0.5

4.7K 754 413
                                    

“İmkansıza inanmazdım ama sanki onunla kurduğum her hayal bir imkansız kadar uzaktı, sınırı yoktu ve bu yüzden yakın mıyım uzak mıyım asla bilmiyordum."

Hyunjin'in adımları okul binasının dışına doğru yönelirken dışarı çıkmasıyla beraber kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı. Yağmur yağacak gibi olan ama yağmurun yağmadığı, gökyüzünün kapalı olduğu ve rüzgarın sertçe estiği bir havaydı.

Uçuşan saçlarıyla beraber birkaç basamaktan oluşan merdiveni inmişti ki hissetmiş gibi gözleri kendisinden uzakta olan, üstündeki siyah montu, başına örttüğü kapüşonu ve sırtındaki çantasıyla yürüyen Minho'yu buldu.

Onu görmesiyle beraber dudaklarında küçük bir kıvrılma olmuş, hareket etmeye ara verip usulca kenara çekilmiş öğrencilerin yolunu kesmemek adına ve bugün görmediği ama görmek için can attığı bedene dikmişti gözlerini.

Bahçede rüzgarın gazabına uğrayan öğrencilerin arasından Minho da başını eğmiş, seri adımlarla arabasına doğru ilerliyordu. Siyah renkteki arabasına vardığı zaman önce uzaktan kumandayla açmış ve ilk önce şoför koltuğunun yanındaki kapıyı aralayıp omuzundaki çantasını bırakmıştı.

Elleri bir an üstündeki montun fermuarına gitse de vazgeçmiş olmalı ki ellerini geri indirip kapıyı kapatmış ve kendi yerine geçip koltuğa yerleşmişti. Hyunjin o inmediği birkaç basamağı da inip yürümeye başladı gülerek.

Minho'yu izlerken ilk önce onu çözmeye çalıştığı için ciddiydi yüz ifadesi ama zamanla istemsizce gülümsemeye başlamış ve şimdiki âna kadar gelmişti. Başını eğip okuldan çıkmak üzere kapıya ilerledi.

Arabasını bakıma verdiği için iki gündür onu okuldan Seungmin alıyordu, kardeşine mesaj atacağı sırada hissettiği ses ile gözlerini telefondan çekti ve duraksadı gelen arabayla.

Direksiyonda gördüğü yüzle heyecanlanırken Minho'nun da ona bakıyor oluşu ellerinin titremesine yol açtı, telefonunu indirmiş ve kaşlarını kaldırmıştı ki Minho onun tarafındaki pencereyi indirdi.

"Otobüsle mi gideceksin?"

Başını salladı varla yok arası. "Kardeşimi bekliyorum." dedi Minho'nun onu izlediğini fark ederken. Kaşlarını kaldırdı. "Dinliyorum?"

Minho bileğindeki saate baktı. "İstersen seni bırakabilirim."

Hyunjin'in bunu reddetmeyeceğini, Hyunjin de reddedemeyeceğini bilerek Minho'nun kendisine bu teklifle geldiğini biliyordu. Yine de telefonunu kontrol etti, Seungmin'den bir mesaj göremezken başını salladı.

Derin bir nefes verip kapıyı açmış, Minho'nun arkaya koyduğu çantası yüzünden boş olan koltuğa yerleşmişti. İkisi okuldan ayrılırken üzerlerinde olan gözlerden bir haberlerdi.

Minho'nun o çantayı şu an oturduğu yere koyduğuna emindi, gülümsemeden edemedi.

Her defasında tek izleyen benmişim gibi hissediyorum ama asla yalnız değilim.

Ona doğru çevirdi başını. "Çantayı kaldırmışsın."

"Bu havada beklemeni istemedim."

Dudağı kıvrıldı bu cevapla, o emniyet kemerini takarken Minho yolu kontrol edip dikkatli bir dönüş yapmış ve caddeye çıkmıştı. Minho montunun cebindeki telefonunu çıkarıp aralarına bıraktı ve gözündeki gözlükleri düzeltti.

"Navigasyona adresini girersen yol boyu seni konuşturmak zorunda kalmam."

"Pek sıkıntı olmazdı aslında," diye mırıldandı Hyunjin adresini girerken. O bununla meşgulken Minho ona saniyelik bir bakış atmış ve dudaklarından çıkan küçük bir gülüşle de hızını kontrollü bir biçimde arttırmıştı.

everyday, hyunho ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin