“Ah bebeğim, canına canımı veririm.”
"Baban halletti mi?"
Hyunjin, gözlerini öğrencisinin üstüne dikmiş merakla sorarken Mina gülümsedi ve kafasını salladı. Yüzündeki gülüş hatta iyice büyümüş, "İnanın bana Bay Hwang," demişti. "Bir daha değil bir kadına el kaldırmayı, bir kadınla göz göze gelirken bile iki kere düşünecek."
Onun böyle demesi, gözlerinde gerçekten samimi olduğunu belirten ifadeler Hyunjin'in rahatlamasına yol açtı. İnsanlarla konuşurken hep mimiklerini izlerdi, yalan mı söylüyor, bir şeyler mi saklıyor bu yüzden çok rahat anlardı ve Mina gerçekten iyiydi.
Dudaklarında samimi bir gülüş oluştu. "Çok sevindim," diye belirtti. İyice uzayan ve yüzünü kapatan saçını geriye attı. Mina başını salladı. "Yalnız değilsiniz."
Çantasını da alıp ayağa kalktı. "Ders başlamak üzere, öyleyse ben gideyim Bay Hwang. İlgilendiğiniz ve yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim. Minho sunbaeyi de bulmam lazım, ona da daha teşekkür edeceğim."
Hyunjin kafa salladı. "Yaptığım bir şey yok, yapmam gereken bir şey için rica etmeyeceğim. Derse geç kalma."
Mina gülüp odadan çıkmış, Hyunjin de rahatlayan düşünceleri ile beraber arkasına yaslanıp gözlerini kapatmıştı. Hiçbir şey düşünmeden sadece dinlenirken birkaç dakika sonra çalan kapıyla oturuşunu dikleştirdi, Minho başını içeriye uzattı.
"Günaydın." dedi odanın boş olup olmamasına bakıp. Onu görmek öyle bir etkiydi ki kötü olan hiçbir şey olmasa bile sanki Minho'nun tek sözü tüm sıkıntısını alıp götürüyordu Hyunjin'in.
Kocaman gülümsemesiyle sevgilisine baktı, "Minho..." diye ayaklandı ve odaya girip kapıyı kapatan sevgilisine ilerleyerek sadece birkaç saat görmemenin özlemini gidermek adına kollarını boynuna sardı.
Dudaklarına uzun bir öpücük bıraktı. "Günaydın sevgilim."
Elinde, söz verdiği için, kahve olan Minho'nun gözleri kapandı, onu öpen sevgilisinin alt dudağına derin bir öpücük bırakarak geri çekilmiş, kahveleri kenara bırakmıştı.
"Geç kalmışsın," diyen Hyunjin ile kafa salladı. Elini beline sarıp yüzüne daha yakından bakarken Hyunjin ellerini kaldırmış, onun zaten düzgün olan saçlarıyla ilgilenip ekstra bir düzeltme uğraşına girmişti.
"Yine Yongbok, Yongbok ve yine Yongbok." dedi Minho, anında kıkırdamaya başlayan Hyunjin ile devam etti. "Tam evden çıkacağım Jeongin'den beni aradı, ne oldu dedim, telefonunu unutmuş. Hayır bir insan nasıl telefonunu unutabilir?"
"Olayın öznesi Yongbok ise her şey olabilir gibi geliyor."
"Artık şaşırmıyorum biliyor musun," dedi gülüp. "Bir gün gerçekten kendini unutacak diye düşünüyorum. Bir bakacağım evde, Yongbok neden gitmedin derse diyeceğim, unuttum diyecek."
Minho kardeşini anlatırken Hyunjin gülüp duruyordu ki laflarını kesti zaten vakti az olduğu için, bakışları sevgilisinin güzel yüzüne dalarken hafifçe ona doğru yaklaşıp dudaklarını yüzünün kısımlarında gezdirmeye başladı.
Hyunjin'in gözleri kapandı, kolları boynuna dolanırken Minho'nun öpücükleri yüzünde dolaşıyordu. "Tekrar diyorum," dedi. "Olayın öznesi Yongbok ise her şey olabilir."