Selaammm^^
Yeni bölümümüzzz^^
Geçen bölüm Mavi'nin hayatının derinlerine ineceğiz demiştim. Ama bölümler karışmış, özür dilerim.
Geçen bölümde en heyecanlı yerinde bırakmıştım, kızmayın bana olur mu:))
Bu sefer biraz geç geldi, ve bugün 1 bölüm atabileceğim.
İnstagram hesabımızı takip etmeyi unutmayın! (donumnoktasii3)
Keyifli okumalarr^^
6. Bölüm - Savaşın Emaresi
Savaşlar hayat alırdı, hayat vermezdi.
Savaşlar iyi sonuçlarda verirdi, kötü sonuçlarda.
Zaferler, yenilgiler, kanlar ve hançerler olurdu.
Küçükken askerlerin savaşını hayal ederdim. Kanlar vardı. Hançerler havada uçuşuyordu. Fakat her zaman kazanan bizim askerlerimiz olurdu çocukluğuma göre. Bir tane bile ölen hayal etmemiştim bizim ordumuzdan.
Savaşlar, zaferleri getirirdi. Zaferler umut doluydu, güneş doğardı. Bütün kanlar temizlenirdi birden. Çiçek kokardı etraf, baharlar gelirdi. Her yer yeşile, maviye boyanırdı.
Savaşlar, yenilgileri getirirdi. Yenilgiler umutsuzdu, güneş bir daha doğmazdı. Her yer kandı, vahşetti. Kan kokusu vardı. Her yer griye boyanır, bir daha renkli olmazdı.
Masaya saplanan oka bakarken, ne hissedeceğimi bilmiyordum.
Korku var mıydı? Fazlasıyla hissediyordum.
Ne için korkuyordum? Ben ölümden korkmazdım.
Heyecan var mıydı? Yoktu, neden yoktu?
Başımı kaldırıp hepsine tek tek baktım.
Kara, gözlerini oka dikmişti, haraket etmiyordu, nefes alıp almadığından şüphe ediyordum. Su, hepimize bakıyordu, gözlerinde bir anne korkusu vardı. Bunu ben bile hissetmiştim. Almira'nın gözleri dolmuştu. Özgür'e bakıyordu. Özgür'de Kara gibi yeşil gözlerini oka dikmişti. Anıl, bana bakıyordu. Sanki benim ne yapacağımı düşünüyormuş gibiydi.
Sonra bir ok daha fırlatıldı, tam benim yanıma. Korkuyla gözlerimi açtım.
Özgür birden ayaklandı. Beni kucağına aldı.
"Sakın çıkma çadırından, yürüyemiyorsun. Savaşamayacaksın." Tahmin ettiğim gibiydi, savaş başlıyordu.
Arkaya baktım, 4 kişiye. Koşarak oklarına doğru gidiyorlardı. Karşılık vermek için hazırlanıyorlardı.
Özgür'e baktığımda beni çadırıma oturtmuştu. Uzun uzun gözlerime baktı. Ve daha sonra gitti.
Kısa bir süre sonra bizim taraftanda oklar fırlatılmaya başlamıştı, anlamıştım.
Korkuyordum, delicesine. Titriyordum, buz kesmiştim. Neler olacağını bilmiyordum. Tek isteğim kayıp vermemekti. Kayıp vermek istemiyordum.
Acı haykırışlar vardı, ama bizim tarafımızdan değildi. Bizim tarafımızdan olsaydı ne hissedeceğimi bilmiyordum.
Savaş vardı, savaşın ortasındaydım.
Yeni bulduğum ailem, onlar savaşıyordu.
Ben ise aptal ayaklarım yüzünden saklanıyordum. Onlara yardım edemiyordum. Orada, savaş meydanında olsaydım, bir saniye bile düşünmez önlerine siper olurdum.
Neden savaş vardı?
Kalbi koruyorduk.
Kalp neydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dönüm Noktası
Teen FictionO, hayatın getirdiği zorluklara ve birden hayatını alt üst eden dönüm noktalarına alışıktı. Peki, o ormana bırakılmasaydı? O orman dönüm noktasımıydı? O ormana bırakılmasaydı daha iyisini yaşayabilirdi ve daha kötüsünüde. Ama kader, bu yolu seçm...