11.Bölüm: Gerçekler Ve Şimdiler.

85 50 20
                                    

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Kalp.

Bu kitapta geçen kişiler ve kurumlar tamamen hayal ürünü olup her ayrıntısıyla kurgudan ibarettir.

Söz aralarına yorum yapmayı unutmayın!

Keyifli Okumalar!

Bir koku vardı. Nedir bu kokunun adı? Ölüm? Kan? Korku? Titriyordum. Resmen küçük bir çocuk gibi annemi istiyordum. Küçük bir erkek çocuğu geldi gözümün önüne. Yavaş yavaş yaklaştı yanıma ve "Korkma," dedi. "Korkma, bak ben geldim, yine kurtulacağız buradan." Amber gözlerinden ışık saçan sekiz yaşlarında bir çocuktu. İyi de beni nereden tanıyordu? Beni bir kez daha kurtaracağını söylemişti. Konuşmaya mecalim yoktu, bu yüzden bir şey diyemedim. Elimi tuttu ve "Hadi seni çıkaralım buradan," diyerek beni çekti.

Ruhum sızlıyordu.

Perdeyi çekmek ve kendimi bu dünyadaki aydınlığa kendimi kapatmak istiyordum. Çağrı'nın kumral teninin göğünde yıldızlar, galaksiler, kırık gezegenler vardı dünyasında. Parmak uçlarımdan zemine damlayan binlerce tonda, farklı zıt renkler vardı. Tüm zıt renkler aynı zeminde buluşup birbirine karıştığında çıkan olağanüstü renklerdi. Zıt renkler bile eninde sonunda birbirlerine yakışan bir ton ortaya çıkıyordu.

Bana doğrultulan silah namlusu iki göğsümün arasında kalmıştı.

Gözlerim bir süre İstanbul'un manzarasında takılı kaldı. Ayaklarım çıplaktı ve soğuk zemine değdiğinde nedense rahatlıyordum. Havanın bu kadar soğuk olmasına rağmen, odanın içi sıcacıktı. Hastanenin manzarası denizi gösteriyordu ve denizler bile dalgalanmayı bırakmıştı. Annem benim yanıma gelmemişti, haberi mi yoktu yoksa gelmeye mi cesaret edememişti? Kerem ve Ezgi eve gitmişti. Yanımda Çağrı duruyordu sabaha karşı eve gidip, kahvaltımızı evde yapacaktık.

"Sence de ayaklarına çorap giymeyecek kadar sıcak mı hava? Üşümedin mi?" diye sordu Çağrı, ellerini pencerenin önüne koyarak öylece ben gibi manzarayı izlemeye başladı. Yaşanan sessizliğin bozulmasıyla eş zamanlı olarak gözlerimi sokak lambalarından ayırarak u-omzumun üzerinden Çağrı'ya doğru çevirdim.

"Üşümüyorum," dedim.

Birkaç saniye sessiz kaldı, alt dudağını yaladı, dilini iki dudağının arasından hafifçe dışarı çıkarıp sertçe ısırdı ve gözlerini kısarak önündeki manzaraya bakmaya devam ettirdi. Kumral teninin altında atan mavi ve yeşil karışık damarların şiddetle kabarışını izliyordum.

"Bence üşüyorsun."

"Bence sizi ilgilendiren bir durum yok ortada Çağrı Bey," dedim resmiyeti önümüze perde gibi çekerek.

Çağrı aniden bana doğru döndüğünde irkildim ama belli etmemeye çalıştım.

"Limon," dedi, tam gözlerimin içine bakarak, otoriter bir sesle. "Her insanın sabır seviyesi vardır. Ve şükür bende sabırlı bir insanımdır ama bir yere kadar. Anlaşılmamaktan nefret ederim, bunu bil. Biliyorum, haklısın kızmakta ama bari şu hastane koridorlarında yap. Eve gidelim istersen beni öldür. Ayrıca..." Yavaşça yaklaştığında yüzü yüzüme çok yakındı. Nefesim kesildi. "Şu Çağrı Bey lafını ortadan kaldırıyorsun, o kelimeyi sana yasaklıyorum."

Limon. Bu kelimeye hasret kalmıştım ve şimdi merhem olacaktı bana. Bir an her zaman ruhumda taşıdığım, içine gömülerek kendine yer yapmış o kalbimin sızım sızım sızladığını hissettim. Nefesimi tutarak onun sarımsı gözlerine bakarken parmaklarım hastane kıyafetinin eteğin kenarını kavradı, eteği yavaşça avuçlarken dişerimi sıktım. Bir söze hemen kimseyi affetmeyecektim. Gözlerim onun gözlerinden ayrılmazken söyleyebilecek tek bir kelimemin dahi olmadığının ettim. Dudaklarım kurumuş, nefes alış verişlerim düzensiz bir hal almıştı.

KALP HIRSIZI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin