Özel Bölüm

292 20 3
                                    

" BADE - RÜZGAR "

*Bade'nin ağzından*

Hani olur ya tam vazgeçeceğiniz, pes edeceğiniz zaman tüm güzellikler sizi bulmaya başlar. İşte Rüzgar'ın hayatıma girişi de tam olarak böyleydi. Tam ben ondan vazgeçmek üzereyken bana gelmişti. Onun gelmesini beklemek ne kadar zor olsa da bir o kadar da güzeldi. Onu sevmek, hayatımın en güzel şeylerinden biriydi. Rüzgarı sevmek eşsiz bir yıldızı sevmek gibiydi. Bir o kadar ulaşılmaz, bir o kadar güzel ve eşsiz. O benim için hep uzaktaydı.

Uzaktan izler, uzaktan ezberlerdim her detayını. Beni görürdü de ona olan sevgimi hiç görmezdi. Ona bir kadar yakın olup, bir o kadar da uzak olmak o kadar zordu ki. Ben ondan uzak olmamak için üniversite tercihlerimi bile aynı yapmıştım. Tabi ki aynı bölüm aynı üniversite çıkması oldukça güzel bir tesadüftü. Bunca zaman onu sevmeme rağmen cesaretimi toplayıp Rüzgar'a duygularımdan bahsedememiştim. Aslında çoğu kez denemiştim fakat bir türlü söyleyememiştim.

Son zamanlarda ona olan duygularım da monotonlaşmaya başlamıştı. Her gün aynıydı. Onu içim gide gide izliyordum. Sonrasında yanında birini gördüğümde kıskanıyor duygularımdan bahsetmeye karar veriyordum. Hatta yanına kadar gidiyordum fakat karşımda öylece durduğunda söyleyeceğim tüm kelimeler aklımın ucundan uçup gidiyordu. Sanki bildiğim tüm kelimeleri unutmuş lâl olmuş gibi hissediyordum. Sanırım Rüzgar gelip bana açılmamış olsaydı onu kalbime gömmek zorunda kalırdım.

Bana açıldığı zaman kalbim hiç atmadığı kadar hızlı atmıştı. Gerçi Rüzgarlayken kalbim beni hep şaşırtıyordu. Deli gibi atıyor, sakinlik nedir bilmiyordu. Rüzgar'ın da beni sevmesi benim için lütuf niteliğindeydi. Bana verilen en güzel hediyelerden biri gibiydi. Hayatım boyunca hep şanslı bir insan olduğumu düşünürdüm. Senelerce Rüzgar'ı uzaktan sevmem bile benim için büyük bir şanstı.

Bazen sevdiği kişinin her detayını bilip, her zerresini ezberlemek herkese nasip olmayabiliyordu. Ailem konusunda da, Rüzgar konusunda da kendimi şanslı hissediyordum. Evet herkes gibi benim de hayatımda pürüzler oluşuyordu fakat ben ne olursa olsun her şeyin iyi tarafından bakmaya çalışıyordum. En çaresiz olduğum anlarda bile iyi tarafından bakmaya çalışıyordum.

Belki de şanslı hissetmemin büyük sebeplerinden biri de buydu. Aslında şanssız olduğumu düşündüğüm bir konu vardı. Evin tek çocuğu olmak biraz şanssız hissettiriyordu. Bir abim yada ablam olmasını çok isterdim. Tabi tek çocuk olduğuma sevindiğim anlar da oluyordu. Aslında bu konuda hem şanslı hemde şanssız hissediyordum. Etrafımdaki neredeyse herkesin abisi yada ablası vardı. Bizim gruptan bir tek Melek ve ben tek çocuktuk. Annem seneler önce düşük yapmamış olsaydı bir abim ve ya ablam olabilirdi. Ben de tek çocuk olmayabilirdim ama ne demişler her şer de bir hayır, her hayır da bir şer vardır.

Belki de doğsaydı ben doğmayacaktım yada farklı bir şey olacaktı. Hayat böyleydi işte. İhtimaller, keşkeler, belkiler, iyikiler ve pişmanlıklarla doluydu. Biz insanoğlunun tüm hayatı bunlar ile doluydu. Bazılarımız bunlar ile başa çıkabilirken maalesef bazılarımız başa çıkamıyordu. Bizi zorlayan, yıpratan şeyler aslında bizi daha da güçlendiriyordu. Pes etmek yerine savaşmamız gerekiyordu. Hayatla, kendimizle yada başka biri ile yaptığımız savaşları kazanamasak bile güçlü olmamız gerekiyordu.

Yol boyunca kendi kendime düşünerek eve geldiğimden zamanın ne kadar hızlı geçtiğini fark etmemiştim. İçeri girip eşyalarımı direkt odama bıraktım ve üzerimi değiştirdim. Sonrasında telefonumu cebime koyarak elimi yıkadım. Ellerimi yıkadıktan sonra mutfakta yemek yapan annemin yanına yürüdüm. Arkadan beline sarılarak "Ooo Aliye sultan yine döktürüyorsunuz." dedim. Annem gülümseyerek "Geç geldin bugün." dedi. Çenemi omzuna koyup "Finallere az kaldığı için ek ders koydular."dedim. Annem salatayı yapmaya devam ederek "Çok yorulmuşsundur şimdi ama baban gelmek üzere sofrayı kurabilir misin annem?" diye sordu.

MAHPERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin