Ölecek gibiyim ama Minho gelse geçer.
Chan'ın onu dersi var diye zorla göndermesinden dolayı Hyunjin soluğu üniversitede alırken uykusuzdu, sadece eve geçip üstünü değiştirmiş ve en son sabaha karşı uyusun diye eve gönderdiği Minho'yu görme ihtimaliyle okula gelmişti.
Gerçekten keyfi yoktu hatta belki biri biraz üstelese sabaha kadar ağlayabilirdi ki bundan dolayı ne Minho ne de başka biri kazaya dair tek bir şey konuşmuyordu.
Dersten çıkan Hyunjin ellerini kaldırıp başını ovuşturmaya başladı, bir ağrı kesici içmeli ve yemek yemeliydi ama hepsinden önce Minho'yu görmeli uzun bir moral sarılması, enerji depolaması almalıydı.
Sabahtan beri üstünde hissettiği garip bakışlarla kaşlarını kaldırdı, normal bakışların aksine farklı bir şey mi var diye düşünüyordu. Bakışları üstüne gitmiş, kıyafetlerinin normal ve temiz olduğuna kanaat getirip lavaboya girmişti.
Saçları ve yüzü de düzgündü, bugün iyice uzayan saçlarını toplamıştı. Telefonunu alıp Minho'yu çağırmak adına odasına geçip kapıyı kapatmıştı ki bir el engel oldu, hızla arkasını dönüp kapıyı kimin engellediğine bakmış ve sevgilisini görmüştü.
"Minho..."
Minho elindeki torbayı bırakıp kollarını kaldıran Hyunjin'e yaklaştı vakit kaybetmeden, tek eliyle arkasındaki kapıyı kapatmış ve sımsıkı bir şekilde sarılmıştı. Hyunjin gözlerini kapatıp burnunu onun ense köküne dayadı, kokusunu içine çekerken parmakları saçlarını sevdi.
Öyle bir şeydi ki Minho, tüm dünya bir yana o bir yana diyebilirdi. Ölecek gibiyim ama Minho gelse geçer diyebilirdi. Minho'nun ondaki etkisi bitmek bilmiyordu ama hislerine olan etkisini en çok bu cümle anlatabilirdi.
Ölecek gibiyim ama Minho gelse geçer.
Aşığım. Tüm duyguları tanımlayabilmeme rağmen dudaklarımdan ona karşı çıkan cümle sadece bu.
"Aklım sendeydi," dedi Minho ilk konuşan olup, ağır ağır hareketlerle belini okşuyordu. "Sabah gelip odana baktım ama sen daha gelmemiştin, telefonunu açmayınca gelmedi sandım ama yine de kontrol etmek istedim hastaneye geçmeden."
Hyunjin, o sanki tüm bu cümleleri kurmamış gibi saçlarını okşayıp sarılışını daha da sıkılaştırdı. "Sevgilim..."
Ve Minho'dan küçük, kısa bir onay cümlesi. "Hım..."
Geri çekildi, yanaklarını sevdi. "İyi ki varsın," deyip gülümsedi. "Şimdi gerçekten iyiyim, şimdi gerçekten her şey iyi."
Cümleleri Minho'nun gülmesini sağladı, güzel gülüşü Hyunjin'i de güldürürken Minho onun omuzuna uzun bir öpücük bırakıp geri çekilmiş "Sana yemek aldım," demişti. "Biraz onları ye, dersin bitti zaten. Hadi."
"Olur." diyen Hyunjin reddetmedi. Koltuğa oturmuş, Minho da yanına yerleşirken o meyve suyunu açmıştı. Minho da sandviçin paketini açıp eline tutuşturmuş, saçlarını okşamıştı.
Hyunjin küçük bir ısırıktan sonra ona doğru uzattı. "Sen yedin mi?"
"Yedim."
"Ama birazcık daha ye, içim rahat etmez."
Minho kıkırdadı, başını eğip bir ısırık almış, Hyunjin'in uzattığı meyve suyundan o rahatlasın diye içmiş ve arkasına yaslanmıştı. Hyunjin ona doğru döndü yemeğini yerken.