Bölüm 10: 'Şimdi hiç renk yok'

551 31 19
                                    

Bölüm 10: Şimdi hiç renk yok

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 10: Şimdi hiç renk yok

Acı çeken iki beden, her ikisi ruhen acılar içerisindeyken, biri diğerinden farklı olarak fiziksel acıyla uğraşıyordu hemde. Tereddütsüz kabul olunurdu, canının daha fazla acıdığı. Sırtındaki yaraya çarpan soğuk rüzgar çoktan kanı durdurmuş olsada acısını çoğaltıyordu. Her bi rüzgar dalgası yaraya dokundukça, sanki küçük cam parçaları dahada batıyordu tenine, parçalıyordu derisini. Karanlık değildi, korkudan titremiyordu, fakat vücudu soğuktan donmak raddesine gelmişti. Zangır-zangır titreyen vücut kötü durumdaydı. Küçük beden ölümle cebbelleşiyordu. Küçüğü Kralının tek bir gözyaşına dayanamazken Kralı onun değil gözyaşlarını, titremesini, sırtındaki parçaların tenini yakmasını, hiç bir şeyi umursamıyordu. İşte tüm bunlar daha çok yakıyordu canını, küçük bedenin. Kralının attığı tokat belki fiziksel olarak çok acıtmasada, hala hissediyordu sızısını, sanki kalbi parçalanıyormuş gibi hissediyordu ve bu çok yoruyordu. Kalbi dirneci kırılmış, acılar içindeki masum bedeni çok yoruyordu. Dengesizti, sol tarafına çok yüklenilmişti. Kendinde değildi artık, önden bağlanan bilekleri sızlasada yere düşmesini engelliyordu.

Altı.

Altı saattir, kimsenin duramayacağı soğuktaydı, ince kiyafetleri işini dahada zorlaştırıken, baygınken bile titriyordu, en azında yaşıyordu değil mi? Onu pencereden izleyen bi kişi vardı, Kralı mı? Hayır. Prens ve ya abisi de değil. Kraliyyet mührünün saklandığı odanın gardiyanı. Servet avcısı gardiyan acımıştı ona, küçük bedenin bunlara katlanmayacağının bilinciydeydi. Duramadı, karşısındaki çaresiz bedeni böyle görmeye daha fazla dayanamdı. Hayatına maal olsa bile anlatacaktı gerçekleri. Korkuyordu, çok korkuyordu, ancak ürkek adımları durmuyor, onu Kralın huzuruna götürüyordu.

Sahi? Kral ne durumdaydı?

Azrail küçük bedenin canını almağa utanırken sakince kenarda durup beklerken o, ne haldeydi?

Taht odasındaydı, her kesi, olaya tanıklık edip boyun eğen her kesi dışarıya çıkarmıştı. Sadece Prens Jimindi odadaki. Kimseden çıt çıkmıyordu. Kral Kim Taehyung küçüklüğünden beri alıştırıldığı, mecbur bırakıldığı gibiydi. Yüzünde donuk ifade, hizlerini içinde yaşayan beden. Buydu o küçüklüğünden beri buydu. Küçüğü dışarıya çıkarıldığından beri tahta oturmuş, kıpırdamadan boşluğa bakıyordu.

Zihnini işgal eden iki taraf vardı, kalbi ve beyni büyük bir savaş içerisindeydi.

Ve zihni çok yoruyordu onu.

Kalbi biraz önceye kadar küçüğünü gidip ölümün kollarından kurtarıp, dealrca özür dilemesini, küçüğünün onu affedeceğini söylüyordu. Ancak biraz önceye kadar, çünkü artık o da pes etmişti, çünkü biliyordu, artık küçüğü onu affetmeyecekti. Yinede gitmesi içindi bu taraf. Ancak beyni farklıydı, o küçüğünün ona ihanet ettiğini vurguluyordu sürekli. Güvenini boşa çıkardığını, ihanet ettiğini söylüyordu. İkilimede kalmıştı ve zihni bedenini çok zorluyordu, şakakları sızlıyordu artık. Gelen gardiyanın sesiyle, önemli bir şey konuşmak istediği belirtilmişti, ancak kabul edecek gücü keninde bulmuyordu. Güçsüzdü Kral, dışarıdan güçlü görünen beden içten yıkılmıştı ve onu tekrardan inşa eden kişi ölümü kollarındaydı. Prens Jimine sunulmuş teklifle kabul edilmişti içeriye gardiyan. Kralı donuk bakışlarını bozmak için kipriklerini kıpıştırmış, ardından sert bakışlarını önünde nerdeyse yerle bütünleşecek olan gardiyana çevirmişti.

Kralın Küçüğü(DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin