siyah ve tüm renkler

2.9K 196 132
                                    

Siyah ve tüm renkler, tüm renkler beyazdan çıkardı, siyah dışında ve beyazın yokluğuydu aslında siyah.

Bu yüzden siyaha bürünmüştüm;
çünkü beyazı kaybetmek tüm
renkleri kaybetmeye eş değerdi ve geriye beyazın yokluğunda ortaya
çıkan siyah kalmıştı bana.

Siyahın tonları yoktu, açık siyah yada koyu siyah diye, öyle olsaydı normal bir renk olurdu zaten, beyazdan doğan her renk gibi. Bu yüzden sevdik siyahı ve nefret ettik bilmediğimiz için içindeki hiç bir şeyi.

Ben siyaha bürünmüştüm; kollarım, ellerim, boynum, yüzüm, dudaklarım, gözlerim ve sesim...

Gördüğü tüm renklere dayanamayıp kör olan biri gibi gördüğüm, duyduğum ve hissettiğim şeylere daha fazla dayanamamıştım, aslında
dayanmıştım ama dayanmama bile
izin verilmemişti ki benim.

Gerçek anlamda ölümden dönmüştüm, bir ay hastanede kalmış ve bu yetimhaneye gelmiştim. Bunlar her zaman kendime tekrar ettiğim şeylerdi ama bir anlamı var mıydı bu kelimelerin?

İnsanlar bilmiyordu ve onlara asla söyleyemeyecektim, o adam hapse girmişti ama ne anlamı vardı orada rahatça yaşıyor ve belki bir af bekliyordu, yaptığı onca şeyden sonra bunu gerçekten hak ediyor muydu?

Babam, baba dediğim adam, o adam...

Ne demeliydim, diyebileceğim bir şey var mıydı acaba?

Ama hayır, anlamı olmasa bile bu zamana kadar hayatta kalmıştım, bu zamana kadar ne kadar acı çeksem de ruhum hala vücudumdaydı ve hala yaşıyordum.

Ölmeyi bir kenara bırak, inadına yaşamalıydım bu hayatta.

Ama nasıl..?

Elinizden geleni yapsanız da yaşayamayacağınız durumlar vardı...

Bunu birinci elden deneyimlemiş biri olarak o an odaklandığınız şeyin sadece yaşamak olduğunu söyleyebilirim. Ama sorun şu an yaşıyor oluşum değil, nasıl yaşayacağımı bilmeyişim. Bu yetimhane bana bir kaç yıl daha yardım edecek en fazla, peki ya sonra?

Hayatta kalmak için çabalamam gerekiyor ve bu sadece çırpınmakla olmaz.

Belki de bu yüzden şuan kendimi Yağmur Hocamın odasında bulmuştum.

Kendimi aynaya bakan yaralı bir kuş gibi hissediyordum; yaralarımın farkında, yaşamaya çalışan ama
nasıl yaşayacağını bilmeyen bir kuş.

Kadını o kadar tersledikten sonra şuan karşısında oturmak beni utandırsa da bu soruna çözüm bulamayacağımı anlamıştım artık.

En azından kendi başıma.

Yağmur Hoca bana ben ona bakarken ikimizin de konuşmaması ortamı gererken en sonunda konuşmaya karar verdim ve boğazımı temizledim.

Lan ben konuşamıyorum!

Yağmur Hoca durumu tamamen yanlış anlayıp paketli sulardan birini bana uzattı ve bende ayıp olmasın diye alıp içtim.

Allah'ım kuş et beni!

Kuşlar da ötüyor gerçi ama ben...

"Ahter, okul nasıl gidiyor?"

Sonunda konuyu açıp dostça yaklaşan Yağmur Hoca gerilmeme neden olurken derin bir nefes alıp verdim.

"İyi gidiyor. Arkadaşlarım var."

Kısa cevabımdan sonra kucağımdaki ellerle oynarken bu sefer okulla ilgili
ne soracak diye bekliyordum ki konuyla alakasız ve beni şaşırtan bir soru sordu.

AhrazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin