Min Yoongi'nin İtalya'daki yazlık evi beklentilerin tamamen dışındaydı. Lüks bir yazlık eve rastlayacağımı düşündüm. Daha çok tarihi dokusu el değmemiş bir kır evi veya çiftlik gibiydi. Kırmızı tuğla tripleks kocaman bir konağı andırıyordu, ama aynı zamanda tam olarak sevdiğim eski mimarinin izlerini taşıyordu.
"Çok büyük bir ev," dedim içeri girerken hafifçe sallanarak.
Burada bir yazlık satın almak istediğini söylediğinde farklı bir şey kastettiğini düşündüm. Ceketini çıkardı ve onu geniş tavanlı salonun içinde bir yere gönderirken ellerini beline koydu, "Burayı beğendin mi Annabella?"
"Eski evleri seviyorum," dedim onun yaptığı gibi ceketimi çıkartırken, "Gerçekten muhteşemler."
"Bu gece için artık içki yok," diye güldü gözlerimin oturma odasındaki mini bara kaydığını görünce, "Sana kahve yapabilirim."
"İşte yine yapıyorsun," dedim gözlerimi karanlık bir şekilde döşenmiş oturma odasında hareket ettirerek, bu tam da onun tarzıydı, "Beni kontrol ediyorsun."
"Üzgünüm," biraz düşünceli bir şekilde çenesini ovuşturdu, "Ne içmek isterdin?"
Sallanan dizlerimle bara girdim ve elimde bir şişe kanyak tutarak ona döndüm, "Sana sıkıcı bir adam olduğunu söylediğimde bunu kastetmedim. Damak zevkini takdir etmeliyim."
Dişlerini göstererek kocaman bir gülümseme yaptı, "En azından benimle ilgili bazı şeyleri seviyorsun," dedi bana doğru bir iki adım atarak, "Onu kadehlere koymama izin verir misin?"
"Hayır," hızlıca başımı salladım, "Şişeden içiyoruz."
Birlikte büyük bir üzüm bağına açılan geniş kanatlı kapıdan bahçeye ulaştık ve ben rahat oturma takımlarına yerleşirken o da yumuşak rüzgarda saçlarını karıştırmak için karşıma oturdu. Bu uzun L şeklinde bir koltuktu, kısmen yanımda oturduğu söylenebilir. "Benimle gelmeyi kabul ettiğine sevindim," dedi kollarını koltuğun tepesine yaslayarak ve dizlerini açarak, "Seni o restorandan çıkaramayacağımı düşündüm."
Şişeyi açtıktan sonra ilk yudumu almak için onu dudaklarıma götürdüm, "Sadece biraz sarhoş olduğum için."
Dudakları yana doğru bükülürken bana alaycı bir bakış attı, "Evet, bu yüzden."
"Ve sen de kendin hakkında konuşmaya istekli görünüyordun."
"Mesele bu," diye düşündü hafifçe çenesini kaşıyarak, "Terapistimden başka biriyle konuşmak iyi olabilir."
"Terapi mi görüyorsun?" Şaşkın bir sesle kaşlarımı kaldırdım.
"Zaman ayır," diye itiraz etti hemen kaşlarını çatarak, "Bu benim hakkımda bilmen gereken bir şey değildi. Sadece küçük bir bilgi."
"Bilmem gerekenler nedir?" Şişeyi ona uzatarak, "Bazı nedenlerden dolayı bana sadece bilmemi istediğin şeyleri söyleyeceksin gibi hissediyorum," dedim.
"Kelimelerle aram pek iyi değil," diye itiraf etti şişeyi alırken parmaklarına bakarak, nazikçe benimkileri fırçaladılar, "Bu gece bana ne istersen sorabilirsin ama ikinci kez olmayacak."
Çok fazla soru vardı bu yüzden önemsiz olanlarla başlamaya karar verdim, "Neden benimle görüşmekte bu kadar ısrarcısın?"
"İnsanlar karmaşık yaratıklardır sevgili Annabella," dedi arkasına yaslanarak, "Diğerlerinden farklı olarak, sen böyle değilsin. Karmaşık değilsin. Seninle ilgili her şey oldukça açık."
"Tahmin edilebilir olduğumu söylüyorsun," diye mırıldandım biraz hoşnutsuzlukla, "Benim hakkımda bu kadar açık olan ne?"
"Eylemlerin," dedi kucağındaki şişeye bakarken, "Ağzın bundan başka bir şey söylese de eylemlerinin arkasında ne olduğunu görebiliyorum. Bu gece sıkıcı evinde oturmak yerine benimle gelmeyi kabul etmenin asıl nedeni."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐂𝐎𝐋𝐎𝐑 𝐎𝐅 𝐓𝐇𝐄 𝐍𝐈𝐆𝐇𝐓 ╏ 𝐌𝐘𝐆✔
Fanfiction"Benden her şeyimi almak istediğini mi söylüyorsun?" "Hayır, ben sadece karınla yatmak istiyorum."