Bölüm 14: Ben Jeon Jeongguk
Uyuyamadı, acılar içindeki beden uyuyamadı, küçüğünü istiyordu. İstemekten öteydi bu, ihtiyacı vardı. Küçüğüne çok ihtiyacı vardı. Dayanamayarak kalktı yataktan küçüğünün odasına doğru ilerlerken içini çok garip bir hiss kapladı. Bu hiss siyah bir duman gibi başının üstünü alırken adımlarını hızlandırdı. İçeri girdiğinde anladı hissinin nedenini. Yoktu küçüğü, oda bomboştu, her here baktı, bütün odayı turladı bi umut buradadır diye her yere baktı. Yatağın üzerindeki kağıt çarptı gözüne. Korkarak yaklaştırdı elini kağıta. Gitmemişti değil mi küçüğü? Hayır bırakmazdı onu. Titreyen elleri zarfla buluştuğunda gözleri titredi. Titreme bütün bedenini sararken açtı zarfı. İlk cümleden sonuna kadar nefesini tuttu. Titrekçe bir nefes soludu ciğerlerinden.
"Kralım, ben Jeon Jeongguk. Size anlattıklarımla biliyorsunuzdur değil mi, küçüklüğümden beri yanlız olduğumu. Sizinle tanıştığımda çok mutluydum, Kralım. Siz beni, biz yapmıştınız. Sizi çok sevmiştim. Aynı şekilde sevildiğimi düşünüyordum. Size güvenmiştim. Aynı şekilde banada güvenildiğini düşünmüştüm. Ama sadece düşünmüştüm. Çünkü bunların hiç biri gerçek olmamıştı. Ne siz beni sevmiştiniz, nede güvenmiştiniz. Size daha fazla pişmanlık, vicdan azabı yaşatmak istemedim, Kralım. Sizi bütün acılarınızdan kurtarıcam. O gün - bana inanmadığınız gün. Size hiç bir suçum yok dediğimde farkettim, ben bu cümleyi hep sizin için kullanıyordum. O an öyle istedim ki, bana 'senin hiç bir suçun yok' demenizi. Ama siz bana tokat atmakla yetindiniz."
Bir gözyaşı ve hıçkırık koptu Kraldan..
"Belki soğuğun, sırtımdaki yaranın ne denli canımı yakacağını bilmiyordunuz. Ama karanlıktan korktuğumu çok iyi biliyordunuz. Siz beni korkularımın kucağına kendi ellerinzle bıraktınız. En güvendiğiniz kişinin sizi onlara itmesi çok can kırar, Kralım. Orada, karanlık zindanda beni bırakmanız çok kırdı canımı. Ben sizin bana acımanızı bile istedim, ki bu en son isteyeceğim şey bile değildi."
Bir hıçkırık daha yaktı ciğerlerini..
"Şimdi bütün acıyı yine ben çekerek gidiyorum. Hani bir oyun oynamıştıkta ben sizin kim olduğunuzu bulamamıştım ya. Biliyordum aslında kendinizi anlattığınızı. Siz söylersiniz diye sustum. Susumasaydım farklı olur muyduk?
"Olur muyduk?"
Nefessiz, titrek sesi, hıçkırıkları arasından konuştu Kralı.
Bence olmazdık. Sizin anlattığınız kişi benim Kralımdı. Ama siz onu öldürdünüz. Küçüklüğümden beri konuşma hakkı tanımadılar bana. Bense şimdi konuştuklarımın karanlığında boğularak gidiyorum. Ben kendimi tüm kalbimle, ruhumla sizinle paylaştım. Yanlız kalmamak için verilen paylaşmak savaşını sizinle verdim. Sizinde benimle verdiğinizi düşündüm. Ama siz yanlız başınıza vermeyi tercih ettiniz. Şimdi gidiyorum. Bitiriyorum hiç başlamayan bizi. Konuştuklarımızı ve anılarımızı size bırakarak gidiyorum. Kavga etmeden, kırıp dökmeden. Sessizlik kazandı savaşımızı. Kralıyla Küçüğü değilde, Jeongguk ve Bay Kim kazandı. Her şeyi sessizliğin korkunç çığlığına bıraktık. Şimdi susma zamanı. Okyanus sessizliğinde anılarımızı son kez görme zamanı. Size verdiğim sözü tutamadım. Sizde tutmadınız. Sessiz verdiyiniz sözleri tutamadınız. Ben de tutmayacağım. Bırakmak zorundayım sizi. Bu yüzden özür dilerim, Kralım. Ah, hayır, sevmezdim özürleri. Tutamadım sözümü. Uzaklaşıyorum sizden, siz beni ölmüş sayın, unutun. Sizden son isteğim bu. Güvenmediğiniz küçüğünüzü unutun..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kralın Küçüğü(DÜZENLENİYOR)
FanfictionJeon Jeongguk, gittiği sarayda Kral Kim Taehyungun değerlisine çevrileceğinden habersizdi.. Gerçekçi değildir! Geçmiş zamanlarda geçen bi hikaye olmasına rağmen, her şey o zamana ait değil! Bunu göz önünde bırakarak okuyun! Uygunsuzluklar bulunur!