3.Bölüm CIPA

593 31 8
                                    

*Oradan duyuluyor mu sustuklarım?*

Herkes yemeğini yerken ben hala Barlas'a verdiğim tepkinin ağırlığını düşünüyordum. Biliyorum fazla tepki gösterdim fakat elimde olan bir şey değildi. Yalnızlık benim en büyük zaafımdır. Belki de artık arkadaş edinmenin vakti gelmiştir. Büyük bir sessizlik içerisinde yediğim yemeğin ardından afiyet olsun diyerek odama çıktım.

Bugün çok yorulmuştum, hem fiziksel hem de ruhsal olarak. Telefonumdan son ses 'Duman-Aman aman' açtım. Daha rahat bir şeyler giymek için valizime doğru ilerledim. Valizimden penye mavi bir şort ve üstüme sıfır kol sarı bir t-shirt aldım. Üzerimdeki tulumun düğmelerini açtım ve çıkarmaya başladım. Tulumdan tamamen kurtulduğumda yatağın üzerindeki tişörtü alacağım sırada açılan kapıyı ardından da Barlas'ın afallamış yüzünü gördüm.

" P-pardon ben kapıyı şey yaptım ama sen sanırım şey yapmadın ben de şey yaptım, yani kapıyı açtım." Deyip arkasını döndü ve beklemeye başladı.

Ben de o sırada hala iç çamaşırlarımla olduğumu fark edip yatağın üzerindeki tişört ve şortumu hızlıca üzerime geçirdim.

" Ben şey yaptım sen de şey yapabilirsin yani giyindim dönebilirsin."

Utançtan tüm vücudum alev almıştı. Biraz olsun serinleyebilmek için ellerimle kendime yelpaze yaptım. Barlas döndüğünde muzipçe sırıtıyordu.

" Hayırdır komik bir şey mi var acaba?"

" Utanınca çok güzel oluyorsun ama utanmana gerek yok yabancısı değilim."

Ne dediğini fark ettiğimde yataktaki yastıklardan birini alıp ona fırlattım.

"Bu hareketin bir savaş başlangıcı olduğunu biliyorsundur umarım." dedi Barlas.

Ben yine boş boş bakarken o iki adımda yanıma geldi ve elindeki yastıkla bana vurmaya başladı. Yataktaki diğer yastığı alıp bende ona karşılık vermeye başladım. Barlas yastığımı alıp odanın en uzak köşesine fırlattı.

" Heyy, hile yaptın!"

" Yastık savaşında her yol mübahtır, güzelim."

Öyle mi Barlas Bey? O zaman olacaklara hazır olun. Bana doğru hamle yapmasına izin vermeden çelme taktım ve yatağa düşmesini sağladım. Uzanır vaziyette kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Ben kızacağını zannederken o tam tersine beni yatağa çekti. Daha ne olduğunu anlamadan Barlas dirseklerinin üzerinde doğrulup kafama yastıkla vurmaya başladı. Yastıktan korunabilmek için ellerimi yüzüme siper ettim. Fazla dayanamayıp kahkaha atmaya başladım. O da benim gibi bunu beklemiyor olacak ki vurmayı kesip şaşkınca bakmaya başladı. Dört senedir ilk defa kahkaha atıyordum. Sanırım değişmek için ilk adımı atmıştım ve bu benim hoşuma gitmişti. Barlas oturur pozisyona geldiğinde ben de aynısını yaptım.

" Hare benimle yarın sabah Doruk'un doğum günü partisine gelir misin?"

Tamam belki değişmek istemiş olabilirim ama kendimi o kadar çok insanın içinde hayal etmek gerçekten ürkütücüydü. Ayrıca Doruk'a hediye de almamıştım.

" Yok ya, ben gelmeyeyim. Hem Doruk'a hediye de almadım, ayıp olur şimdi."

" Ben iki hediye arasında kalmıştım onun için ikisinide aldım. Gelirsen birini sana verebilirim."

" Şey ben gerçekten gelmeyeyim. " dediğimde yüzü birden asıldı.

" Peki sen bilirsin." dedi morali bozuk bir sesle ve odadan çıktı.

O günden sonra gerçek anlamda yüzümü güldüren ilk kişi Barlas'tı. Ben onu kaybetmek istemiyordum, yüzlerce kişinin olduğu partiye gitmek zorunda olsam bile.

.....

Sabah kalktığımda bugün beni zor bir gün bekliyordu. Saate baktığımda daha erken olduğunu gördüğüm zaman rahatladım. Önce valizimdeki kıyafetleri yatağın üstüne boşalttım ve odamdaki dolaba yerleştirmeye başladım. Aynı zamanda da elime aldığım kıyafetlerin parti için uygun olup olmadığına karar veriyordum. Dolabı yerleştirmeyi bitirdiğimde parti için (multimedia) bordo bir şort, siyah büstriyer, siyah-zımbalı topuklu bir ayakkabı ve daha spor göstermesi için ince bir hırka seçmiştim. Parti için biraz sönük olsada benim için idealdi. Saçlarımı açık bırakacağım için düzleştirdim. Eyeliner, maskara ve parlatıcı ile sade bir makyaj yaptım. Parfümümüde sıktıktan sonra Barlas'ın odasını bulmak için koridora çıktım. Uzun koridorda yürürken bir yandan da hangi odanın Barlas'ın olabileceğini düşünüyordum. İlerideki odanın kapısının hafif aralık olduğunu gördüm ve o odaya doğru ilerledim. Barlas'ın hazırlanmış, parfüm sıktığını gördüm.

Kapıyı hafifçe tıklatıp içeri girdim. Beni gördüğü zaman önce kaşları çatıldı daha sonra kıyafetlerimi görünce de tek kaşını kaldırıp bir şey söylememi bekledi.

"Eeee hadi gitmiyor muyuz? Ben bile senden daha önce hazırlanmışım. Bir de kadınlara dersiniz çok geç hazırlanıyor diye."

"Sen benimle partiye mi geliyorsun?"

Boynumu sağa doğru büküp, dudaklarımı büzdüm ve gözlerimi kırpıştırdım.

"Niye? İstemiyor musun?" diye çocukça sordum. Bu halim işe yaramış olacak ki bakışları yumuşadı.

"Tamam o zaman. İlk olarak süslemeleri halledicez, daha sonra da kahvaltı yapabiliriz."

Başımı olumlu anlamda sallayarak onayladığımı belirttim.

.....

Araba büyük ve gösterişli bir evin önünde durduğunda her ne kadar belli etmesemde heyecanlamıştım. Kapının önüne geldiğimizde kapıyı bize Tuna olduğunu varsaydığım bir çocuk açtı. Barlas ve kapıyı açan çocuk kendi aralarında erkekçe selamlaştılar. Daha sonra bana döndü.

"Bu güzellik kim acaba?"

"Şey ben Hare. Sende Tuna olmalısın?"

"Ta kendisi bebeğim." Onun bu samimi davranışı beni gülümsetti. İçeri girmemiz için geri çekildi.

Salona girdiğimizde koltukta oturan iki kız gördüm. Yanlarına gittiğimizde mavi gözlü olan kız sıcak bir tavırla elini uzattı.

"Selam. Ben Denis." Ufak bir tebessüm ile elini sıktım.

"Selam. Ben de Hare."

Yan taraftaki esmer, yeşil gözlü kıza baktığımda yüzünde memnun kalmamış bir ifade vardı. Ona baktığımı anlayınca yapmacık bir tavırla kendini tanıttı.

"Ben Deren."

"Hare." deyip soğuk bir şekilde başımı salladım.

"Hadi biran önce süslemeleri yapmaya başlayalım." diyerek Tuna araya girdi.

.....

Neredeyse bir saattir evi süslemek ile uğraşıyorduk ve çok eğlenceliydi. Bence bugünün kötü geçeceğini düşündüğüm için ön yargılı davranmıştım.

Elimdeki 'HOŞ GELDİNİZ' yazısını kapıya asmak için zıplarken birden ayaklarımın yerden kesilmesiyle ufak bir çığlık attım. Omzumun üzerinden arkaya baktığımda Barlas'ın beni kucağına aldığını fark ettim. Önüme dönüp yazıyı asarken yüzümde aptal bir sırıtış olduğunu fark ettiğimde kendimi toparladım ve işimi bitirdim. Barlas beni yere indirdiğinde bir şey söylemesi için yüzüne baktım.

"Evet süslemeyide bitirdiğimize göre kahvaltıya geçebiliriz."

"Peki sen geç ben de ellerimi yıkayıp geliyorum." dedim

Başıyla onayladı ve mutfağa gitti. Süsleme yapmadan önce saçımı toplamak için gittiğim banyoya doğru ilerledim. Elimi ve yüzümü yıkayıp saçımı açtım. Mutfak kapısının önüne geldiğimde Deren'in sözüyle olduğum yerde kaldım.

"Ne zamandan beri tanımadığımız insanları grubun içine sokar olduk?"

Haklıydı, başından beri buraya gelmemeliydim. Buna hakkım yoktu fakat böyle bir sözü de hak ettiğimi düşünmüyordum. Daha fazla burada kalmak istemediğimden kapıyı çarparak evden çıktım. Değişmekmiş, yalan!

Yine giden ben, yine yalnız kalan ben ve her zaman ki gibi yine üzülen ben...

CIPA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin