“Bebeğim, vücudum dokunuşlarını hissetmek için titriyor.”
Minho, arabayı yavaşça garaja soktuğunda Hyunjin duran arabayla beraber kapıyı açmış, kucağındaki gülleri sıkıca tutarak inmişti. Yolda, hiç beklemediği bir anda Minho yol kenarına çekmiş arabayı ve bir dükkandan elinde kırmızı gül buketi ile çıkmıştı.
Hyunjin çiçekleri severdi, sürekli kendine çiçek alır, onları vazolarda saklardı. Minho'dan aldığı ilk çiçek, günün rengi olan kırmızıyla uyuşuyordu. Minho da yanına geldiğinde ikisi hafif kar tabakasının üstünde hızlı adımlarla yürümüş, evin kapısına gelmişlerdi.
"Jeonginler nerede?" diye mırıldanıp içeri girdi Minho, o anahtarı çevirip evin içini loş hale getirirken Hyunjin girişteki aynanın üstüne asılmış olan notu bulmuş, sarı kağıdı eline almıştı.
Okuduğu yazıyla gülümsedi. "Abileri," diye konuştu gülüşü düşmezken. "Eve gitmişler, ayrıca evden çıkarken çok yakışıklı olduğunu da eklemişler. Tekrardan sana aşık olacakmışım, hım, fazla haklılar."
"Yongbok yazmış değil mi?"
Hyunjin alttaki isimlere baktı, kıkırdadı. "Biricik süper kardeşin Yongbok ve ucube Jeongin. Kesinlikle o yazmış."
Kağıdı Minho'ya doğru uzattı, Minho okuduğu şeyle gülüp buzdolabının üstüne yapıştırmış, Hyunjin de üstündeki kabanı çıkarıp asmıştı. "Gel," diye mırıldandı sevgilisinin elini tutarken. "Sana kıyafet vereyim."
Minho'nun yatak odasına girdikleri zaman Hyunjin elindeki buketi onun bilgisayarlarının olduğu masanın üstüne bıraktı, Minho dolaptan kıyafet çıkarırken o masaya baktı. Son model oldukları belli olsan bilgisayarlar, bir ajanda ve üstünde yapılması gereken işler yazıyordu.
Minho'nun güzel el yazısını ve hepsinin üstünü çizdiğini görünce gülümsedi, gerçekten de tüm işlerini bitirmiş, kendine vakit ayırmıştı.
"Biliyor musun," deyip ani bir itiraflar ona doğru döndü. "Zıtlıklarımız kadar ortak yönlerimiz de var aslında, ben de senin gibiyim, bir şeyi ne kadar bilirsem bileyim hep not alarak çalışırım."
"Hatta," dedi. "Seni ne zaman görsem kütüphanede hep not çıkarıyordun, bu yüzden istemsizce bakışlarım sana dalmıştı." Derin bir nefes verdi. "Sonra da geri çekilmedi."
Ağır ağır adımları Minho'ya doğru ilerledi, "Ying Yang gibiyiz," dedi Hyunjin. "Bir o kadar zıttız fakat içimizde bir yerlerde hep diğerimize dair bir özellik var."
Minho bakışlarını onun yüzüne çıkardı. "Ying Yang ayrılmaz, biliyorsun değil mi?"
"Evet." dedi, kafa salladı. "Ayrılsa da o parça hep içinde durur."
"Evet Hyunjin, bu yüzden benden ayrılmamalısın."
Minho'nun bir anda kurduğu cümleyle Hyunjin güldü, arkasını dönen sevgilisine doğru bir adım attı ve kollarını Minho'nun boynuna sardı arkasından. "Senden ayrılan kim?" deyip dudaklarını çene hattına bastırdı gözlerini kapatıp.
"Ben aylarca gözlerime bakıp sana olan aşkımı görmeni istedim ve şimdi," diye konuştu. "Seninle bu halde olmak hâlâ hayal gibi gelirken, senden ayrılır mıyım?"