Selam, canımlar.
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.
Sizi çoookk özlediimmm💗 Evet, uzuuuun zamandır yokum. En azından bizim için uzun bir zamandır.
Hastaydım, bir önceki bölüm söylemiştim. Ama şimdi turp gibiyim ve sizinleyim.
Ama önce bir haberim var.
Bu bölümümüzden sonra, yani yarın FİNAL!
ÇOK HEYECANLIYIM!!!
Hadi, bölüme geçeliimmm!
Sizi seviyorum!
Keyifli okumalar!🤍
21. Bölüm - Fedakarlık
Biz insanlar sevdiklerimizi kaybedebilirdik, onlara bir şey olacak diye korka da bilirdik.
Ve korkularımız, bizi her zaman geriye doğru itelerdi.
Tehdit edilirdin, sevdiklerine bir şey olacak diye asla ileri gitmezdin, geri giderdin.
Annesini çok seven biri, onun canıyla tehdit edilirse, ileri gidebilir miydi?
Giderdi.
İçinde kaybetme korkusu yoksa belki iki adım birden giderdi.
Ama onun için kendini feda eden annesini düşünmezdi.
Evet, bu bir fedakarlıktı, çocuğunun kendi çıkarları uğruna verilen candı. O fedakarlıkta çok şey vardı, sevgi vardı, hayal kırıklığı vardı. Annenin ölümü demek, fedakarlık demekti.
Benim annemde fedakarlık yapmıştı.
Benim doğma hırsım uğrunaydı hepsi. Babamla evlenmeseydi doğmazdım belki. Ama ben illa doğacağım diye evlendiyse eğer, bu fedakarlıktı.
Karşımda duran arabalar vardı, içimden bir ses bugün büyük bir fedakarlık yapılacak diyordu.
Bu hisse savaş açarak doğruldum yerimden. Diğerleride arkamdan ayaklandı hızla.
Onlarda arabalarından indiler, simsiyah giyinmişlerdi. Sanki karanlığı getiriyorlardı giysileriyle bize. Korktuğumu hissettim o karanlıktan, bir daha aydınlanamayacağımı, bir mum bulup yakamayacağımı.
Size söylemiştim, hatırlıyor musunuz? İçinizde bir ateş var, onu harlayıp karanlığı aydınlığa çıkaracak sizsiniz. Bugün ben bulamadım o ateşi, umut ateşini bulamadım. Sönmüştü çünkü, gelen karanlık soğuk bir rüzgar getirdi ateşime, söndürdü mumumu. Sizinki sönmesin, sizin karanlığınıza o ateş olacağım. Gökyüzünde olsam bile...
Karşımda duran insanlar, simsiyahtı. Gözlüklerinden çantalarına kadar hemde. Hani derler ya a'dan z'ye...
Kasvet getiriyordu bu kadar siyahlık, boğulduğumu hissediyordum. Asla nefes alamayacakmışım gibi...
Kimse tek kelime etmezken her yerim titriyordu, korkudandı. Ama onlardan korktuğum için değil, kaybetme korkusundan. İçimdeki sönen umut ateşinin külleri yeniden harlandı, ama bu sefer umut değildi, korkuydu. Korku ateşiydi, asla sönmeyecek gibi duruyordu.
Biri gelip üstüne su dökse, ateşim sönmezdi aksine daha da harlanırdı, kocaman olurdu. Karanlığımı aydınlatırdı, aydınlatırdı evet ama ben o vakit ölmüş olurdum çünkü ateş beni yakardı.
En sonunda Kara dudaklarını araladı, "Siz neden geldiniz?" Hepimizin içine korku doğmuştu. Kara zorlukla konuşuyordu.
Buraya daha öncede gelmişlerdi, neden böyle hissediyorduk ki? Şu an onlara hesap sormamız lazımdı, susmamız, içimizdeki korkuyu yenmeye çalışmamız değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dönüm Noktası
Roman pour AdolescentsO, hayatın getirdiği zorluklara ve birden hayatını alt üst eden dönüm noktalarına alışıktı. Peki, o ormana bırakılmasaydı? O orman dönüm noktasımıydı? O ormana bırakılmasaydı daha iyisini yaşayabilirdi ve daha kötüsünüde. Ama kader, bu yolu seçm...