“Ah, beni öyle güzel sevdin ki karşılığını verememekten korktum.”
Odada geçirdikleri vaktin ardından çıkarlarken Minho sevgilisiyle verdiği kararı kardeşlerine danışmak adına ellerini koltuğun sırt kısmına koydu ve "Yongbok, Jeongin," diye konuştu. "Bu gece burada kalalım diyorum, uyuyor mu size?"
Jeongin kafa salladı. "Bana fark etmez."
"Felix sağdayım, kör müsün!" diye bağırdı Seungmin. Ardından da ekledi. "Minho abi Felix de kalır, kalın siz, boşver."
"Seungmin geldim sağa neredesin, düzgün konum ver bana bak öldürürüm seni!"
"Ulan pilot musun da matematiksel konum atayım sana, sağdayım dedim işte, arkana bak gerizekalı!"
Hyunjin kaşlarını kaldırdı. "Uyarayım diyorum sonra yirmi yaşında oldukları aklıma geliyor."
O Minho'ya ilerleyecekken kapı çalmış, Minho kendisine dönerken bilmiyorum anlamında omuz silkmişti. Bir misafirleri yoktu bugün Minholar dışında, Hyunjin merakla kapıya ilerlerken açmasıyla beraber Chan'ı gördü.
Güldü. "Seung... Misafirin var."
"Abi oyun oynuyorum! Gelemem!"
Chan sırıtırken Hyunjin gülerek devam etti. "Peki bu misafirin sevgilin olduğunu söylesem?"
Bir anda duraksayan üçlüyle beraber Seungmin cümleyi idrak ettiği gibi "Ne!" diye bağırmış, dakikalardır oyunda ölmemek için arkadaşlarına bağıran sanki o değilmiş gibi bir anda "Chan!" diye çığlık atarak atarak hızla yerinden kalktığı gibi kapıya koşmuş, gördüğü sevgilisinin üstüne atlamıştı.
"Chan, Chan, Chan çok özledim seni!"
"Ben de seni!" diyerek içeri girdi Chan, Hyunjin sımsıkı sarılan ikisine gülüp kapıyı kapatmış, Chan'ın elinden yere bıraktığı torbayı da kenara çekmişti. Chan birkaç gündür Tokyo'da olduğu için haliyle ayrı kalmışlardı.
"Seungmin öldük ya!"
Bağıran Felix ile dikkatler ona döndüğü zaman Felix telefonunu koltuğa vurmuş, ayağa kalkmıştı ki gördüğü kişiyle gözleri büyüdü. "CB97!"
"Hadi canım," diyerek kafasını kaldırdı Jeongin, Seungmin'in öpücüklere boğduğu sevgilisinin yüzünü görmesiyle gözleri büyümüştü. Chan güldü. "Misafiriniz olduğunu bilmiyordum, biraz hazırlıksız geldim gibi."
"Hoş geldin," diyerek yanlarına ilerledi Minho, Chan ile ikisi tokalaşmışlar, Chan Hyunjin ile de sarılmış ve ona şaşkın şaşkın bakan ikiliye selam vermişti. "Merhaba... Yakalandım sanırım?"
"Sorun olmaz," dedi Minho açıklamak için. Seungmin hiçbiriyle ilgilenmeyip ona doğru döndü. "Ne zaman geldin, neden bana söylemedin, Chan çok özledim seni."
O elinden tuttuğu sevgilisini odasına çekerken Hyunjin karışık durumu açıklamak için Felix ve Jeongin'e baktı ve küçük bir nefes eşliğinde dudaklarını birbirine bastırdı.
"Chan'ı tanıyormuşsunuz sanırım... Şöyle ki, ikisi bir ilişki içinde ama medya çok dahil olmasın diye gizli tutuyorlar."
Felix yaşadığı aydınlanmayla mırıldandı. "O yüzden sevgilisinin fotoğrafını göstermedi."
Jeongin kinayeli bir şekilde konuştu kısıkça. "Çocuğun gerçekten sevgilisini de gördüğüne göre düşmanlığını kenara bırak."
"Of, tamam ya."
O kolunu Felix'in omuzuna atmış, Felix ona sarılırken de Minho ikisine gülümsemişti. Hyunjin, Chan'ın getirdiği torbaya bakınca bir sürü paket aynı çikolatadan olduğunu gördü ve üç tanesini çıkarıp torbayı kenara bıraktı. Onlar Seungmin'e fazlaca yeterdi.