Gemiler, içlerinde sağa sola savrulan insanları umursamadan ulaşmaları gereken yere giden tahta yada demir parçalarından ibarettir aslında.
Hiç gemiye, vapura yada tekneye binmemiştim, bu belki de annem
evden ayrıldığı gün babam onun gemiyle akrabalarının yanına gittiğini ve bindiği geminin batıp da onun boğulmasını istediğini söylediği gün ağlayıp böyle şeyler söylememesi istediğim içindi. Sonrasında babam
beni hem ağladığım hemde ona karşı geldiğimi düşündüğü için dövmüştü
ve bir daha gemi muhabbeti
açılmamıştı evde.Tabi annem evi terk edişinden iki yıl sonra on yaşıma bastığım gün eve bir gemi maketi gönderene kadar. O kadar güzeldi ki, sabah akşam okuldan gelip tüm gün onunla oynuyordum, hatta babam kızıp da ona bir şey yapmasın diye ne isterse anında yapıyordum.
Yinede kırmıştı ama... Sadece bir oyuncak!Okulda geçen bir haftanın ardından derslere alışırken alabora olan
hayatımı biraz daha bastırmış ve
biraz daha normal bir liseli gibi
yaşama amacında ilerlemiştim.Kayra ve Kaya ile kantine gidip bahçede gezmeye de alışmıştım biraz daha. Kayra'nin annesi çok güzel yemek yapıyordu, geçen gün getirdiği sarmalardan bana da ikram etmiş ve sınıftakilerin 'liseye geçmişsin hala evden yemek getiriyorsun.' başlıklı dalaga geçmelerine gülerek 'sizin anneniz de size zaman ayırıp yapsın, tabi size o kadar değer veriyorlarsa.' deyip susturmuştu.
Aslında onu tanımasam benim bile alınabileceğim bir şey söylemişti ama niyetinin iyi olduğunu bildiğim için onunla beraber gülmüştüm. Kaya ise biraz daha sessiz biriydi, yine de konu derslerden ve kitaplardan açılınca çenesi bir hayli düşüyordu.
Ben...
Elimden geldiği kadar dersleri dinliyor ve geri kaldığım yerlerde Kayra ve Kaya bana yardım ediyordu. Onun dışında...
O adamı bir daha görmemiş ve müdüre sormuştum ancak o da buraya bir sürü yetişkinin gerek evlat edinmek gerek hediye vermek gerek de bağış yapmak için geldiğini söylediği için kim olduğunu öğrenememiştim. Gerçi giyiminden boş bir adam olmadığı belliydi ama, bu beni ilgilendirmiyordu.
Sonuçta bir daha görüp görmeyeceğim belli değildi ve adı dışında tanımadığım bir adamdı. Hatta direkt tanımadığım biriydi. Neden bir yabancıyla öyle uzun konuşmuştum bilmiyorum ama belki bana samimi geldiği için kendimi yakın hissetmiştim.Kulaklığımı takıp bir müzik açarken karşıdan karşıya geçtim. Artık konuşamasam bile şarkı dinlemeyi sevmem iyi bir şeydi galiba. Sanki şarkıcılar benim yerime bağırıyor gibi hissediyordum bazen ve bu hoşuma gidiyordu.
Aslında istesem minibüse binip de yetimhaneye geri dönebilirdim ama... Yürümek daha iyi! Hem sağlıklı olmak için yürümek şart, değil mi?
Kulağımda çalan müziğin sesini biraz kısıp telefonu cebime attım ve yürümeye devam ettim.
Bölüm seçtiğim için artık yavaş yavaş meslek seçmem gerekiyordu. Önümde bir engel olsa bile elimden geleni yapmalıydım. Yine olmazsa...
onu da o zaman düşünürdüm.Acaba hangi meslek bana uygun?
Hmm, buldum, hiçbiri!Cidden babam kolumu kesse bu kadar zorlanmazdım ama konuşamamak...
Geleceğim bitmişti resmen ve hala çabalıyordum, kanatları kırılan kuşun ölüme mahkum olduğunu bile bile çırpınması gibiydi yaptıklarım...
Bu gerçeği her ne kadar arka plana atmak istesem de her yerde tokat gibi yüzüme vuruyordu ve bu beni artık üzmüyor sadece öfkelenenmeme
neden oluyordu. Ayrıca neden insanların sinirlenince bağırdığını anlamıştım şu son bir kaç ayda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ahraz
Teen FictionHiç bir zaman anlamamıştı gemilerin denizde nasıl yüzdüğünü. Ahraz, dilsiz demek.