Dudaklarını birbirlerinden çektiklerinde ikisi de nefes nefese kalmıştı. Kapalı gözlerini yavaşça araladıklarında birbirlerine baktılar bir süre boyunca. Her şey bir anda olmuş, bir anda değişmişti. Karanlık sokağın sesini düzensiz nefes alış verişleri bozuyordu. Ve de hızlıca atan iki kalp...
Dakikalar geçti lakin ikisi de hiçbir şey söylemedi. Birbirlerine olan bakışları her şeyi söylüyordu zaten. Ufak bir tebessüm kondurdu al olan yüzüne Ryujin. Yüzünde tuttuğu ellerini usulca boynuna doğru indirdi. "Yeji, ben..."
"Hayır."
Diyerek kesti sözünü hiç beklemediği bir anda. Yüzündeki yaş taneleri bulutların gizlediği ay ışığının altında, esen soğuk havayla yavaşça kurudu. Göz kapakları titredi, zihni ona tekrar her şeyi hatırlattı. Kolları arasına aldığı belinden ayırdı kendisini ve ellerinden tutup onu kendisinden uzaklaştırdı. Afallamıştı Ryujin, ne olduğunu anlamadığı bir şekilde. Yüzüne kondurduğu merak dolu bakışları gözlerinin içinde gezindi. Cevap bekliyordu. Gözleri yerdeydi. Konuşmak için ağzını açmıştı lakin kelimeler bir türlü çıkmamıştı. Tekrar gözlerini yumdu derin bir nefes alarak ve ona merak dolu bakan gözlere çevirdi gözlerini.
"Biz, olamayız."
O zaman parçalandı daha fazla yaralanmasın diye tuttuğu kalbi. Sustu tüm kulağına doluşan sesler. Sessizliğe büründü tüm şehir birden. Söylemek istediği onca şey vardı ki, fakat çıkmıyordu bir türlü o acı kelimeler. İyileşmek için çabalayan ruhu yeniden yaralandı, kanamaya başladı. Acı her bir zerresini ele geçirirken kelimeler bulanık zihninde yankılandı. Gerçek değildi, olamazdı.
"Ben zaten en başından beri sana zarar veriyormuşum." dedi titreyen sesiyle. Yeniden aktı bir damla yanağına doğru. Bu sefer kimse silmeyecekti süzülen yaşını.
Dakikalar önce yaşadıkları o an kayboldu. Konuşmaları, dokunuşları, sarılışları ve öpüşleri... Teker teker silikleşti kader mahkumu gibi. Evet, kaderdi. Bu kızcağızın kaderiydi. Biriktirmeye çalıştığı bütün o güzel anılar kara bir lanet gibi kaybolmaya mahkumdu. İlk kalp atışı kayboldu, ilk gülümsemesi kayboldu, ilk sevgisi kayboldu.
İlk aşkı başlamadan yok oldu.
"Ryujin, özür dilerim. Ben... Bilmem lazımdı. Tam bir aptalım, özür dilerim." ağlarken ağzından çıkan kelimeleri zar zor seçebiliyordu. Hiçbir şey anlamamıştı, anlayamamıştı. Çatık kaşları ile idrak etmeye çalıştığı sözlerini aklında tekrarladı. Hayır, bir türlü olaylara anlam veremiyordu. Güzel giden bu gecenin neden birden bu şekilde mahvolduğu bir türlü öğrenemiyordu. Üzüntü kendini öfkeye verdi. Merak duygusu her bir zerresini sarıp sarmaladı. Öğrenmek istiyordu. Her şeyi neden birden mahvettiğini öğrenmeye ihtiyacı vardı.
"Yeji, hiçbir şey anlamıyorum. Açık konuş." dedi çatallı çıkan sesiyle. Korkuyordu. Çıkacak sözlerden korkuyordu ama artık kaybedecek hiçbir şeyi yoktu."En başından beri seninle tanışmamam gerekirdi." ağlayışları durulurken yutkundu. "Ama biz zaten en başından beri tanışıyormuşuz."
Söylediği her bir kelime daha da aklını karıştırmasına sebep olurken gözlerini kırpıştırdı. Devamını bekleyen merak dolu gözleri hala onun üzerindeydi. Cümlesini bitirmesini beklerken ruhu hiç olmadığı kadar sıkıştı. Bir an önce bu saçma sohbetin bitmesine ihtiyacı vardı. Eve gitmeye, ağlamaya ihtiyacı vardı. Burnunu çekti pişmanlık dolu gözleri onunkileri tekrar bulduğunda. Suç mu işlemişti? Farkında olmadan kalbini mi kırmıştı? Geçen her bir saniye onu daha fazla merak kuyusuna iterken titredi birden. Soğuktan değil, korkudandı. Duyacağı şeylerin ağırlığındandı.
"Annem, sana ilaçları yazdıran doktor. Annenin biricik dostu."
Gizlenen kilitli kapılar açıldı. Taşlar yerine şimdi oturdu. Durulan okyanus yeniden vahşice dalgalandı. Ne söyleyeceğini bilmeden, tepkisiz bir şekilde izledi onu. Kendini sıkıyordu tekrar ağlamamak için. Anlayamıyordu, zihni el vermiyordu. Başı ağırmıştı yaşanan onca stres dolu anlardan sonra. Dinlenmeye ihtiyacı vardı, ikisinin de. Başını iki yana salladı kabullenmek istemezcesine.
Bu Yeji'den aldığı ilk ağır darbeydi.
"O yüzden miydi?" dedi dudakları titrerken. Gözlerinde biriken yaşlar yüzünden bulanıklaştı gördükleri. "O yüzden mi benimle arkadaş olmak istedin?"
Hızlıca iki yana salladı başını Yeji. Yalanladı söylediklerini yüzündeki ifadeyle. "O yüzden mi yakınlaştın bana birden?" bir adım geriye gitti yüzünde solan kalbini yansıtan bir ifade varken. Bir adım. Bir adım aralarına kocaman yeni duvarlar inşa etmek için yeterliydi. Yıkılan duvarlar kayıp ihanet duygularıyla tekrar birleşti. İçinde doğan ve kendine kabul ettirmek istediği o ihanet tohumarı o kadar hızlı büyümüştü ki, kendini kaybetmek üzereydi, elinde değildi.
"Yemin ederim. Benim de şimdi haberim oldu." derken adım atmaya yeltendi ona yakınlaşmak için. Fakat onu durduran şey Ryujin'in gözlerinden süzülen yaşlar oldu. Daha fazla tutamamıştı içinde. Haykırmaya başladı sadece ruhunun duyacağı bir şekilde.Aşk dolu gözleri koyu renge büründü. Renkli duygular soldu, yerini kara bir leke ile kapladı. Vücudu titredi birden Yeji'nin. Donakaldı olduğu yerde şaşkın bir halde. Ona, öfke dolu gözlerine bakarken geriye doğru gitti adımı. Bir adım daha ve bir adım daha... Karanlık gökyüzünden yere doğru süzülen damlaların arasına karıştı bedeni ondan uzaklaşırken. Buldu diye sevindikleri duygularını kaybetmek uzun sürmemiş, sürememişti.
Ve ardında bıraktığı o yalnız ruh yeniden doğdu. Lanet diye adlandırdığı kaderi ona şeytani bir gülüş sundu. İlklerini yaşadığı anlar kayboldu. Bunun acısıyla daha da hızlı yağmaya başladı sanki yağmur. O gece, bağlandığı ruhu onu terk etti, yine de fark vardı bu sefer.
Çünkü bu, ilk terk edilişi değildi.
---
kaderin koyu laneti
kesinlikle aklımdaki gibi yazamadım ama umarım yine de severek okumuşsunuzdur bölümü:(
sonunda bu bölümü de yazdığıma göre rahat bir nefes alabilirimmm gerçekten yazarken bu kadar zorlanacağımı tahmin etmemiştim.
böyle bir olayı tahmin etmiş miydiniz yoksa sizi şaşırtmayı başarabildim mi? fikirlerinizi belirtinnn <33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lost medicines | ryeji
Fanfic''Seni iyileştirecek şey ilaçlar değil, güzelim.'' hwang yeji × shin ryujin