kaplanlarla kahvaltı eden sincap

1K 83 77
                                    

Yazarınız geliyor selam veriyor,
Herkes ona bakıyor merak ediyor.

...

İnsan sosyal bir varlıktır.

Bu yüzden diğer insanlarla tanışıp konuşmak küçüklüğümden beri beni heyecanlandırıyordu. Yaşıtım çocuklarla oynamak ya da benden büyük teyzelere notlarımı söylemek beni oldukça mutlu ediyordu haliyle.

Tabi bu çok arkadaşım olduğu anlamına gelmiyordu, ilkokulda oldukça fazla arkadaşım olsa da şube sayıları yükseldikçe arkadaşlarım da ters oranla azalmaya başlamıştı. Lisenin ilk senesi herkesin kopmaz bir dostluğu varken herkesle sadece pamuk ipliğine bağlı bir dostluğum olduğu için bundan pek memnun değildim.

Ama kim kendi hayatından memnundu ki, sonuçta bazen bir söz ya da bir davranış bile güzel geçen bir günü mahvedebiliyordu, belki bu yüzden şaşırmıştım o gün.

Resim çizmeyi öyle çok sevmesem de dalgın olduğum zamanlarda defterimin kenarına çizeceğime bir defterde durmasının daha iyi olacağını düşünüp uzun süre önce almıştım o defteri.

Ve o bahçede oturup bir şeyler kararlarken yine dalıp gitmiştim.

Ancak onun hiç bir hareketi ya da sözü bana batmıyordu, günümü mahvetmeyi bırak tüm günümü mutlu geçirmemi sağlayan biri olmuştu bir anda.

Bu kadar nazik biri olduğuna inanmamıştım, daha doğrusu bu kadar nazik birinin babam olduğuna inanmamıştım.

Ve bunu öğrendiğimde, tam o an, o bir saniyelik kısa sürede herkese kızmıştım. Eğer konuşabiliyor olsaydım büyük ihtimal ondan hesap sorardım. Bunun onun suçu olmadığını bile bile sadece sinirimi çıkarmak için kızardım ona.

O yüzden sessiz kalmam daha iyiydi, çünkü eskilerden gelen bir söz vardı;

Sessizlik ikrârdır*.

Bu yüzden hayatımın birdenbire bir peri masalına dönüşmeyeceğini elbette biliyordum ancak bir şeylerin daha iyi olma ihtimali beni bu kararı vermeye itmişti.

Pişman olsam bile yapmadığım bir şey için değil, yaptığım bir şey için pişman olayım diye düşünmüştüm.

Böylece bir kaç gün geçti.

Tabi bu bir kaç günü anlatmadan önce o gece odama kimin geldiğini söylemeliyim galiba.

Kapının ardında gölgesi beliren kimdi bilmiyorum ama kısa bir duraksamadan sonra içeri girip ışığı yakmasıyla gölgesi bir bedene kavuştu ve göz göze geldik.

Üzerindeki siyah kazağa ya da altındaki pantolona odaklanmak yerine doğruca yüzüne baktım ve hala yatakta oturur vaziyette olduğumu gördüm.

Ayağa kalkmak için ayaklarımı uzatmıştım ki konuşmaya başladım.

"Kusura bakma. Toprak'ın arkadaşı mısın acaba?"

Elini ensesine götürüp bir süre gözlerini kaçırırken buna şaşırmıştım çünkü neredeyse benim iki katım olan adam dışarıdan fazla sert görünüyordu.

Tabi beni rahatsız ettiği için üzülmüş olmalıydı, kibar biri olmasını sevmiştim. Ve sevdiğim bir şey daha vardı ki, gözleri Giran Bey'le aynı renkti.

"Hayır, yani evet. Kimse size söylemedi mi?"

Tabi sorusuna karşılık ellerimi kaldırıp işaret dilinde bir şey söylediğimde kaşları çatıldı.

Bunu zaten düşünmüştüm ama beni anlamıyordu...

"Tam olarak neyi söyleyecekler?"

Anlamıştı!

AhrazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin