“Bir adım daha, sen cesur bir adamsın.”
Hyunjin kütüphanede oturmuş, gözlüklerini takmış bir yandan karşısındaki bilgisayarı bir yandan önündeki sınav kağıtları ile ilgilenirken gözleri ara sıra hep aynı yerde oturan Minho'ya gidiyordu.
Her saat kütüphane biraz daha boşalırken saate baktı, gerçekten oldukça fazla süredir buradaydı ve yemek yememişti. Kağıtları toplayıp bir yere koymuş, bilgisayarı da kapatırken telefonunu ve cüzdanını alıp çıkmıştı.
Karanlık ve soğuk havaya bakıp derin bir nefes verdi ardından da üniversitenin içindeki kafelerden birine girdi. Kendisi için bir sandviç yaptırmış, geri çıkıp kütüphanenin arkasında kalan banka doğru ilerleyip oturmuştu.
Sandviçi yemeye başlarken çok geçmedi, birkaç dakika sonra karanlıkta adım sesleri işitti. Hızla kafasını çevirip buraya gelen kim diye bakmış, Minho'yu görmüştü.
Rahatlayarak derin bir nefes verirken hafifçe yana kaydı, Minho usulca yanına oturdu. Hyunjin ona baktı. "Yemek yemedin kaç saattir," diye mırıldandı. Yanındaki bir diğer açılmamış sandviçi ona uzattı. "Bir şeyler atıştır Minho."
"Fazla aç değilim," dedi Minho. Arkasına yaslandı. "Teşekkür ederim."
"Soru sormamıştım," deyip sandviçi açtı ve onun elini tutarak parmakları arasına bıraktı. "Ye hadi."
Minho güldü, reddetmedi bu sefer. Kafasını sallayıp önüne dönerken Hyunjin de kendi yemeğine odaklanmış, "Neden geldin?" demişti. "Beklemiyordum seni."
"Kafamı çevirdim yok olmuştun, sana bakmak istedim."
"Merak etmişsin beni," dedi Hyunjin, göz göze gelirlerken devam etti. "Kendimize engel olamadığımız dürtülerimizle hareket etmemizi bize merak sağlar, yok oldum, nereye gittiğimi merak ettin bu yüzden dışarı çıktın."
"Tam da bunları yaşamıştım," dedi Minho. Ona baktı. "Öyleyse kardeşlerimi de merak ediyorum, onlardan haber alamayınca başlarına bir şey geldi mi diye düşünüp arıyorum ya da yanlarına gidiyorum."
Onun yavaş yavaş duygularına ve hareketlerine ad vermesi Hyunjin'i mutlu ediyordu çünkü Minho kendini anladıkça daha da rahatlayacaktı. "Evet," deyip onayladı. "Onları merak ediyorsun, bildiğimiz ya da bilmediğimiz fakat o an haberini almak istediğimiz şeyler aslında merak duygusundan kaynaklanıyor."
"Anladım sanırım."
"Anlayabilirsin, eminim çünkü yaşıyorsun duyguları."
Minho cevap vermedi, bir süre ikisi de konuşmadı. Yemeğini bitiren Hyunjin ellerini birbirine vurmuş ardından da kafasını çevirip arkasına yaslanmış olan Minho'ya dikmişti gözlerini. Göz göze gelirlerken iç çekti.
Bir adım ötemdesin ama dokunamıyorum, ne acı.
Hyunjin önüne döneceği sırada Minho elini kaldırdı ve yavaşça omuzuna vurdu iki kere. Uykulu olsa da yanlış görmediğine emindi, gözleri buluşurken gülümsedi.
Sözler değil hareketlerle ifade ederler kendilerini.
Bacak bacak üstüne attı Hyunjin, ardından da ona doğru yaslanıp başını omuzuna bıraktı. Ellerini kabanının cebine atarken gözlerini kapattı burnuna gelen kokuyla, kalbi öyle hızlı atıyordu ki duymaması için kendi kendine komut verdi sanki kalbi durabilirmiş gibi.