{19}

38 2 2
                                    

Şu sıralar Sigmund Freud'u araştırıyorum. Sanırım o yüzden bu kadar derine indim psikoloji konusunda. Keşke ülkemizde psikoloji okuyarak iyi bir yerlere gelebilsek. Max hastabede bir yerde çalışabilirim yada kendi yerimi acarim ki bu biraz imkansız sermaye gerekli. İyi okumalarr.

İrkilerek uyandım ve odamda olduğumu idrak etmeye çalıştım. Yan tarafıma döndüğümde sevgilim yoktu.
"Sooji orda mısın hayatım." Diyerek lavabo kapısını tıklattım. İçerden bir ses geldi.

"Burdayım dişlerimi fırçalıyorum. Gelebilirsin." Dedi bende içeri girdim ve benim için hazırladığı macunlu fırçayı alıp onunla fırçalamaya başladım.
.
.
.
.

İşe gelmiştim. Hemen odama geçtim ve öncelikli işlerimi hallettim. Bugün hasta almıycaktım. Önceki birkaç hastanın kontrolü vardı. Aynı zamanda ağır hastalarımı izlemek için gözetim odalarına gidicektim.

Kontroller bittikten sonra tek tek odaları gezmeye başladım. Birkaç soru sordum ve notlar aldım. En son kapıda en sonki hastam yani Hoseok vardı. İçeri girmeden ne yaptığını izlemeye başladım.

Gene dizlerini kendine çekmiş sallanıyordu. Gülümsüyordu garipçe. Önümdeki ses cihazından seslendim ona.

"Merhaba Hoseok ben doktor Min nasılsın." Dedim.

Kafasını cama doğru çevirdi.

"Hiç olmadığım kadar dinçim doktor. Hayat güzel dimi yaşamaya değer. Umut dolu."

Yüzündeki sırıtış daha da büyüdü. Cidden psikopat gibi gülüyordu önümde.

"Hoseok bana biraz kendinden bahsetmek ister misin?" Diye sordum.

"Neyimden bahsetmeliyim doktor he. Ne kadar umutsuz olduğumdan mı yoksa ailemi üzcek kadar bencil olduğumdan  mı?"
.
.
.
.
"Bakın Bayan Jung sizi anlıyorum ama ben bunu yapamam. Ben doktorum fazlası değil."

Bayan Jung son derece kararlı duruyordu. Ama yaptığı fikir çok saçmaydı. Age playde ne demek yani.

"Merak etmeyin doktor Min burda aldığınız maaşın üç katını size verebilirim."

"Konu para değil efendim. Şunu söylemeliyim ki benim bir sevgilim var. Bunu duyarsa ona ne derim."

"Ben diyeceğimi dedim doktor. Bir yıl müddet veriyorum. Ya hazırlarsın kendini yada babanın sırlı ölümüne dair sırlar çözülür."

Bir dakika şantaj mı yapıyordu o bana. Peki haberi nasıl olmuştu. Aslında bakınca anlamak zor değildi. Çünkü pislik babam korenin ünlü şirket kurucularından biriydi. Ve Jung şirketinin Min şirketine bir köstebek koyması eminim zor olmamıştı.
.
.
.
.
Günümüz

Akşama doğru Bay ve Bayan Jung gelmişlerdi. Şimdi kocaman bir masada yemek yiyorduk hepimiz. Hoseok'a döndüğümde çok az yediğini yemekle oynadığını görebiliyordum. Stres yapmış olmalıydı.

Hoseok'a güç vermek adına elini tuttum oda yüzünü bana çevirmişti. Küçük bir tebessüm ettim ve başlamasını söyledim.

"Anne dede size birşey söylemek istiyorum. Ama lütfen bitirene kadar sözümü kesmeyin. " Dedi. Onlarda yüzüne bakıp konuşmasını söylediler.

"Bakın yaptığınız herşeyden haberim var. Yoongi bana anlattı. Lütfen ona kızmayın. Anlatmasa bile ben kafamda tamamen bitirmiştim baba mevzusunu. Bakın üstünden 3 sene geçti. Ben artık atlattım bu durumu. Benide anlamanızı istiyorum. Sadece şunu söyleyeceğim. Emin olun ki ben o ağır ilaçlarla düzelmedim. Kendimi düzelten yine bendim. Benden başkası benim kafama bunları sokamazdı. Anlayın artık bunu ve bitirelim bu oyunu. Hemen Yoongi hyung gerçekten iyi bir insan. Onunla arkadaş olarak başlamayı çok isterdim."

Diyerek bana döndü. Arkadaş olmak iyi olabilirdi. Ama sanki eksik bir şeyler vardı. Kafamdaki düşünceleri def edip Bay Jung'a döndüm. Söz onda bitiyordu.

Hoseok

Yerime otururken bile titriyordum. Çok fazla stres olmuştum. Oturduğumda yan tarafımdaki Yoongi' ye döndüm. Bir şeyler düşünüyor gibiydi. Dedeme döndüğünü görünce hatırlayıp bende döndüm.

"Öncelikle Hoseok bundan hiç emin değilim. Yoongi sana iyi geldi. Bu oyunu devam ettirmemiz için bir neden. Kendi ağzınla bunu demedin mi? Madem iyi geldi o zaman devam etmeliyiz öyle değil mi?"

"Hayır dede o şekilde deği-

"Ne şekilde Hoseok he me şekilde. Ben senin en kötü zamanlarını gördüm. Sence eskiye döncek kadar salak mıyım ben."

"Anlamıyorsunuz beni düzeldim diyorum. Ne istiyorsunuz daha benden."diyince annem bana bağırmaya başladı.

"Ne zamandan beri büyüklerine bağırmayı öğrettim ben sana. O senin deden saygılı olmalısın."

"Yok bu çocuk burda yaşarken böyle değildi." Diyerek tam Yoongi'nin yüzüne bakmaya başladı.

"Hey Yoongi hyungun konuyla bir alakası olmadığını biliyorsunuz."

"Sus Hoseok daha fazla saygısızlık yapma."

Bardağı taşıran son damlaydı artık. Ben onları üzcek hiçbir şey yapmamıştım. Yoongi'nin üzüldüğünü görünce onu elinden tutarak bir hışımla kaldırmıştım. Eşyalarımı hemen alıp onu da peşimde evimize gitmek için arabaya sürüklüyordum.

Anası yok mu o anasıı... Neyse aşkolar inş seversiniz ne diyim. Öpüldünüzz💕

Bunu Hak Ediyorsun SOPE/YOONSEOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin