(3.kişi bakış açısıyla)
-Kalk yerden üşüteceksin. Chan'da meşgul, ilgilenemez seninle.
Hyorin şok olmuş bir şekilde Minho'ya bakıyordu. Bugün Minho'ya gelene kadar burada olmaması gereken bir sürü insanla karşılaşmıştı ama yine de o yere çökmüş salya sümük ağlarken onu teselli etmeye gelecek kişinin Minho olacağını asla tahmin etmezdi.
Minho, Hyorin'in yerden kalkmadığını görünce uzanıp tek eliyle kızın sağ kolunu tuttu ve onu yukarı doğru çekiştirmeye başladı. Çekiştirmek derken, eli o kadar kuvvetliydi ki tek çekişte hiç zorlanmadan ayağa kaldırıvermişti Hyor'i. Hyorin ise üst üste gelen her şeyin etkisi ve anın şokuyla mala bağlamış, bırak konuşmayı, düşünme kabiliyetini bile yitirmiş bir şekilde onu kuklası gibi hareket ettiren Minho'ya bakıyordu.
Hyorin hiçbir şey yapmadan öylece duruyordu ama gözyaşları ondan tamamen ayrı hareket ederek akmaya devam ediyordu Göz pınarlarından akan sıcak sıvı önce yanaklarına, ardından da çenesinin altına süzülürken Minho'da çatık kaşlarıyla damlaların Hyor'in yüzünde izlediği yolu gözüyle takip ediyordu. Normalde olsa Hyorin Minho'nun onun yüzünü bu kadar inceliyor olmasına sinirlenir ve uyarırdı fakat karşısında durmuş Hyorin adına üzülüyormuş gibi bakarak dikilirken o kadar anlayışlı görünüyordu ki Hyorin ona minnettar olmaktan başka bir şey hissedemiyordu.
Minho elini Hyorin'in kolundan çekip yüzüne doğru uzattı ve parmaklarının ucuyla ıslak yanağını hafifçe sildi. Sonra elini çekip parmak uçlarında kalan damla halindeki ıslaklığa garipseyen bir ifadeyle uzunca baktı. Bu hali o kadar garipti ki Hyorin, bir anlığına dikkati dağılarak onu darmadağın eden bütün dertlerini unutup Minho'nun neden böyle davrandığını sorgulamaya başladı.
Aralarındaki sessizliği bölen tek şey Hyorin'in kontrol etmekte zorlandığı, iç çekişlere benzer hıçkırıklarıydı. Bunun dışında Minho bir Hyorin'e bir de ıslak parmak uçlarına bakıyor, Hyorin de onun ne yapmaya çalıştığını anlamak için onu izliyordu.
-Bu göz yaşları Chan için mi?
Minho nihayet konuştuğunda Hyorin onun sorduğu soruya kaşlarını çatarak tepki gösterdi.
-Şu an Chan'dan daha büyük dertlerim var.
Minho kaşlarını kaldırdı.
-Yani Chan senin dertlerinden bir tanesi?
Hyorin ağlamaktan üzerine çöken yorgunlukla gözlerini kapatarak söylenmeye başladı.
-Gerçekten...Bu tür şeylerle hiç uğraşamayacağım. Konuyu kapatır mısın lütfen?
-Ancak gerçeği öğrenirsem kapatırım.
-Bak, rica ediyorum. Zamanı değil.
-Merak ediyorum çünkü eğer onun yüzünden ağlıyorsan beni buraya seni almam için o gönderdi. Belki bilmek istersin...
-Bunun beni mutlu etmesi mi gerekiyor şimdi? Hem seni neden gönderiyor ki? Sürücülüğüme falan mı güvenmiyor? Buraya gelirken de birini göndermeye çalıştı. Derdi ne?
-Sana değil, Jeun'a güvenmiyor.
-Bir saniye, ne?!
Hyorin'in duyduklarım karşısında gözleri şaşkınlıkla faltaşı gibi açılırken Minho bakışlarını kaçırdı.
-Aslında sana bunu söylemem gerekirdi fakat...
Devamını getirmedi. Hyorin fakattan sonrasını deli gibi merak etse de ağızını açıp tek kelime edemeden sadece yüzüne bakakaldı. Chan Jeun'u biliyor muydu yani? O zaman bu onun Hyorin'in bütün kötü geçmişi hakkında da bilgi sahibi olduğu anlamına gelirdi.