4. Bölüm: Benim Gerçek Kalbim.

223 102 29
                                    

Keyifli okumalar!

ŞARKI: Mabel Matiz- Müphem.

Zihnin, senin en büyük korkularının ve seni sen yapan düşüncelerin yetiştiği karma bir tarladır.

Zihin, çocukluğun artıklarıyla beslenir ve nihayet bir yetişkin olunduğunda, artıklarla doyan zihin kararını verir ve ruha onun kim olduğunu açıklar. Ruh, yaşananlardan var olmuş, bedenle etkileşime giren bir paradokstur. Ruhumuzun kimliğini çocukluğumuz belirler, çocukluğumuzun iskeleti ise çocuk olduğumuz son güne dek yaşadıklarımızla şekillenir.

Ruh değiştirilemez, hafıza var olduğu sürece aynı çocukluğun sahibiyizdir ve aynı çocukluğun sahibi olmak, aynı ruha mahkum olmaktır.

Çağrı Dinç'in sonbaharı anımsatan gözlerinden esen sıcak rüzgâr, her hücremi kor gibi yakıyordu. Cehennem ateşini içmiş, her yudumu kendi bünyesine hapsetmişti ve evet, dudaklarım alev topunun içine düşmüş gibiydi. Sebebi, bakışlarıydı. Gözleri dudaklarımdaydı.

Bakışları gözlerime tekrar tırmandığında, saniye bile sürmeden o sıcaklık tamamen soğudu ve kış mevsimine ulaştım. Çağrı'nın bakışları artık sonbaharın o kavurucu gözlerinin üzerinde kaplanan siyah örtü, belki de birkaç saniyelik o altın rengi harelerinden kalkmıştı ve bana kor gibi yandığını hissettirmişti.

Şimdi ise gözlerime kar fırtınası çarpıyordu ve beni donduruyordu. Dudaklarıma ise ne soğuk ne sıcak rüzgâr bir daha uğradı.

"Anladın mı?" dedi kaşlarını havaya kaldırarak. Çağrı bakışlarıyla sanki bütün mevsimi bana yaşatıyormuş gibiydi.

"Sana diyorum." Sesi çok uzaktan da gelmiyordu fakat çok yakından da gelmiyordu. Gözlerim sadece yola dalmış öylece bakıyordum. Sesi duyuyordum ama cevap verecek hali kendimde bulamıyordum. "Sarı kafan beni duymuyor mu?"

'Sarı kafa' mı demişti o bana. O daha sarı kafayı görmemiş be! Pis drakula! Kurban olsun o bana be!

"Sarı Kafa mı?" dedim anında kafamı hızlıca çevirerek. Gözüm dikiz aynasına kaydı oradan da Çağrı'nın gözlerine. "Ne kadar klişe! Limon da diyeceksin herhalde?"

Gözlerini devirdi. "Klişe şeylerini sevmem aslında," aman ne güzel. Yüzüme pür dikkat bakmaya başladı. Biraz da yola baksın onun yüzünden ölmek istemiyorum! Gözlerimi anında kaçırdım. Birkaç dakika sonra da dikiz aynasından geri gözlerine baktım fakat bana bakmaya devam ediyordu ve bu da beni rahatsız etmişti. Yerimde rahatsızca kıpırdandım. Çağrı da ne olduğunu anlamış olacak ki direkt gözlerini gözlerimden çekti. Şu an yüzüm elmadan daha kırmızı olmuştur bile.

"Bana 'Limon' demek yerine ismimle hitap etmeye ne dersin?" dedim yapmacık bir gülümsemeyle. "Naz." Hafifçe öne doğru uzandım. " N-a-z. İsmimin kelimelerine ayırdım. Öyle daha kolay olur."

Başını iki yana salladı ve yüzümü incelemeye devam ederken, "Küçücük çocuk gibisin," dedi alayla. "Hep mi böylesin?"

"Hah!" diye bir ses yükseldi dudaklarımdan kollarımı fazlasıyla sıkı bağladım ve kafamı iki yana salladım. "Sensin küçük bir..." Duraksadım. "Hah! Bu neydi şimdi? Benimle dalga geçeceksin sonra da borç ödenecek mi?"

Ellerini yeni çıkmaya başlayan sakallarında gezdirdi. Üst dudağına göre daha dolgun olan altdudağını yaladı ve o kan kırmızı rengi ortaya çıktı.

"Borç sevmem ben," dedi kısa ama bir o kadar da net bir şekilde.

"Şimdi istemesen bile, bir gün borcunu benden istersin!" dedim.

KALP HIRSIZI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin