- 10 -

51 7 2
                                    

"Sevgili teyzem Hyunjin, sevgili kuzenim Felix'in neden dün gece eve gelmediğini söyleyebilir misiniz? Merak ediyorum da..."

Ryujin'in söylediği ile yemek masasında bir sessizlik oluştu. Hyunjin karşısında oturan endişeli çocuğuna baktı. Sinirlenmişti. "Ne demek dün gece eve gelmedi? Dün gece eve gelmedin mi, Felix?"

Felix sertçe yutkunup boynuna bağladığı eşarbı yukarı doğru çekti. Dün gece eski sevgilisi ile yaşanan ateşli gecenin yaşandığına dair kanıtını gözler önüne seremezdi. "Beomgyu ileydim, anneciğim. Hem babamın haberi vardı. Değil mi babacığım?" Dedi Felix babasına yalvaran gözleri ile bakarken.

Babası kocaman açtığı gözleri ile Felix'e bakarken gözlerin üzerinde olduğunu anlayıp ağzındakini yuttu ve kafasını aşağı yukarı salladı. "Evet, haberim vardı."

"Bana neden söylemedin peki?" Dedi Hyunjin tehditkar bir şekilde.

"Aklımdan çıkmış, hayatım. Bir daha böyle bir şey olursa haber veririm."

Hyunjin oğluna çevirdi sert bakışlarını. "Böyle bir şey bir daha olmayacak çünkü artık bu tür şeylerin haberini babana değil bana vereceksin."

Felix gözlerini kaçırıp başını eğdi. "Tamam, anneciğim."

-

"Felix?"

Felix kuzeni ile ayaküstü sohbet ettikten sonra odasına giderken babasının ona seslenmesi ile ona çevirdi bakışlarını. "Efendim?"

Babası oğluna doğru birkaç adım atıp yanına ulaştı. "Dün gece neredeydin?" Diye sordu babası.

Felix sertçe yutkundu. Chris'in evindeydim, babacığım. "Ben... Beomgyu ileydim."

Babası kaşlarını çattı. "Hayır, değildin."

Felix'in kaşları hayretle havalandı. "Anlamadım... Oradaydım..."

Babası gözlerini kıstı. "Yalnız mıydın?"

"Hayır baba, Beomgyu ileydim."

Babası kaşlarını çatıp dudaklarını birbirine bastırdı. "Eğer dün gece Beomgyu ve babası ile iş hakkında konuşmak için yapılan yemekte olmasaydım da sana inanmazdım. Çok kötü yalan söylüyorsun ve ben..." Yutkunup kafasını kaldırdı ve gözleri oğlunun mavi gözlerine geldiğinde durdu. "Bana yalan söylediğin için çok üzüldüm."

Felix utançla başını eğdi. "Özür dilerim, babacığım."

"Neden yalan söyledin peki? Ben sana hiçbir zaman kızmadım, biliyorsun. Neden yaptın bunu?"

"Ben... Baba... Seninle paylaşmam gereken bir şey var sanırım."

"Söyle güzelim."

"Burada olmaz. Kimsenin duymasını istemiyorum. Odama geçelim." Dediğinde babası oğlunun elinden tutup onu odasına geçirmişti. Beraber oturduklarında babası can kulağı ile oğlunu dinlemek için hazırdı. "Christopher'ı hatırlıyorsun, değil mi?"

"Hm hm. Evet."

"O... Geri döndü."

Babasının kaşları çatıldı. "Ve?"

"Ve... Ben onunla bir süredir görüşüyorum."

"Sonuç olarak sevgili misiniz?"

"Dün gece işte, onunlaydım. Ama yalan söylemiş olmuyorum. Çok geç bir saatte Beomgyu'ya gittiğim doğru."

"Anlamadım..."

"Baba.. Onunlaydım işte."

"Annen o çocuktan nefret ediyordu."

"Evet... İsmini değiştirmiş zaten. Şimdiki ismi Chan. Onu Chan diye tanıyacaksın yani."

"Annenin o çocuğu kabul edeceğini düşünmüyorum.."

"Onun Chris olduğunu söylemeyeceğiz. Chan olduğunu zannedecek."

"Bilmiyorum Felix. Annene yalan söyleyemeyiz."

"Baba... Ben aşığım Chris'e. Onu ilk gördüğümde kalbimin ne kadar hızlı çarptığını bilemezsin. Onun için neler yapabileceğimi, neleri göze alabileceğimi bilemezsin. Bilmiyorsun... Sen hiç aşık olmadın mı daha önce? Biliyorsundur bu duyguyu."

Babası donakaldı. Daha önce hiç aşık olduğu kişi ile beraber olmamıştı.

"Baba," Dedi Felix kaşlarını çatarak. "Sen anneme aşık değil misin?"

Babası yutkunup gülümsedi. "Elbette aşığım."

"Hayır..." Dedi Felix ağır bir şekilde. "Yalan söylemiyorsun, değil mi?"

"Hayır hayır. Asla." Bebeğim benim, diye geçirdi babası içinden. Annen bana aşık değilken, kalbi başka bir adam için atarken ben nasıl ona aşık olabilirim? Aslında bebeğim, sen birbirinden nefret eden iki kişinin oğlusun. Nefret dolu, çürümüş bir ağacın güzeller güzeli meyvesisin, bebeğim benim.

"O zaman beni anlarsın babacığım. Lütfen bana yardımcı ol. Ben Chris olmadan yapamam."

"Peki... Bunu sonra konuşalım. Tamam mı, bebeğim?"

"Tamam, babacığım..."

-

"Selam!"

Chris garip bakışlarını yanına zıplayan gence çevirdi. "Yine koştun, değil mi? Neden?" Chris okuldan yani çıkmıştı ve Felix de daha önce de yaptığı gibi onu beklemişti.

Felix dudaklarını düşünceli bir şekilde birbirine bastırdı. "Seni öpebilir miyim? Çok özledim..."

"Yongbok!" Chris sesini yükselterek birkaç adım geri çıktı. "Kendine gel."

Felix kaşlarını çatarak Chris'e döndü. İkisi de durup birbirlerini süzdüler birkaç saniye. "Chris... Sen dün geceyi hatırlamıyor musun?"

Chris'in kaşları çatıldı. "Anlamadım."

Felix birkaç saniye sessiz kaldı. "Dün beraber bara gittik, orayı hatırlıyorsundur." Chris olumlu anlamda kafasını aşağı yukarı salladı. "İçtin sen baya, kafa gitti. Sonra gerçekleri söyledin bana."

Chris'in endişe içinde mırıldandı. "N-ne gerçeği?"

"Neden bana söylemiyorsun?" Diye sordu Felix kırgınlık dolu ses tonu ile "Anlat da empati kurmaya çalışayım."

"Ben..." Diye mırıldanırken başını eğdi Chris. "Felix... Sonra konuşalım."

"Ne demek sonra konuşalım? Şimdi konuşalım, Chris. Dinliyorum ben seni."

"Okul çıkışı çok yorgunum ben... Gerçekten... Kaldıramam..."

"Peki..." Diye mırıldanıp Chris'e doğru birkaç adım attı Felix. Kulağına doğru götürdü dudaklarını. "Beni asla reddedemezsin. Bunu unutma." Diye fısıldadı. Geri çekilip gülümsedi ve arkası dönüp orayı terk etti. Chris ise endişe ile onun arkasından bakakaldı.

miibn - chanlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin