2.7

175 8 7
                                    

İyi okumalar. Yıldıza basmayı unutmayın. Öpüyorum hepinizi...

_____

Mışıl mışıl uyuduğum gece mutlulukla uyandım. Gecenin yarısında bir sağa bir sola yatmaya çalışıyordum. Uyku tutmayınca çadırımdan çıktım. Yüzüme değen hafif eüzgar esintisi ile gözlerim doldu. Kirpiklerimi kırpıştırdım. Hırkama daha çok sarıldım. Işık belli bir yerde yanıyordu. Yaktığımız ateş ise hala yanmaya devam ediyordu. Ekip olarak çok iyiyiz.

Ege'nin olduğu çadırı görünce gülümsedim. Onunla çok yakın olmuştuk. Belki arkadaştan öte olabiliriz.

Derin derin nefeslerimi soluyup çadırıma geri girdim. Fermuarı sonuna kadar çekip oturur hale geldim. Telefonumdan saate baktım. Saat dörttü. Esnemem gelince geri yatmakta koyuldum. Nede olsa yarın çok yorulacaktım.

Gözlerimi kapattım ve uykuya dalmayı bekledim. Dakikalar sonra uyuduğumu anlayınca son kez Ege'yi düşündüm. Aklımı başımdan almıştı.

Sabah gözlerimi huzurla açtım. Kollarımı iki yana açıp esnedim. Oturur vaziyete gelip bir kaç esneme hareketi yaptım. Ardından pijamalarımı çıkartıp yerine siyah eşofman ve renginde tişört giydim.

Telefonumdan kamerayı açıp yüzüme baktım. Makyaj malzemelerimi çıkartıp hafif bir şeyler sürdüm. Son olarak parfüm sıktıktan sonra çadırımdan çıktım.

Dışarıya çıktığımda etraf kalabalıktı. En son ben mi uyanmıştım? Gözlerim Ege'yi aradı. Bulamayınca kalabalığım içine karıştım. Herkes ayrı bir yerde durunca bende öylece bekledim. Elimi boynuma götürdüm. Ve dün gece Ege'nin bana taktığı kolyeye dokundum.
Gülümseye başlayınca kendimi durduramadım.

"Sanırım sevdin kolyeni." Arkamdan bana doğru gelen Ege'yi görünce gülümsememi durdurdum.

"Yani güzel işte." Ballandıra ballandıra bu kolyeyi herkese anlatırdım ama neyse.

"Yakıştı o boynuna." Dediği şeye gülümsedim.

"Yakışacak tabi." Dedim. Egomu biraz yükseltsem kimseye zarar gelmezdi.
"Bana ne yakışmaz ki?" Ege başını sallamakla yetindi. Bedenimi ona çevirdim. Etrafındakiler artık umurumda değil.

"Doğru, senin gibi güzel bir kıza ne yakışmaz ki?" Gözlerim daha da canlanırken dudaklarım büyükçe iki yana kıvrıldı.

"Bu iltifatın için teşekkürler." Resmen onunla oynaşıyordum.

Saatler içerisinde kahvaltımızı yapmıştık. Karnımı fazladan doğurmuştum. Aç kalınca sinirim tepeme binmesin diye. Murat hoca oynayacağımız oyun için ekipmanları kontrol ediyordu. Güvenlik açısından bir sorun var mı yok mu diye defalarca kontrol ediyordu.
Koordinatör ile son kez konuştuktan sonra bize doğru geldi. Etrafında toplanıp bir daire oluşturduk. Mutat hoca ellerini çırptı.

"Evet çocuklar! Şimdi sizleri gruplara ayıracağım. İki grupta eşit güçlükte olacak." Başımı olumlu anlamda salladım.

Murat hoca adil bir şekilde bizi gruplara ayırdı.
Maalesef ki ben Ege ile aynı grupta değilim. Sinirim gün yüzüme çıkmasın diye sıkı bir şekilde ofladım.

En kötüsü de ne biliyor musunuz? Tuğçe ve Ege aynı grupta. Tuğçe Ege'nin koluna girdi ve bana sinsi bir şekilde gülümsedi. Dişlerimi sıktım ve başka tarafa baktım. Onları görmek tahammül dışı.

"Gruplara da ayırdığımıza göre.." Murat hoca bana baktı. Ben başım ile selam verdim. "Bir isim koyalım." Herkese gülünç bakışlarımı attım.

"Bizim grubun ismi pençe olsun. Kuşlarımızı avlayalım istiyorum." Dedim Ege'ye bakarak. Ege ise bana muzip bakışlarını atıyordu. Bana hayran dolu bakarken bende ona aynı şekilde bakıyordum.

Ege de bir adım öne atıldı. Onun bu hareketi karşısında tek kaşımı kaldırdım.

"Bizim grubun ismi de gölge." Başımı sallamakla yetindim. Tuğçe arkadan bana sinsice gülüyordu.

Dakikalar sonra Murat hoca elinde kırmızı ve mavi yeleklerle bize doğru geldi. Biz kırmızı yelekleri giyerken diğer takımda mavi yelekleri giydi. Son olarak saçımı at kuyruğu yaptım.

"Pekalâ, gölge ve pençe takımları hazır mısınız?" Ben kendi takımımın etrafında dolanarak ellerimizi birleştirdim. Onlarla birlikte "HAZIRIZ!" Diye Bağırdım. Diğer takımda aynısı yaparken Murat hocaya döndüm.

"Haydi başlayalım!" Murat hoca gür sesle bağırdı. Sahada 20 kişiydik. 10-10 gruplara ayırıldık. Ben öne geçip halatı sıkıca tuttum. Başlangıç çizgisini geçmeyecek şekilde yarışacaktık. Onları öyle bir avlayacaktım ki.

En önde Tuğçe dururken ona imalı bir şekilde baktım. "Senin gücün yeter mi buna." Dedim. Tuğçe bana alaycı bir ifadeyle baktı.

"Benim gücüm takıma yeter de artar." Dediği şeye bu sefer ben alayla güldüm. Gözlerim Tuğçe'nin arka tarafına kaydı. Ege, Tuğçe'nin arkasına geçiş halatı tutuyordu. Bu kalbimin teklemesine sebep olurken arkama baktım. Benim de arkamda Burak vardı.

"Çık arkamdan!" Dedim tıslayarak. Burak bana kaşlarını çatarak bakıyordu.

"Niye?"

"Bora sen gel!" Bora kaslı ve yapılı biriydi. Benden boyu fazlasıyla uzundu. Onunla ben iyi anlaşıyordum. İyi bir insandı.

Bora benim arka tarafıma geçerken en sona Burak'ı attım. Bora'ya dönerek: "Güçlü çek tamam mı?" Bora başını sallayarak yanıt verdi.

"Tamam Gaye."

Murat hoca ortaya geçip elini havaya kaldırdı. Elini indirdiğinde oyun başlayacaktı.
"3...2...1" Düdüğün çalmasıyla oyun başladı.

Ben sertçe halatı kendi yönüne çekiyordum. Karşı taraftan gelen direnç beni o tarafa çekiyordu. Ayaklarım toprakta kayarken Bora'ya seslendim.

"Bora daha güçlü çek!" Bir kaç öğretmen, görevli ve kamp görevlileri bizi izliyordu. Boranın arkaya bir kez çekmesiyle Tuğçe çizgiye yaklaşıyordu. Onun bu haline gülerken daha da yaklaştı çizgiye.

"Çeksenize!" Tuğçe'nin bağırmasıyla dişlerimi sıktım. Alnımdaki terler boynuma akarken Ege ile göz göze geldim. Bana keskin bir kurt gibi bakıyordu. Gözleri, gözleri çok güzeldi. Bakışları benim üzerimde dolaşırken konsantrem bozuldu. Kendimi toparlayıp daha güçlü çektim.

"Bora 3'e kadar sayacağım tamam mı? Sonrasında onları kendimize çekeceğiz." Boranın onaylama sesleri ile nefesi doğru bir şekilde aldım.

"3." Bora halatı daha güçlü çekti. Bende ona ayak uydurdum.

"2." Dememle halatı kendi elimin etrafında döndürüp daha sıkı tuttum.

"1." Bora komutumu beklerken son kez Ege'ye baktım. Bana değilde takımına bir şey söylüyordu. Büyük ihtimalle o da benim gibi plan yapmıştı.

"0" Dememle Bora güçlü bir şekilde çektiği zaman bize doğru gelen takımı görmemle gülümsedim. Tuğçe be diğerleri yere düşerken bir tek Ege düşmemişti. Ayaklarımın dibine Tuğçe'yi görmemle dizlerimi bükerek ona eğildim. Güçlü bir kahkaha atıp tekrar ayağa kalktım. Ben onlara alaylı bir şekilde gülerken Ege ile göz göze geldim. Bana yarığı tehlikeli bakışları umursamadım. Arkamı dönüp Boraya sarıldım.

Büyük ihtimalle arkamda büyük bir yangın bırakmıştım. Diğer takım arkadaşlarıma da sarıldım.

"Kazanan pençe takımı." Dediğimde kolumu kaldırıp sevindim.

"Şimdiden kim güçlü tartışması olmayacak." Dedim. Ege sahadan uzaklaşıp gözden kayboldu. Bende Tuğçe'nin yanına gidip ona
alayla baktım.

"Ne oldu?" Dedim. Dudaklarımı büzüp.

"Daha bitmedi bu!" Tuğçe bana sinirli bir şekilde bakıyordu.

______

Bittti.

Yazım hataları varsa affola gençler. Şimdiden hepinizi öpüyorum. Yıldıza basmayı unutmayın. 🤍

ZORBA | texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin