Dilan, Selma'nın hâlâ uyuduğunu görünce odasına gitti. Yorgunlukla kendini yatağın üzerine bıraktı. Her şey üst üste geliyordu sanki. Dün Zahir bey ile görüşmesi, Ateş'in olaylara dahil oluşu, sonrasında söyledikleri... Olanları anlatmak için Selma'yı aradığında onun bayıldığını ve yanında Yağız Bey'in olduğunu öğrenmesi... Ve aynı gece iftar ve sahurlukların Önder beyden gelmediğini öğrenmesi... Şimdi biraz durup düşününce tüm olayların birbirine girdiğini hissediyordu. Ne ara yaşanmıştı bunca şey? Zaman algısı kaybolmuştu Dilan'da. Şu sıralar hayat onun için öylesine hızlı akıp gidiyordu ki durmak ve artık nefes almak istiyordu.
Sanki nefes alamaz gibi derin ama kesikli bir iç geçirdi. Yorgunluktan acıyan gözlerini birkaç saniyeliğine kapattı. O an da gözünün önüne gelen tek şey Ateş'ti. Yüzü hâlâ gülmüyordu. Aksine birkaç dakika önce yaşananlar yüzünden oldukça gergin ve endişeliydi. Seni seviyorum diyordu dudakları.. Bu iki kelime gitmekte olan Dilan'ı durdurmaya yetmişti bile. Hızlı atan kalbi daha ne kadar hızlı atabilir bilmiyordu ama daha da hızlandığına yemin edebilirdi. Şimdi o anları tekrar düşününce kalbi aynı şekilde hızlandı. Onu durdurmak istercesine elini kalbine koydu. Sesini kulağında işitiyordu. Seni seviyorum diyordu... Bağıra bağıra.. İstemsizce gülümsedi Dilan. Ama hüzünlüydü. Neden bilmiyordu. İçeriden gelen sesle irkilip ayağa kalktı.
Selma uyanmıştı ve su almaya çalışırken bardağı düşürmüştü. Dilan sese koşarak gelince Selma korktu. "Noldu?" Dedi heyecanla. Dilan'ın endişeli yüzüne baktı. "Uyanmışsın." Dedi Dilan. Selma'nın yere düşürdüğü bardağı aldı. Selma yine şaşkın şaşkın bakıyordu. "Uyanmasa mıydım?" Dedi gülerek. Dilan da gülerek yatağın ucuna oturdu. "İyi misin?" Diye sordu. Selma başını salladı. "İyiyim iyiyim de ne oldu?"
"Yağız beyle köpeği gömmeye gittiğinizde bayılmışsın. O sırada ben de olanları anlatmak için seni arıyordum. Telefonu Yağız bey açtı. Bayıldığını söyleyince bende buraya getirmesini söyledim." Dedi. Selma parmak uçlarını acımış saç köklerinde gezdirdi. "Rezil oldum desene. Neyse ki sen vardın da daha fazla rezil olmadım. Geceleyin de sana çok zahmet verdiysem kusura bakma." Dedi. Elleri hala saç diplerindeydi. Niye bu kadar acıdığına anlam verememişti. Başörtüsünün henüz yarım saat önce çıktığından haberi yoktu çünkü.
Dilan mahcubiyetle başını önüne eğdi. "Aslında gece ben kalmadım." Dedi. Selma hart hurt kaşınmayı bıraktı. "Deniz mi kaldı? Ah canım.. Bir sürü işi gücü vardı ya.." dedi üzülerek. Dilan cevap versin diye baktı ama onun bakışları hala yorganın üzerindeydi. "Aslında o da kalmadı." Dedi Dilan. Selma başına gelecekleri anlamış gibi gözlerini kapattı. "Deniz de kalmadıysa..." Dedi. Cümlesinin sonunu getiremedi. Sonra gözlerini açıp Dilan'a baktı. "O kaldı dimi?" Dedi Yağız'ı ima ederek. Dilan başını onaylar şekilde salladı. Selma bir şeyi yeni anlamış gibi "Ha.." dedi. "O yüzden saçlarım bu kadar acıyor. Tüm gece kapalı olduğu için." Dilan yine onaylar şekilde başını salladı. "Tüm gece senin başında Yağız bey kaldı. Ben de gece kalırım deyince çok şaşırdım. Hatta yoldayken doktoru bile aramış. Gelir gelmez ardımızdan doktor geldi seni kontrole."
Selma merakla bakıp kaşının birini kaldırdı. " Ya.. Hiç öyle şeyler yapacak birine benzemiyordu. Gerçi oradayken.. " dedi. Sessizleşti. Gerçi oradayken beni sakinleştirmek için sarılmıştı... Diye tamamladı içinden.Dilan onun dediklerini anlamayınca "Hı?" Dedi merakla. Ama Selma geçiştirdi. "Ee bir şeyim yokmuş yani?" Diye sordu Dilan'a. Dilan yüzünü düşürdü. "Aslında birşeyler söyledi doktor." Dedi muzipçe. Selma kaşlarını çattı. "Ne dedi?" Dedi. Dilan yarı güler şekilde Selma'ya baktı. "İki tane tahtanın eksik olduğunu söyledi. Bir daha arkadaşlarının telefonunu açmazsan ölebilirmişsin." Diye de ekledi. Selma yanındaki yastığı alıp şakasına Dilan'a fırlattı. "Allah'tan tahtalarımın eksik olduğunu biliyorum." Dedi gülerek. Dilan da onunla beraber güldü. Yastığı yatağın üzerine koyacaktı ki unutulmuş ceketi fark etti. "Sanırım Yağız beyin ceketi burada kalmış." Dedi Eline alarak. "Ben yarın kendisine veririm sen merak etme." Selma'nın gözleri elindeki siyah cekete kaydı. Onun ceketiydi. Dilan tam ceketle ayağa kalkmıştı ki Selma onu durdurdu. "Dilan." Dedi heyecanla. "Ceketi ben versem olur mu? Hem teşekkür etmiş olurum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimin Oyunu
Romanceİstanbul'da yaşayan üç genç kızın aşk hikayesi. Bursa'dan gelen Selma,Mardin'den gelen Dilan ve Sinop'tan gelen Deniz beklenmedik bir anda birbirlerinin hayatlarına dahil olurlar. Ayrı evlerde yaşayan Dilan ve Deniz yaşanan olaylar sonucunda Selma'...