28. Bölüm

411 30 71
                                    

"Kalp midir sev diyen? Yoksa yalnızlık mıdır körükleyen? Sahi nedir aşk? Bir muma ateş olmak mı? Yoksa yanan ateşe dokunmak mı?"

Şems-i Tebrizi

Üzülmeli miydim? Ne olduğunu yada neden gelip buraya oturduğunu sormalı mıydım? Neden ağladın diyerek derdini dinlemeli miydim? Bilmiyordum. Şu an ne demek gerektiğini, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. İçimde üzüntünün olup olmadığını bile bilmiyordum. Açıkcası neden ağladığını bile sormak gelmiyordu içimden. Burada olması sadece rahatsız hissettiriyordu.

Başka yere mi otursanız? Vazgeçtim. Sonradan gelen o, o gitsin.

Kovayım mı kızı iç ses?

Kov.

Herkesin içinde bir de?

Evet, ne olmuş?

Tam ağzımı açıp Ada'ya bir şey diyeceğim sırada derse giren hoca ile konuşamadım.

Tam sırasıydı gelmenin! Zamanlaması harika.

Yapacak bir şey yok artık. Gözlerimi Ada'dan çekip Berkin'e baktım. Gözleri hala Ada'nın üzerindeydi. Elimi elinin üzerine koyarak bana bakmasını sağladım. O beni yakıp kavuran toprak rengi gözleri gözlerim ile buluştuğunda boşver der gibi omuzlarımı silktim. Ne demek istediğimi anladığında derin bir soluk verip derse döndü. Bende boş gözler ile dersi dinlemeye başladım. Tabi ne kadar anladığım muammaydı.

Kafamda binbir çeşit düşünce varken derse odaklanmakta güçlük çekiyordum. Ada'ya neden gelip yanıma oturdun demek için kendimi zor tutuyordum. Sadece gitmesini ve benden uzakta kalmasını istiyordum. Bana inanmasına rağmen hala yanımda olmadı oldukça sinirimi bozuyordu. Başımda zaten yeterince dert varken bir de Ada canımı sıkıyordu. Ben sadece mutlu olmak istiyordum. Çok mu şey istiyordum? Belki de çok şey istiyordum, kim bilir...

Zorlayarak da olsa bir süre sonra derse odaklandım. Ders sonuna kadar içim içimi yemişti. Hoca gider gitmez Ada ayaklandığında bende ayağa kalkıp kolundan tuttum. Ada kolunu tutmam ile birlikte durup önce kolundaki elime sonra gözlerime baktı. Düz bir şekilde "Hiçbir şey olmamış gibi neden gelip yanımıza oturdun?" diye sordum.

Ada da aynı ton ile "Oturacak başka yer yoktu." dedi. Etrafına kısa bir bakış atıp gülerek kolunu bıraktım ve "Gözlerin bozulmuş bir göz doktoruna git." dedim. Kollarını önünde bağlayıp "Oturunca ne oldu Derin?" dedi. Tek kaşımı kaldırıp "Sen çocukluk arkadaşına inanmayıp sevgiline inandıktam sonra nasıl yanıma gelip bu kadar rahat oturabiliyorsun?" dedim. Sınıfta sadede üçümüz kalmıştık. Ortamda gerginlik seviyesi oldukça yüksekti.

Ada bir şey demeden öylece bana bakmaya başladığında Berkin elimden tutarak "Hadi gidelim, boşver." dedi. Kafamı yazık der gibi sallayıp eşyalarımı aldım ve çıkışa yöneldim. Daha bir kaç basamak inmişken Ada'nın sesi dolduydu kulaklarımı. Ada tam önüme gelip sıkıntılı bir ton ile "Ayrıldık." dedi.

Ne!?

Ayrıldık mı dedi o?

Onca dediğine inanmayıp şimdi mi ayrıldı cidden?

Şaka gibi ama güldürmüyor. Şaşkın bir şekilde "Efendim? " dedim. Ada soluk verip "Ayrıldık işte, sevgilim değil artık. Rahat edebilirsin Derin istediğin oldu." dedi.

Bir de seni mi suçluyor? İstediğin oldu ne ya?

Sakin olmalıyım ama olamıyorum. Kaşlarımı çatıp "Ne demek istiyorsun sen Ada? Rahat edebilirsin, istediğin oldu ne demek? Ne ima ettiğinin farkında mısın sen? Lütfen gözümden daha fazla düşme. Zira midemi bulandırmaya başladın." dedim. Sinir kat sayım ve kırgınlık kat sayım aynı hızla yükseliyordu. Ben ona bu kadar değer verirken bana bunları nasıl diyebilirdi? Tüm çocukluğumuzu, tüm hayatımızı birlikte geçirmişken böyle imaları nasıl yapabilirdi?

MAHPERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin