1.5

4K 745 428
                                    

“Acı mıydı bizi yaşatan yoksa görmek istemediklerimiz miydi, duygular mıydı nefes aldıran yoksa insanı boğarcasına bir karanlığa atan.”

Hyunjin, elinde final sorularının olduğu kağıtlarla sınıfa girerken sınıfta derin bir sessizlik olmuştu. Adımları usulca kürsüye ilerlemiş, kağıttaki sorulara göz atmıştı. Gergin bir nefes verdi ve yutkunarak saçını kulağının arkasına sıkıştırdı, bu hareketiyle başını kaldırmış, kalabalık sınıfa bakmıştı.

"On soru," diye konuştu. "Bilişsel Psikoloji'nin asıl temeli olan ve gerçekten anlayıp anlamadığınız ölçen sorular koydum. Umarım anlamışsınızdır psikolojinin size vermek istediğini."

Kağıtlar verildiğinde birinin "Daha dün vizelere girmiş gibiyim ya," diye mırıldandığını duydu Hyunjin ve dönüp 'girmesem bile şahsen ben de dün gibi hatırlıyorum' diye içinden geldiği gibi bağırmak istemişti.

Yine de ses etmemiş, yerine geçip kol saatine bakmıştı. Ona bakan Minho ile göz göze gelmemeye ekstra dikkat ederken bakışlarının çakıştığı anda hızla başka yere odaklanmış, boğazını temizlemişti.

"Süreyi biliyorsunuz," demişti. "Başladı. Kolay gelsin hepinize."

Kısık sesli teşekkürler eşliğinde dönemin en önemli sınavı başlarken Hyunjin kürsünün arkasına geçti ve ellerini birleştirdi. Herkesin odağı sınavken bu sefer rahatça gözlerini arka taraflarda oturan Minho'nun üzerine dikti.

Beraber uyuyup uyandıkları o sabah galiba Minho'yu gerçekten en uzun görüşüydü çünkü tam oldu derken Minho'nun hayatı gerçekten yoğun bir döneme girmiş, okulda gördüğü adamı göremez olmuştu.

Minho geliyor, derslere giriyor ve herkesten önce de çıkıp gidiyordu. Konuşmaya çalışsalar da hep yarım kalmış, tüm konuşmaları genelde Minho'nun iş yerinden gelen telefonlarla bölünmüştü.

Hyunjin aklına gelen anla başını eğdi.

"Minho," diye konuştu yine sınıftan hızla çıkan adamın arkasından atılıp. Onu duyan Minho'nun adımları dururken karşısına geçmiş, emin olmak istercesine kaşlarını kaldırmıştı. "Dersler, iş, ev derken kendini gerçekten boğuyorsun, biraz azaltmayı mı denesen?"

"Sorun olmuyor benim için," dedi Minho, elini montunun cebine attı. "Ödev aksadı ama akşam yazarım, bilgisayardan görüntülü bağlantı eşliğinde konuşsak olur mu?"

"Ah..." dedi bunu beklemeyen Hyunjin, kafasını salladı. "Pekala." Ekledi. "Yine de kendini gerçekten çok yoru..."

Sözleri çalan telefonla yarım kalmış, Minho telefonu çıkarmıştı. "Dikkat ederim kendime," deyip Hyunjin'in yanından hızla ayrılırken Hyunjin arkasından iç çekti.

Anıyı kafasından def etti Hyunjin, tam oldu derken şimdi gerçekten o on adımı atmamış gibiydi, başladığı yerdeydi. Minho'nun nefes aldığını düşünmüyordu, geliyor, derslere giriyor sonra da direkt ayrılıyordu.

Kaç kere uyarmaya çalışsa da bu sıralar ağlama isteği fazlaydı, bu yüzden mümkün olduğunca çok onunla karşılaşmamaya çalışıyordu. İlk başlarda projenin teslimi için işaretlediği takvimi hep gülümseyerek kontrol ederken şimdi adeta görmemek için çabalıyordu.

Hızlı bir şekilde cevapları yazan Minho'yu fark etti, sonra hissetmiş gigi Minho kafasını kaldırmış, göz göze gelmişlerdi. Zorlukla bakışlarını kaçırdı Hyunjin, pencerenin önüne ilerledi.

everyday, hyunho ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin