzüne bakmıyordu. Elindeki bezle mutfak tezgahını siliyordu. Anıl "Olay günü sabaha karşı biri haklarında aile içi tartışma ihbarında bulunmuş." diye sorunca kadın bu sefer " Eve gittikten sonra ne olduğunu bilmiyorum." dedi. Anıl daha fazla dayanamamıştı. "Şaka mı yapıyorsunuz hanımefendi." Eğer işbirliği yapmazsanız..." diye konuşmaya başlamıştı ki Defne ona "Durun." dedi. "Hiçbir şey söylemeyecek." diye ekledi. Gerçekten de bütün öğleden sonra ne kadar uğraştılarsa da kadın onlara hiçbir şey söylememişti.
Artık akşam olmuştu. Defne, Erdem ve Nazlı hâlâ ofisteki odalarında dava hakkında çalışmaya devam ediyorlardı. Erdem "Olay günü adamı 03.30'da otele giriş yaparken gören tanıklar var. Ertesi sabah da yanında bir kadınla çıkarken görülmüş. Bu zor olacak." dedi. Defne Nazlı'ya döndü ve "Peki ya komşular?" diye sordu. Bunun üzerine Nazlı da "O bölgede üst tabaka insanlar yaşadığı için çok zor. Bir şey görmediklerini ve duymadıklarını söylüyorlar. Ağızlarını bile açmadılar." dedi. Konuşurken sinirden patlayacak gibiydi. Defne "Karışmak istemiyorlar demek... Çok yazık." deyip öldürülen kadının fotoğrafını eline aldı. "Nisa, dertleştiğin bir arkadaşın yok muydu?" diye sordu resimdeki kadına. Sonra Erdem ve Nazlı'ya baktı ve "Sorun değil. Bir şey vardır. Sadece bulmamız gerekiyor." dedi.
Bu sırada Ölüm Saptayıcısı Semih kadının midesinde bulunan otların raporunu almak için Bitki Bilim Ofisi'ne gelmişti. Burası her tarafından çeşitli otların, şişelerin ve garip aletlerinin bulunduğu bir yerdi. Odanın ortasındaki büyük tezgahta çalışan kadına "Bir şey bulabildiniz mi?"diye sordu. Kadın uzun kahverengi saçlı olan güzel bir kadındı. Adı Gökçe'ydi. Semih'i kısaca selamladıktan sonra bulduklarını anlatmaya başladı. "Kış Belası, Cilalı Yaprak ve Züppe Çan kanın pıhtılaşmasını engelleyen tipik bir ilaç karışımı. Ayrıca Kuzgun Takkesi de buldum. Kalp hastalarının ölünceye kadar kullanmak zorunda olduğu bir ilaç." dedi. Sonra "Ama davanın asıl kahramanı burada." deyip raporun ikinci sayfasından bir teri gösterdi. Ve Semih'e "Sizce de inanılmaz değil mi? diye sordu.
Ertesi gün Nazlı ve Erdem Avcı ofisinde hararetli bir konuşma içindeydiler. Nazlı "Bu iş beni sonunda delirtecek." dedi. Erdem de "Size söyledim yaygara kopardık sonra da çamura saplandık." dedi. Ardından odanın kapısı açıldı ve Defne içeri girdi. her şeyden habersiz bir şekilde "Evet, bugün yine yoğun bir gün olacak. Haydi çalışmaya başlayalım." dedi. Nazlı ve Erdem'in ona nasıl baktıklarını görünce "Bir terslik mi var?" diye sordu. Nazlı " Aslında konu Nisa'yla ilgili. Ölüm Saptama Birimi bu sabah raporunu gönderdi." dedi ve elindeki dosyayı Defne'ye uzattı. Defne hemen dosyayı aldı açıp okumaya başladı. Raporda yazana göre kadının ölüm sebebi kazara ölümdü. "Kazara ölüm mü?" diye sordu Defne. Okuduğu şeye inanamıyordu.
Rapor aynı vakitlerde ölen kadının kocasının ve avukatının da eline geçmişti. Avukat "Ölüm Saptayıcıların raporunu aldık. Eşinizin ölüm nedeni ilaç bağımlılığı ve kazara ölüm. Yanlış ilacı alıp ölmüş. Oyun bitti." dedi. Bunları söylerken gülmemek için kendini zor tutuyordu. Mert umursamaz bir tavırla "Peki ya o çaylak Arayıcı?" diye sordu. Avukat " Sizi kanıt olmadan tutukladı. İftira dahil zihinsel ve fiziksel zarar isnadıyla onu her köşeden sıkıştıracağız." dedi. Mert avukata sinirli bir bakış attı ve "Onu kastetmedim." dedi. Bunun üzerine avukat kovulacak ve bir daha Arayıcılık yapamayacak." dedi. Mert şimdi duyduğu şeye memnun olmuştu.
Defne raporu okur okumaz Ölüm Saptama Birimi'ne gitmişti. İçeri girer girmez Semih onu "Çıkın!" diye azarladı. Defne de "Davam hakkında konuşmak için geldim." diyerek elindeki raporu Semih'in önüne koydu ve "Ne kadar aldınız?" diye sordu. "Bir cinayeti bir kazaya çevirmek için ne kadar aldınız?" diye tekrarladı sorusunu. "Kaza değildi." dedi ve Semih'in cevabını bekledi. Semih oturduğu yerden kalktı, Defne'ye yaklaştı ve "Senaryo yazmak istiyorsanız evinizde yazın." dedi. Defne iyice kızmıştı."Nisa kazara ölmedi. Yaraları, çürükleri ,kırıkları, hepsini gördünüz!" dedi. Semih de ona " Doğrudan ölüme sebep değiller." dedi. "Bunu bu kadar kolay nasıl söyleyebiliyorsunuz? Bir ürün saptayıcı ölüleri umursamazsa kim huzur içinde ölebilir?" diye sordu Defne. Elindeki raporu Semih'e uzatarak "Züppe Çan ayak mantarı tedavisinde kullanılan bir bitki." dedi. Semih de "Kuzgun Takkesi'yle kullanılmasına izin verilmeyen bir bitki. Beraber kullanıldıklarında zehir oluştururlar. Birlikte kullanılmaları yasaktır." dedi. Bu sefer Defne "Para karşılığında sonuçla oynadıysanız sizi anlarım. Katı bedenlerle uğraşırken vicdanınızı mı kaybettiniz?" dedi. Sesinin tonu giderek artıyordu. Semih "Katılaşmış değiller. Ölüm sertliği sonradan kaybolur. " dedi. Defne "Sadece soğuk bedenlere dokununca..." diye konuşmaya devam ediyordu. Ama Semih onu "Soğuk değiller. Yüzlerce larvanın doluşmasıyla 40 dereceye kadar çıkarlar." deyip susturmuştu. Defne iyice kızmıştı. "Neden sırf ölülerle uğraştığınızı anlıyorum. Kibirli olunca profesyonel olunmuyor." Semih de "Kurbanların arkasından ağlayınca profesyonel olunmuyor."dedi. Defne bu defa "Ölümüne kimse ağlamadı. Onun için üzülmediniz mi?" diye sordu. Semih de ona " O zaman kurbanın dostu olun Arayıcı değil." diye cevap verdi. "Sizin için söylemesi kolay. Bu yüzden raporu kolayca yazdınız." dedi Defne. Semih de "Peki size ne demeli? Ona hiç yakından baktınız mı? Baktınız mı?" diye sordu. Ardından telefonun çıkmasını beklemek yerine kendisi odadan ayrıldı.
Defne, Semih'in ne demek istediğini anlamamıştı. Odasına döndüğünde davaya ait tüm dosyaları tekrar okudu. Cesetin bütün fotoğraflarını tekrar inceledi. Ölüm saptama analizi sırasında bir ara Semih'in cesedin ayaklarını kokladığını hatırladı. Cesedin ayaklarının olduğu fotoğrafı eline aldı ve daha yakından bakmaya başladı. Daha da yakından görebilmek için çekmecedeki büyüteci eline alıp onunla bakmaya başladı. Defne gördüğü şey karşısında heyecanlanmıştı. "Kadının ayaklarında mantar yok!" diye bağırdı sevinçle. Erdem onu duyduğunda "O zaman ilacı niye aldı?" diye sordu. Defne de aynı şeyi düşünüyordu. "Kesinlikle!" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP
FantasyBir Arayıcı ve tuhaf ama bir o kadar başarılı yöntemler kullanan bir Ölüm Saptayıcı etrafında dönen bir hikaye... İkili, fantastik bir dünyadaki gizemli cinayetleri çözmek için iş birliği yapar.