Jeon Jeongguk, gittiği sarayda Kral Kim Taehyungun değerlisine çevrileceğinden habersizdi..
Gerçekçi değildir! Geçmiş zamanlarda geçen bi hikaye olmasına rağmen, her şey o zamana ait değil! Bunu göz önünde bırakarak okuyun! Uygunsuzluklar bulunur!
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bölüm 24: Fedakar Kral ve İtiraflar
Küçük beden aralık perdenin arkasındaki pencerden içerye sızan ışığın gözlerini üzerine düşmesiyle kaşlarnı çatarak, kipriklerini aralamıştı usulca. Kıpırdaşmıştı olduğu konumda, lakin burnuna dolan kokuyla yeinden rahatlıkla kaşlarını düzeltmişti. Kralı hala küçüğünün belini sıkıca kavrarken, başı küçüğünün saçlarından düşerek omzuyla boynunu birleştiren noktaya düşmüştü. Küçüğü Kralının göğsünde küçülmüş ellerini onun ensesine götürerek usulca kaldırmıştı, başı hemencecik koltuğun başlığına düşerken, küçük beden endişe etmişti uynmaması için. Kral kıpırdansada uyumaya devam etmişti, sadace ara da bir mızmızlanıyordu, küçüğünün kokusundan ayrıldığı için. Kralı çok güzeldi ve ya yakışıklıydı. Hangi kavramı kullansa yetemeycek kadar mükemmeldi. Yanık teni üzerinde olan benleri öyle güzel yerleşmişti ki, küçüğü onları çok seviyordu. İnce dudaklarının koyuluğu, tniyle uyumluydu çokça. Kralını daha azla rahatsız etmemek için, kucağından kalkmağa çalışmıştı usulca. Ayaklrını yere basınca kalkmağa çalışsada, belindeki eller buna izin vermemişti. Kitlenmişti sanki, ne kadar uğraşsada ayıra bilmemişti belinden o elleri.
"Küçüğüm?"
İrkilerek arkasını dönmüştü küçük beden. Kralın dizlerinin ucunda oturmuş, karnının üzerinde sıkıca tenini kavrayan parmakları vücudundan ayırmağa çalışıyordu şuan.
"Şey, siz uyuyodunuz, ben rahatsız etmemek için kalkmak istiyordum, Kralım"
"Sensin uyuyamam ben,"
Ellerini havaya kaldırarak iki yana açmış ardından şunları eklemişti.
"Buraya gel, bebeğim"
Küçüğü gitmesi gerektiği bilsede, Kralına dayanamamış hemen kolları arasına girmişti. Bu sefer elleri, Kralının sırtını sarmalayan kollarının altından geçirerek omuzlarına tutunuyordu. Dakikalar ardından saatin geç olduğunun farkına varan Jeongguk, kıpırdanarak, başını kaldırmış Kralına bakmıştı. Kralı küçük bir bebeğe bakr gibi kolları arasından çıkan küçük yüze bakıyordu.
"Artık kalkmamız gerek, Kralım"
"Kalkmak istemiyorum, seninle kalmak istemiyorum. Seninle burada kalmak varken, neden o memurların suratına maruz kalmalıyım ki?"
Küçüğü kıkırdamış, Kralı da güldüğünde onun boşluğundan yaralanıp, kolları arasından çıkmıştı. Kiyafetini çekiştirerek düzeltmiş, Kralına kısa bir bakış atarak odadan çıkmıştı. Hava düzensizce değiştiğinden bu gün serinlik vardı havada. Üzerine daha kalın giysiler giymeliydi. Odasına vardığında, kirli beyaz renginde bir pantolon, beyaz bir gömlek üzerineyse daha krem rengine kaçan bir kazak geçirmişti. Beyaz rengi çok sevioyrdu kesinlikle. Ve şu an kafasına koyduğuna göre Kralına siyah ya da kahverengi bir kombin yapmayı düşünüyordu. Kralına bu renkler kesinlikle çok yakışıyordu. Hızlıca işini bitirip. Kahvaltıyı getirmek için mutfağa doğru yönelmişti, lakin daha hazırlanması bitmeyen kahvaltıyı almadan elindeki su testisiyle geri dönmüştü. Odaya vardığında, gardiyanların kapıyı açmasını beklemiş, saygı elameti olarak eğilip teşekkür ederek içeriye girmişti. Kralı hala koltukta oturuyor, başını geriye yaslamış vaziyette gözlerini dinlendiryordu. Küçük beden sessizce koltuğun yanına yaklaşmış, Kralın gözleri açılıp onu bulurken, şirince gülümseyerek sus testisini yere bırakamasının ardından Kralının yüzünü yıkamaya başlar elindeki bez yardımıyla. Ancak Kralı küçüğünün kendisinden bu kadar uzakta olmasını sevmemiş, minik beden ne olduğunu anlamadan onu kucağına çekmişti. Lakin küçüğü ona şaşkın gözlere baktığından dolayı kıkırdamış ve konuşmuştu.