Hasta ve yorgun bir ruh ele geçirmişti kızcağızın bedenini. Küsmüştü kendisine ve çevresine. Öyle kırgındı ki, öyle soluktu ki bu ruh sanki yemin etmişti bir daha gün yüzü görmemeye. Korkuyordu beterin beterinden, en beter halde olmasına rağmen.
Her zaman soyutlamıştı kendini başkalarına karşı Ryujin. Çocukken annesinin söylediği o laflar hep aklında dolanır dururdu. 'Ya gerçekten beni istemezlerse?' diye düşünür, normal olmadığını söylediği o an aklına gelirdi. Herkesin ondan nefret etmesini kaldıramazdı. Ama biliyordu aslında içten içe bu korkularını yenmesi gerektiğini.
Tek ihtiyacı olan ona yardım edebilecek biriydi belki de.
Zor zamanlarında yanında olabileceği, onu hayata tekrar bağlayacak birine ihtiyacı vardı. Kimin yoktu ki? Herkes aslında başkalarına muhtaçtı ne de olsa.
Ryujin'in yanağından damlayan birkaç gözyaşına doğru yöneltti elini Yeji. Sildi her birini usulca. Buna karşı da kafasını eğdi aşağı doğru hafifçe Ryujin. Yumuşak ve kızaran yanağında gezdi Yeji'nin eli bir müddet. Bilinçli olarak mı yapıyordu pek farkında değildi çünkü tek odaklandığı şey şu an sadece Ryujin'di. Başını tekrar havaya kaldırıp Yeji'ye çevirdi gözlerini. Sonrasında fark etti Yeji ona şu anda ne kadar yakın olduğunu. Ayaklandı birden ve hafifçe öksürdü. "Hadi sen hazırlan, ben dışarıda bekliyorum seni." deyip girişe doğru yöneldi.
Panik olduğunu o an hissetti Yeji. İlk defa kalbi bu kadar hızlı atmıştı fakat sebebini bir türlü çözememişti. Fazla mı ileri gitmişti diye düşündü kendi kendine. Amacı sadece arkadaş olmaksa başka duygular besleyemezdi.
Hava hafiften kararmaya başlamıştı. Yeji elleri direksiyonda iki işaret parmağıyla rasgele ritim uydurup vuruyordu. Birkaç dakika onu bekledikten sonra kapı açıldı ve yan koltuğa oturdu Ryujin. Yeji de onu görünce gülümsemeye başladı hafifçe. "Gitmeye hazır mısın bakalım?" diye soru sorup arabayı çalıştırdı.
"Nereye gidiyoruz peki?"
"Varınca görürsün." dedi cevap olarak Ryujin'e.Yüksek bir binanın yanına gelip otoparka geçtiler. Ryujin meraklı gözlerle etrafı seyrediyor, arada bir de nereye gittiklerini tekrardan sorup Yeji'yi bunaltmayı ihmal etmiyordu. Arabayı park ettikten sonra dışarı çıktı Yeji, arkasından da Ryujin takip etti onu. "Nereye geldik?" diye sorup arkasından peşine takılırken Yeji birden duraklayıp arkasını döndü. Tabii bu hareketi Ryujin'in Yeji'ye çarpmasını sağlamıştı. Dengesini birkaç saniyeliğine kaybetse de geri toparladı. Sonrasında ise Yeji'ye baktı sinirli bir şekilde. "Ne yap-" sözünü tamamlamasına müsaade etmeden araya girdi Yeji.
"Senin ağzın ne çabuk açıldı böyle, geldiğimizden beri susmadın." demesiyle yutkunmuştu Ryujin, ardından devam etti. "Başta seni konuşturmak için bir yerlerimi yırtıyordum şimdi susturamıyorum Ryujin-ah." dedikten sonra kıkırdadı ve önüne dönüp yürümeye devam etti. Ryujin ise olduğu yerde kalakalmış bir şekilde Yeji'yi izliyordu. Asansörün kapısı açılıp içeri girince tekrar Ryujin'e döndü.
"Kapı kapanıyor Ryujin-ah~." diye dalga geçerken kendine gelebilmişti anca. Ardından hızlı adımlarla yetişmeye çalıştı asansöre.Derin bir nefes aldı ve Yeji'ye döndü. "Benimle uğraşmayı çok seviyorsun değil mi?" dedi sinirli bir ses tonuyla.
"İlgimi çeken şeylerle uğraşmayı severim."
Yine afallamasını sağlamıştı Yeji. Kalbinin ne kadar hızlı atmasına neden olduğunun farkında değildi sanki. Kızaran yanaklarını gizlemek için başını öne doğru eğdi. Her ne kadar gizlemeye çalışsa Yeji farkındaydı fakat bugünlük eğlence dozunu zaten karşılamıştı.
Onunla birkaç güne kıyasla daha yakın olduklarını hissedebiliyordu Yeji. Aralarındaki buzlar zamanla yok oluyordu ve Ryujin, Yeji'ye karşı eskisi kadar kaba ya da soğuk değildi. Ryujin de farkındaydı en az Yeji kadar bunun yine de onun gibi bir adım atamıyordu hala. İçinde kaybedemediği endişeleri vardı. Tekrardan istenmeyip yalnız kalmaktan korkuyordu. Elinde değildi böyle düşünmesi, her ne kadar bastırsa da kendini içi içini yiyordu kafasında kurduğu kötü senaryolar yüzünden.
Bu geceki arkadaş buluşması hakkında da endişeleri vardı tabii ki de. Onu sevmeyip dışlarlarsa ve bu yüzden de Yeji ile araları bozulursa bu sefer gerçekten biterdi hayat onun için. Çünkü kaderini kabullenmekten başka çaresi kalmazdı. Kendini bir kara leke olarak görmeyi bırakmak istiyordu. Bunun için de Yeji'ye güveniyordu, güvenmek istiyordu. Başlarda ona kaba davrandığı için de biraz pişmanlık duyuyordu. Yine de alışık olmadığı bir durum olduğu için tepkisi normaldi.
Asansör 28. katta durduktan sonra dışarı çıktılar. Bu sefer Ryujin arkadasında değil de yanında yürüyordu Yeji'nin. Anahtarı paltosunun cebinden çıkarıp kapıyı açtı ve Ryujin'e dönerek gülümsedi.
"Evime hoşgeldin."
Bir kapıya bir de Yeji'ye bakıyordu şaşkın bir surat ifadesiyle ve ardından derin bir nefes aldı.
"Burası mıydı gideceğimiz yer?"
"Ne o beğenmedin mi evimi yoksa?" dedi dudak büzerek ve ardından botunu çıkarıp kenara koydu.
"Üstümü değiştireceğim sadece geç salonda bekle istersen beni." dedi ve kapıda dikilip duran Ryujin'in içeri geçmesini bekledi. "Ben burda beklerim sıkıntı yok." deyince de Yeji elini tuttu ve içeri geçirdi kendine çekerek. "Hadi ama ayakta dikilme boşuna."Kapıyı kapatıp odasına yöneldi Yeji. Ryujin ise hala ayağında botlarıyla içeriyi seyrediyordu. İçerisi çok lüks ve büyüktü. Siyah ve gri tonları genellikle içeriye hakimken boydan boya geniş camlar sayesinde tüm şehir görünüyordu adeta. Burada oturmak için iyi para sahibi olmak gerekirdi anlaşılan. Aslında istese o da böyle bir yerde oturabilirdi fakat bunun için annesi ile iletişime geçmesi gerekirdi ve bu, en son istediği şey bile değildi. O günkü akşamdan sonra zaten bunu daha iyi anlamıştı. Artık kendisini toparlaması gerekiyordu. Cesaretli olması gerekiyordu çünkü eninden sonunda geçmişiyle yüzleşecekti.
Birazcık daha etrafı seyrettikten sonra içeriden seslendi Yeji.
"Ryujin-ah! Ben duşa giriyorum bir şeye ihtiyacın olursa seslenirsin.""Şimdi miydi zamanı?" dedi kısık bir ses tonuyla ve işinin uzun süreceğini anlayınca botlarını çıkarıp salona doğru yöneldi. Salonla mutfak birleşikti ve arada büyük bir ada tezgah vardı. Bu evi önceden gösterseler asla Yeji'nin evi diyemezdi çünkü onu yansıtan bir tipte değildi. O daha çok beyaz ve ferah bir ev beklemişti. Yavaş adımlarla koltuğa oturdu ve camdan şehrin manzarasını izledi. Hiç sıkılmadan saatlerce bakabilirdi gece yanıp sönen ışıklara ve geçen o karınca tanesi boyutundaki arabalara. Rahatlamış hissetti biraz da olsa. Sonra da gözlerini kapadı açlığın ve günün yorgunluğuna kapılarak.
---
tam aklımdaki gibi olmasa da salon bu şekilde, ön kısımda da mutfak olduğunu varsayın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lost medicines | ryeji
Fanfiction''Seni iyileştirecek şey ilaçlar değil, güzelim.'' hwang yeji × shin ryujin