Selam canımlar.
Bugün, büyük gün. Bugün, FİNAALLL!!!
Heyecanlıyım, heyecanlı olduğum kadar da hüzünlüyüm.
Neyse zaten en sonunda konuşacağız.
Keyifli okumalaarr!!
22. Bölüm - Uyandım ve Rüyaydı
Başım ağrıyordu, dönüyordu. Ama canım yanıyordu, sol tarafım.
Kabuslarımda sürekli görmüştüm onun gidişini. Gözyaşlarıyla ıslanmış gözlerini, hüznünü. Canımı acıtmıştı, yakmıştı.
Gözlerimi açtığımda çadırımdaydım. Kara veya Anıl getirmiş olmalıydı. Derin bir nefes alarak doğruldum, yanıma baktığımda o yoktu. İç çekerek kalktım yerimden.
Dışarı çıktığımda kimseler yoktu, ateşin başındaki sandalyelerden birine oturdum. Gözlerim arabaya bindiği noktaya takıldığında titremeye başladım. Tam dayanamayıp ve buradan nefret etmeye başlayıp çadırıma girecekken omuzumda bir el hissettim. İrkilerek geriye çekildiğimde Barbaros'u gördüm.
Rahatlamış bir nefes verirken yanımda onun için yer açtım. Oturduğunda uzun uzun baktı bana, en sonunda eli saçlarıma çıktı. Okşadı bir baba gibi. "Neden uyanıksın?" Başımı eğdim. "Kabuslar görüyorum..." Barbaros'un gülümsediğini hissettim. "Kara'yı uyandırayım, biliyorsun, yola çıkıp Özgür'ü arayalım. Onu bırakmayacağız kızım." Gözlerim minnetle döndü ona. O da birkaç kez daha okşadı saçlarımı, kalktı ve Kara'nın çadırına doğru gitti.
Bir süre sonra hepsi ayaktaydı ve arabamıza doğru gidiyorduk.
"Hadi, çabuk olalım!" Ben aceleci davranırken onlar umutsuz gibi duruyorlardı. Gözlerim dolu dolu yürüyordum içimde kalan o son umut ateşiyle. Evet sönmüştü, sönmüştü ama Özgür onu uzaktanda olsa yeniden yakmıştı.
Korku hala umudun üstündeyken, ben o umuda tutunuyordum.
Arabaya yerleşip ormandan çıkarken ise titriyordum. Vücudum titriyordu, kalbim titriyordu.
Onu bırakmazdım, o benim yeşil gözlü kahramanımdı. O da beni bırakmazdı, ben onun Rapunzel'iydim.
"Anıl, önce sistemden araştırma mı yapsaydın?" Sözlerimle Anıl konuşmaya başladı. "Gece herkes uyurken baktım, elimde birkaç adres var." Kafamı salladım.
"Korkuyorum, Anıl." Yanımda oturan Almira bu sözlerimle başını omuzuma yasladı. Gözlerinden akan yaşların tişörtümü ıslattığını hissediyordum.
Ben ağlamıyordum, güçlü durmak zorundaydım.
Araba hızlı ilerliyordu, bir süre sonra başka bir ormana gitmiştik hatta. "Burası neresi? Neden geldik ki?" Anıl direksiyonun başında konuşmaya başladı. "Adreslerden ilki burası." Derin bir nefes alarak bu ormanı izledim. Bir şey takıldı gözüme o sırada, gözlerimi kısarak görmeye çalıştım ama çok uzaktı. Ama gözlerimizin değdiğine emindim, çok duygu vardı çünkü.
"Anıl, dur!" Anıl durdu hemen. "Neler oluyor?" Kara endişeyle fısıldamıştı. "Sakin olun, bir hayvan var sanki, göz göze geldik onunla, acılı bakıyordu." Anıl kaşlarını çattı. "Ne tarafta?" Elimi pencereme koydum. "Sağ." Anıl sağ tarafa döndü ve hızla ilerledi.
En sonunda geldik o hayvanın yanına. Bu bir ayı yavrusuydu! Hemen indim arabadan. "Mavi, dur! Annesi buralarda olabilir." Dinlemedim onları. Ayı yerde kanlar içinde yatarken yanına çöktüm. Sağ tarafımda bir gölge hissettiğimde bu Anıl ve Kara'ya aitti. "Bir dur yerinde!" Diye söyleniyordu Kara.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dönüm Noktası
Ficção AdolescenteO, hayatın getirdiği zorluklara ve birden hayatını alt üst eden dönüm noktalarına alışıktı. Peki, o ormana bırakılmasaydı? O orman dönüm noktasımıydı? O ormana bırakılmasaydı daha iyisini yaşayabilirdi ve daha kötüsünüde. Ama kader, bu yolu seçm...