- 15 -

49 9 4
                                    

"Bu akşam seni yemeğe bekliyoruz." Dedi Felix elindeki kahve fincanını masanın üzerindeki tabağına koyarken.

Chris şaşkınla gözlerini açtı. "Bu kadar hızlı mı?"

"Ne olsun istiyorsun?"

"Yok hayır. İyi.. Sadece biraz hızlı."

"Onu anladım." Deyip arkasına yaslandı Felix.

"Aramızdakileri biraz daha... Netleştirmek isterdim."

"Chris, ben ciddiyim."

"Ben de öyle."

"O zaman? Derdin ne senin?"

"Sadece yıllar sonra tekrar bir araya geldik ve... İster istemez kişiliklerimiz değişti. Birbirimize uyum sağlayabilecek miyiz?"

"İstersek her şeyi yapabiliriz, Chris."

"Öyle mi diyorsun?"

"Evet," Dedi Felix ciddi bir şekilde. "Bana biraz zaman ayırırsan eğer-"

"Zamanım yok, Felix. Özür dilerim. Ama iş, okul, iş, okul. Vaktim yok yani."

"O halde vakit ayarla. İmkansız değil."

"Geceleri?"

"Erken yatıyorum."

Chris bir nefes vererek arkasına yaslandı. "Zor birisin, Felix."

"Bu gece yemeğe geç kalma. Ve... Geceliğini alıp gel."

Chris sertçe yutkundu. "Neden?"

"Malikanede kalman için. Ailem senin benim eşim olduğunu kavrayabilsin diye." Göz kırptı. "Anlatabildim mi?"

"Evet evet. Anladım. Hiçbir özel bir durum yok yani..."

Felix kaşlarını çattı. "Neden bahsediyorsun?"

"Hadi ama Yong.. Biliyorsun ne demek istediğimi."

Felix düşünceli bir şekilde dudaklarını birbirine bastırdı. Aklına gelen şey ile kaşları ani bir şekilde havalandı. Kocaman açılmış gözleri ile Chris'e baktı. "Hayır! Saçmalama!"

Chris kıkırdadı. "Çok şirinsin."

"Teşekkürler. Aklından çıkar. Öyle bir şey olmayacak."

"Tamam. Çıkardım."

"Var mıydı?!"

"Ah Felix..."

-

Sarışın genç erkek arkadaşının kravatını düzeltip birkaç adım geri çıktı. Sevgilisinin üzerini düzeltip mavi gözlerine baktı. "Çok yakışıklısın..."

"Çok güzelsin..." İkisinin kalbi de yerinden çıkarcasına atarken büyük olan elini sevgilisinin beline yerleştirip yüzlerini yaklaştırdı. "Öpmeme izin var mı?"

"Lütfen..." Diye mırıldandı Felix.

Chris küçüğünün dudaklarına yönelmişken kapıdan gelen ses ile ikisi de aniden birbirinden ayrıldılar. Sanki onları görmüşler gibi.

"Oğlum, girebilir miyim?"

Felix boğazını temizleyip Chris'ten uzaklaştı. "Evet, babacığım."

İçeri Felix'in babası girdiğinde odadaki iki genci süzdü babası. "Çok güzel olmuşsun."

"Teşekkür ederim." Dedi Felix kızaran yüzünü elleri ile kapatırken.

"Henüz tanışmamıştık." Dedi babası, Chris'e dönerek. Elini Chris'e uzattı. "Ben Lee Minho."

"Memnun oldum, efendim. Ben de Bang Chan." Chris Felix'in babasının uzattığı eli sıkıp birkaç adım geri çekildi.

"Ben de memnun oldum, Chan. Ama keşke kendini gizlemesen." Chris kaşlarını çatarak göz ucu ile Felix'e baktı. "Yani... Ben seni tanıdım. Değişmişsin, büyümüşsün. Ama senin yüzünü hala unutamamışım."

"O zaman tanışma fırsatımız olmamıştı."

"Evet, öyle. Karım adına özür dilerim."

"Önemli değil, efendim."

"Önemli, Chan. Hayatın bizim yüzümüzden kötü etkilenmiş olmalı. Özrümüzü kabul et lütfen."

"Ettim efendim."

"Güzel." Minho başını oğluna çevirdi. Bir adım atıp oğlunun burnuna bir öpücük kondurup geri çekildi. "Geç kalmayın."

"Tamam, babacığım. Kalmayız."

"Vay be!" Dedi Chris, Felix'in babası odadan çıkınca. "Biraz rahatladım gibi. Yılların özrü."

Felix kıkırdayarak ellerini beline yerleştirdi. "Canım babam. Doğruyu söylemek gerekirse bu ailede en sevdiğim kişi o."

"Benim de öyle olacak galiba... Bu arada baban kaç yaşında? Aşırı genç gösteriyor."

"Otuz beş olması gerek." Dedi Felix kaşlarını çatıp tavana bakarak matematiksel işlemler yaparken.

"Göstermiyor bu arada. Yolda görsem yirmi dört, yirmi üç falan derim."

"Bence de öyle."

"Her neyse, hazırsan aşağı inelim. Baban geç kalmayın demişti."

"Hazırım hazırım. İnelim."

Felix ve Chris beraber yemek salonuna indiklerinde Chris, kendisine ayrılan yer yani Felix'in her zaman oturduğu sandalyenin yanına oturmuştu. Felix'in büyükannesi ve annesi sürekli Chris ile sohbet etmişlerdi. Bu durum her ne kadar Chris'i sıkmaya başlasa da Chris bozmadan devam etti.

"Anne ve babanlar kimler?"

"Benim annem yok." Dedi Chris düz bir ses tonu ile. "İki babam var. Yalnızca biri ile görüşüyorum ama. Sizin gibi geniş bir ailem yok. Tek babam var."

"Neden?"

"Bir babam bizi terk etti. Görüştüğüm babamın ailesi de... Onu terk etmişti. Bu nedenle o da görüşmüyor ailesi ile. Dolayısıyla da benim tek ailem, babam."

"Anladım... İsmi nedir peki?"

"İsmi Kim Seungmin."

Minho aniden öksürmeye başlarken bütün Chris'in üzerindeki bakışlar artık onun üzerindeydi. Minho ağzındakini yutabildiğinde elini iyiyim anlamında kaldırdı. "Özür dilerim. Siz devam edin."

"Baba, iyi misin?"

Minho'nun boğazına bir yumru oturmuştu. Zor bir şekilde nefes aldığını hissediyordu. "İyiyim iyiyim. Sorun yok." Dudaklarını birbirine bastırıp başını eğdi. Ellerini saçlarına daldırdı. Terlediğini hissediyordu. "Çok özür dilerim. Ben kalkıyorum, afiyet olsun."

Minho kalkıp lavaboya gitti. Ellerini ve yüzünü soğuk su ile yıkarken mırıldandı. "Ne yapacaksın şimdi? Hm? Bittin sen, Minho. İlk defa aşık olmuştun. Bunun da içine ettin. Ne olurdu ayrıldıktan sonra beraber olsaydın? Aptal!"

Derin bir nefes verip aynada kendine baktı. "Bir şekilde idare etmek zorundasın..."

miibn - chanlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin