Kenar mahallelerden birindeki 1+1 evine gidip üzerini değişmesi beş dakika bulmadan geri dönen Chan, geldiğinde beni dizlerimin üzerine yerleştirdiğim not defterime onun hakkında daha önce edindiğim fikirler ve koyduğum tahmini tanıları not alırken buldu. Üzerine düz siyah bol bir tişört ve siyah bir eşofman altı giymişti. Birazda parfüm sıkmıştı ki arabaya biner binmez kokusu bütün arabayı kaplamıştı.
Kalemi defterin arasına koyarak defteri kapatırken kafamı ona çevirdim. Emniyet kemerine uzanırken kucağımdaki deftere bir bakış attı.
-Ne yazıyordun?
Omuz silktim.
-İşle alakalı bir şeyler.
Bu sefer bakışlarını bana çevirdi.
-Benimle ilgili bir şeyler de yazıyor mu orada?
Kafamı salladığımda kaşlarını kaldırdı şaşırmış gibi.
-İyi şeyler mi kötü şeyler mi?
-Söyleyemem.
Emniyet kemerinin tokasını yuvasına geçirirken güldü.
-Kötü şeyler o zaman.
-Hayır. Sadece özel bilgi olduğu için paylaşmak istemiyorum.
-Benim hakkımda yazdıklarını benden mi saklıyorsun özel bilgi olarak?
-Hasta gizliliği nedir bilir misin?
-Kimin gizliğini kime satıyorsun sen doktor?
Güldüm. Arabayı çalıştırdı ve yola çıktık.
-Gizlilik bizim meslekte pek önemli ve dikkat edilen bir kavram değildir.
Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım.
-Aksi olduğunu düşünüyordum.
-Bizim için evet, başkası için hayır.
-Nasıl yani?
-Bilirsin, görevde bir yere girerken kapıyı tıklatmıyoruz. Genelde kırarız hatta.
Kendi kendine güldü. Bende güldüm.
-E peki sizin gizliliğiniz bu durumda hangi seviyede?
Kafasını çevirip bana kısa bir bakış attı.
-Bizi ancak ölüler görür.
O kadar ciddi söylemişti ki gözlerindeki bakış tüylerimi ürpertmişti. Bazen üzerindeki üniformaya rağmen onun ne iş yaptığını unutuyordum çünkü insana kendini yıllardır tanışıyormuş hissi veren bir samimiyetle konuşuyordu. Üzerine asker kimliğini büründüğü zamanlarda ise resmen bambaşka biriydi. Önceki halini bazen ciddiye almazken o halini gördüğümde üzerindeki üniforma ben burdayım dercesine gözüme daha çok batıyor, Chan'ı istemeden elinde kocaman silahlarla hayal edip korkuyordum. Yine aynısı olmuştu. Gözümün önüne silahından nişan alan ve namlunun ucundan çıkacak mermiyle birini öldürmeye hazırlanan Chan'ı hayal ettim bir anlığına ve huzursuz hissettim. Yine de bunu ona hissettirmemek adına işi gülerek şakaya vurdum.
-Ama ben seni görüyorum ve hala canlıyım?
O da güldü. O gülünce biraz olsun azaldı huzursuzluğum.
-Bizim timin adını söylediler mi sana bizimkiler?
-Hayır. Ney ki?
-Hayalet.