Eve gelişimin üzerinden iki saatten az bir süre geçmişti. Güneş batmak üzereydi ve ben yeni banyo etmiş, uyku mahmuru halimle koltuğa yayılmış dinleniyordum. Tek başıma, sessizlik içinde kafamı toplamaya çalışarak uzanırken birden çalan kapının sesiyle daldığım düşünceler aleminden çıkıp gözlerimi açtım. Zaten hali hazırda beklediğim biri olduğu için acaba kim geldi diye şüpheye düşmeden hızlıca yattığım yerden doğrulup kapıya koştum.
Kapıyı açıp onu karşımda, elinde beyaz lalelerle görünce şok olmuş bir şekilde kalakalmıştım. Nerden çıkmıştı bu çiçekler şimdi böyle?
-Hoş geldin.
-Hoşbuldum.
Üzerimdeki şoku hala atamamış bir şekilde çiçeklere bakmaya devam ediyordum.
-Bunlar bana mı?
Sorduğum soruya utangaç bir tavırla gülümsemesini saklamaya çalışarak hafifçe kafa salladı. Kucak dolusu laleyi bana uzatırken biraz gergin görünüyordu.
-Geleceğini biliyordum ama beklediğimden çabuk geldin.
-Elimden geldiğince hızlı gelmeye çalıştım.
-Acele etmeseydin keşke.
-Seni bekletmek istemedim.
Sabah ki soğuk tavrından sonra bu samimi hali kendimi biraz olsun daha iyi hissetmemi sağlamıştı.
-Ayakta kaldın Chan. İçeri geçsene.
Sanki içerde birinin olduğunu düşünüyormuş gibi göz ucuyla omzumun arkasından eve bir bakış attıktan sonra sordu.
-Dinleniyor muydun? Rahatsız etmeyeyim.
-Hayır hayır. Saçmalama ne rahatsızlığı, geç lütfen.
-Pekala öyleyse.
Ayakkabılarını hızlı bir şekilde çıkartıp eşikten içeri girdi. Yorgun görünüyordu. Üzerinde hala dün geceki kıyafetleri vardı. Demek ki hastaneden çıkar çıkmaz buraya gelmişti. Bu detay beni mutlu etmeli miydi emin değildim. Muhtemelen etmemeliydi. İşin aslı, etmemişti de zaten.
Hiçbir şey hissedemiyordum çünkü. Sabah yaşananların yorgunluğu ve ağırlığı hala sırtıma bağlı bir çuval kum gibi üzerimdeydi. Mimik oynatmaya mecalim olmadığı için asık duran yüzüm dışardan bakınca nasıl görünüyordu bilmiyordum ama nasıl göründüğümü düşünecek halde de değildim. Kendimi bile mutlu edemediğim bu günde başkasını mutlu etmeyi istesem de beceremezdim ki zaten.
-Çiçekler ne için?
-İçimden geldiği için.
Hastane odasının kapısını yüzüme kapatışı hala gözümün önündeyken, üstelik bunun sebebini de biliyor olmama rağmen "İçimden geldi" gibi bir bahaneyi sevimli bulmak benim için saçmaydı. Bu yüzden yüzüme zoraki bir gülümseme kondurup sessiz kalmayı tercih ettim.
Bir şey söylememi bekleyen yüzü, karşılıksız kalınca yavaşça asılırken gergin bir tavırla bakışlarını kaçırıp ensesini kaşıdı.
-Beyaz lalelerin anlamını sormayacak mısın?
İkimizde salonun ortasında, neden oturmadığımızı bilmediğim bir şekilde ayakta dikilirken bir lalelere bir de ona baktım.
-Bir anlamı var mı ki?
Neden bu kadar soğuk davrandığımı anlamıyormuş gibi baktı yüzüme.