0.4

4.8K 774 304
                                    

"Ben konuşurken başını yana eğer, gözlerini kısar ve benden ayırmazdı. Psikolojiye göre beden diline ait hareketler söylediğim her sözü ilgiyle dinliyor, onu ciddiye alıyor demekti."

"Ders bitmiştir," diye konuştu Hyunjin elindeki kağıtları toparlarken. Ekledi. "Çıkabilirsiniz." İşaret parmağıyla burnunun üstüne düşen gözlüğünü yavaşça yukarı doğru itmiş, saçını kulağının arkasına sıkıştırmış ve hep yaptığı gibi öğrencilerin arkasından çıkmak için onları izlemeye başlamıştı.

Konuşarak, gülüşerek ve ona selam vererek ilerleyenlere karşılık verirken iyice boşalan sınıfta gözleri usulca arkaya doğru kaydı, hâlâ elinde kalemle bir şeyler yapan Minho'ya baktı. Kürsüden ayrılıp ona doğru ilerlemeye başlamış, yavaşça basamakları çıkmıştı.

Sessiz adımlarından dolayı Minho ona bakmazken elindeki kağıtları uzun sıranın ucuna bıraktı Hyunjin, ellerini üstüne koydu ve gözlerini zaten ayırmadığı, ayıramadığı bedene dikti, yüzüne küçük bir gülümseme yerleştirdi.

"Minho."

İrkilerek ona baktı Minho, kalemi elinden düşmüş, yaptığı karalama yarım kalırlarken kalem yuvarlana yuvarlana Hyunjin'in ayaklarının dibine varmıştı.

İkisi de eş zamanlı eğilirken Hyunjin kalemi ondan önce alıp bakışlarını yüzüne dikti. "Ders bitti. Çıkmayacak mısın?"

"Dalmışım," dedi Minho. Kalemi alırken ekledi. "Bir şeyler düşünüyordum."

O yerine ilerleyip eşyalarını toparlamaya başladığında Hyunjin gözlerini kırpıştırdı, Minho'nun saçları gün geçtikçe daha da uzuyor, uzun saçları yüzünü daha da kapatıyordu. Koyu kahve, uzun saçların bir o kadar sıradan fakat bir o kadar eşsiz durması tartışılmalıydı.

Üstünde siyah bir hırka, siyah sırt çantasıyla geziyordu genelde. Adımları Hyunjin'in yanına vardığında Hyunjin istsmsizce titrediğini hissetti, vücudunu kontrol edebilirdi, belki yanındaki kişi Minho olmasaydı. Ama o olunca beden dili savunmasız kalıyordu.

Sessiz, kesik bir nefes vermiş ve onunla aynı adımları atarak amfinin basamaklarını inmeye başlamıştı. İkisi de tek ses etmeden sadece yan yana yürürlerken elinde tuttuğu kağıtlardan biri düşmüş, Minho eğilip alırken gördüğü resimle kaşlarını kaldırmıştı.

Bu şaşkınlık ifadesiydi, Hyunjin onun mimiği ile gözlerini yüzüne çevirdi. "Şaşırdın."

"Şaşırdım mı? Şaşkınlık bu mu oluyor?"

Kafasını salladı, "Tarif etsene bana," diye mırıldandı ve adımlarını bahçeye yöneltti. Minho onun cümlesiyle beraber önüne döndü.

"Tarif et derseniz yapamam Bay Hwang, tek diyebileceğim resim çizdiğinizi bilmiyordum, bu yüzden de beklemiyordum."

"Bilmediğin bir şeyi öğrenmek, o anki kaşlarının havalanması hatta bazen ağır şeyler olduğunda nefesinin kesilmesi senin şaşırdığını gösterir ve senin kaşların kalktı, hafifçe dudakların aralandı. Şaşırdın."

"Kaçırmadınız."

"Bu yüzden yanıma geldin," diye konuştu Hyunjin. "Gözlerim hep üstünde olduğu için."

"Doğru." Minho ellerini cebine koyup kapalı ve soğuk gökyüzüne doğru kaldırdı başını. "Beni izliyorsunuz."

Gözlerimin üstünde olduğunu görüyorsun ama neden üstünde olduğunu anlamıyorsun.

Hyunjin cevap vermedi, sessiz kalmayı tercih ederken Minho "Dersiniz var mı?" demişti. "Kütüphaneye gelip kitap mı okuyacaksınız?"

"Kitabımı bitirdim," dedi Hyunjin. "Yeni bir kitap almadım, sanat bölümüne gitmek istiyordum ama nerede yerini bilmiyorum. Üniversiteyi hâlâ çözemedim."

everyday, hyunho ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin