unlu mamüller ve umutlu günler

908 78 31
                                    

Bu bölüm biraz 🤏  şok olabilirsiniz. Benden söylemesi. İyi okumalar.

Tezgah unla kaplıydı.

Sadece tezgah da değil, Toprak'ın saçları, üstü, benim hırkam, yüzüm.

"Bu niye böyle oldu şimdi?"

Üzerimdeki unu silkeledim ve hırkamı çıkarıp kenara koydum.

Yüzümü silsem de hala un kalmış olabileceğinden Toprak gibi hayalete benzeyip benzemediğimden emin olamıyordum. Tabi mutfağa giren ve bize hayalet görmüş gibi bakan Alp abi ile emin oldum.

"Ne oldu size?"

Unun gazabına uğradık.

"Ben de anlamadım ki abi, unu açıyordum. Sonra puf."

Toprak'ın açıklama ve mimiklerine gülerken Alp bana döndü ve bir kaç adım attı.

Üzerimdeki hırkayı çıkarsam bile hala üzerimde un kalmış olacak ki unu silkeledi ve saçlarımı da karıştırmasıyla unla tamamen bütünleştiğimi anladım.

Polisiye romanlarında maktulü bulmaya gelen yakınları gibi herkes mutfağa geliyordu galiba çünkü az sonra içeri Hatem Hanım ve peşinden de hala adını bilmediğim abi girdi.

Ama niye herkes buraya toplandı bir anda ya, zaten üstüm başıma battı, gidip duş almam gerekecek ama herkes beni böyle görmeden önce gitseydim daha iyi olabilirdi.

"Oğlum, kızım ne oldu?"

Hatem Hanım etrafa sonra da bize bakarken Toprak gülümsedi.

"Puf."

Alp abi ve hala adını bilmediğim- yeter ama öğrenemeyecek miyim ben bu adamın adını? Neyse onlar gülerken Hatem Hanım hala kızına ve bana bakıyordu.

"Bir şey olmadı, değil mi? Bakayım bir sana, hep dikkat edin demiyor muyum ben size?"

Endişeyle konuşup Toprak'ın üzerindeki unları silkelerken gülümsediğini sonradan fark etmiştim.

Alp abiye dönüp onun da bana bakmasını sağlarken hızlıca konuştum.

"Ben duş alayım. Sonra ders çalışırız."

Alp abi hala gülerken kafasını salladı ve tezgahın kenarından geçmem için kenara çekildi.

Yaydan fırlayan ok gibi önce mutfaktan sonra da merdivenlerden çıkarken başka kimseyle karşılaşmayıp daha fazla rezil olmamak için bildiğim tüm duaları okuyordum. Tabi ben bismillah demeden çoktan Giran Bey'le göz göze gelmiştik.

Kaşlarını çatıp belki neden hayalete benzediğimi anlamaya çalıştı bir süre. Ancak bir mantık yürütememiş olacak ki bana sormaya karar verdi.

"Oğlum, ne oldu üstüne başına?"

Üzerime bakıp yeniden Giran Bey'e dönerken hırkamı aşağıda unuttuğum aklıma geldi ama şuan oraya geri dönecek kadar özgüvenli değildim.

"Toprak ile kek yapacaktık. Un döküldü."

Kısa açıklamamdan sonra kafasını sallayıp kaşlarını çatmayı da bırakırken gülümsedi.

"Bir dahakine abinizden yardım alın, ya da daha dikkatli olun. Tamam mı?"

Saçlarımı okşadıktan sonra eline bulaşan unu silkeledi ve merdivenlere yöneldi.

Henüz fark etmemiştim ama kimse dökülen un ya da israf olan malzeme için kızmamıştı. Bu kadar nazik bir şekilde dikkatli olmamızı söylemeleri bile o kadar güzeldi ki...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 09, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AhrazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin