“Güçsüzsün derlerdi bana ama onun bende hissettirdiği duyguları nasıl taşıdığımı görseler bu lafı ağızlarına asla almazlardı.”
Hyunjin dersi bittiği gibi ilk defa kütüphanede oyalanmadan eve geçerken saatini kontrol edip evin kapısını açmış ve içeri girmişti. Gece boyu uyumadan araştırma yapıp Minho'ya onu zorlamadan nasıl sorular sorabileceğini düşünmüş ve bir kağıda not almıştı.
İlk defa gerçek bir psikolog - danışman seansı yapacaklardı ve dahası endişeli hissediyordu. Minho'nun geçmişini duymak onu üzer miydi, korkutur muydu emin değildi ama dileğinin gerçekleşmeyeceğini bile bile canını çok yakmamış olmalarını umuyordu.
Odasına doğru ilerlerken kapıyı açacaktı ki kapının üstüne asılmış post-it'i fark etti, Seungmin güzel el yazısıyla bugün gelmeyeceğini yazmıştı. Açıkçası şaşırmadı ve Chan'a da güvendiği için sorun etmedi hatta işine bile gelmişti.
Kapalı olan kapıyı açıp içeriye girerek kapatmış, sırtını kapıya yaslayıp derin bir nefes vermişti. Minho'nun ondan sonra bir dersi daha vardı, yolda çok vakit kaybettiğine bakılırsa da gelmesi için az bir vakti vardı.
Dudaklarına yerleşen gülüşle dolabına ilerledi, üstündeki ceketi ve kazağı çıkarıp asmış, bol pantolonun üstüne ince başka bir kazak geçirmişti.
Duraksadı. "Dersten çıktı, aç mı gelir acaba? Çok mu abartı olur yemek yapsam?"
Odanın ortasında birkaç saniyelik bekleyişinden sonra yine de yemek yapmış, kenara bırakmış ve o yemek yaparken de başlayan yağmura bakmıştı. Bahçe kapısından gelen sesle hızla düğmeye basmış, kapıdaki şemsiyeyi alıp çıkmıştı.
Açılan kapıyla beraber Minho arabasıyla bahçeye girerken arabasını Hyunjin'in arabasının arkasına park etmişti. Hyunjin ona doğru ilerledi, Minho yan koltuğa bıraktığı çantasını ve torbayı alıp indi.
"Gelmene gerek yoktu."
"Yağmur ıslatsın istemedim." diye mırıldandı ikisine şemsiyeyi tutup. Gülümsedi. "Hoş geldin."
Minho ona baktı. "Hoş buldum."
Yağmur yağsa da ağır adımlarla eve ilerlemişler, Hyunjin eğilip şemsiyeyi girişe bırakırken içeri girip kapıyı kapatmıştı. Minho torbayı kaldırdı. "Kahve ve tatlı aldım."
Bununla Hyunjin gülümsedi. "Ben de yemek yaptım? İlk önce yemek yiyelim sonra da kahveyle başlarız, ne dersin?"
"Reddetmem."
Montunu çıkaran Minho'yla beraber o montu asarken Minho da ellerini yıkamaya gitmiş, Hyunjin de mutfağa ilerlemişti. Torbayı kenara bırakıp masayı hazırlamaya başladığında Minho yanına geldi.
"Yardım etmemi ister misin?"
"Yok, hallettim bile," diye mırıldanıp çubukları masaya bıraktı. "Otursana."
Ses çıkarmayan Minho yerleşmiş, Hyunjin de çaprazına geçmişti. İkisi yemek yemeye başlarlarken Minho eve baktı. "Seungmin yok sanırım."
Hyunjin iç çekti. "Hayır... Yine Chan'a kalmaya gitmiş, sanırım gerçek evinin neresi olduğunu bilmiyor."
Minho'nun gülüşüyle Hyunjin de gülmüş, devam etmişti. "Ama iyi olmadı demem, daha rahat hissedersin diye düşünüyorum."