Savaş Okları

14 4 44
                                    

Selam canımlar:)

Hastayım, yazabildiğim kadar okuyacaksınızz<3

Kötü sonlu bölümlere yaklaşıyoruz hee...

Ve sonada. Aslında aklımda bir son var, çok değişik bir son, belkide bizi binbir türlü yerimizden bıçaklayabilecek bir son, havadaki kalp şeklinde, içinde bu kitap boyu hissettiğimiz duyguların yazdığı balonların kırılıp yere düşebileceği bir son.

Evet, sizleri sona hazırlamak istiyorum. Hala emin değilim, iki türlüde son var aklımda, kararsızım ama siz hazır olun, her şeye. ;)

Ve tekrar tekrar, söylemekten bıkmadan size şunu söylüyorum, sizi seviyorum.

Keyifli okumalar!



20. Bölüm -  Savaş Okları

Başlıyordu, Su'yumu benden alan o savaş tekrardan başlıyordu. 

Ve buralar ölüm kokuyordu, kan. Sanki dünyam karardı birden, ellerimden ayaklarımdan güç gitti.

Yine oldu, tekrar benim tam yanıma atıldı ok. Yine açıldı gözlerim korkuyla.

Masanın tam ortasında, benim tam yanımda ok vardı, savaş okları. Korku vardı ama kaybetme korkusu.

Herkes ayaklandığında bende ayaklandım. Barbaros'ta ayaklanmıştı,  orada altı ok ve yay vardı, bizde altı kişiydik.

Koştuk hemen, aldık ellerimize silahlarımızı. Doğrulttuk, karşıma çıkan herkesi vurmam gerekiyordu, acımamam. Öyle de yaptım, acımadım.

Çünkü onları benden alacak her şeye, acımadan, canice kıyardım o an.

Her şey çok yavaştı, çok çok yavaştı. Barbaros ve diğerleri profesyonelce savaşırken ben doğrulttuğum okla ne yapacağımı planlıyordum.

Ve bunu daha önce hiç yapmamıştım!

Yanıma bir beden yaklaştı, kokusundan tanıdım, Özgür'dü.

"Mavi, sakin ol. Bunu yapabilirsin, hadi kızım. Yaparsın, yapacaksın. Hadi, göster kendini!" Ellerim daha sıkı kavradı tahtayı.

Ve ilk düşmana doğrulttum oku, gerdim ve gerdim. Ve bıraktım.

Alnının tam ortasına denk gelmişti ok.

Artık bir katil miydim?

Ama bunları düşünmemeliydim, onlar düşmanlarımdı, kardeşlerime zarar vereceklerdi.

Duygusallığın sırası değildi.

Hemen diğerlerinede doğrulttum oku, vurdum. Bu işi çabuk kapmıştım, herkesi tam alnından  ya da kalbinden vuruyordum. Ve çabuk alışmıştım, artık çadırımda saklanmadan onları koruyabiliyordum.

Bir zavallı gibi hissetmiyordum.

O an bir haykırış duyuldu, duraksamamı gerektirecek bir haykırış.

Dünyam durdu o an, her şey yavaş dönmeye başladı. Göğsümün sol tarafında bir sızı vardı, kalbim acıyla kasılıyordu.

Çünkü Anıl'ın sesiydi.

Su'da hissettiklerimle aynıydı. Hızla sesin olduğu tarafa döndüm, döndüm ama bana o bir saniye bir asır gibi gelmişti.

Ve evet, orada kanlar içinde yatıyordu Anıl. Kalbinden vurulmuştu.

Diğerlerine döndü bakışlarım, hepsi ona bakıyordu. "Devam edin, başka biri vurulmasın. Almira, sen ona bak!" Diye bağırdım. Herkes sözlerimde Almira ve Anıl'ın önünü kapatarak doğrulttu oklarını.

Dönüm NoktasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin