"İnsanların çoğu onu yapıyor diye, yanlış, yanlış olmaktan çıkmaz."
Tolstoy
Bazen sevdiklerimiz için kendimizden ödün vermemiz gerekebiliyordu. Ne kadar rahatsız olursam olayım arkadaşım için Ayaza katlanmak zorunda hissetmiştim kendimi. Aslında böyle bir zorunluluğum yoktu fakat arkadaşım için bunu yapmam gerektiğini düşünmüştüm.
Benim yerimde Ada olsaydı oda benim gibi yapardı. Bunu çok iyi biliyordum.Ada afallamış bir şekilde "Nasıl yani?" dedi. Sakince nefes alıp "Senin için katlanacağım fakat muhattap olmam." dedim. Söylediğim şeyle gözlerinin içi parlamış, oturduğu yerden hızla kalkıp yanıma gelmişti. Bir yandan sıkı sıkı sarılıp diğer yandan "Çok teşekkür ederim, çok teşekkür ederim canımın içi." dedi.
Sarılmasına karşılık verip kocaman gülümsedim. Umarım verdiğim karardan pişman olmazdım. Ayaz'ın hareketleri beni başından beri oldukça rahatsız ediyordu. Ne yapmak istediğini anlamasam da sanki bana takıntılıymış gibi hissediyordum. Umarım bu yaptığıma Rüzgar çok kızmazdı.
Bir süre daha birlikte oturup vakit geçirdik. Ardından vedalaşıp eve doğru yavaş adımlarla yürümeye başladım. Ne yapacağımı, ne hissedeceğimi, ne düşüneceğimi kısacası hiçbir şeyi bilmiyordum. Ada benim güvenimi sarsmıştı fakat ne olursa olsun ona gerçekten değer veriyordum.
O benim çocukluğumdu, anılarımdı, her şeyimdi. Ondan bu tarz davranışlar beklemediğim için oldukça afallamıştım. Beni aramasaydı aramazdım da. Adım atmasaydı adım atmazdım da. Ne kadar seversem seveyim bu tarz şeylerde oldukça inatçı oluyordum. Kendimden bu konularda taviz vermiyordum. Bu bana en doğru şeymiş gibi geliyordu.
Düşünceli düşünceli adımlarımı izleyerek yürürken kafamı sertçe bir bedene çarptım. Çarpma etkisiyle biraz sendelesemde hızla toparlandım. Söylene söylene "Hayır ben önüme bakmıyorum sen niye bakmıyorsun kar-?" kafamı kaldırmamla koyu kahve gözlerle karşılaştım. Berkin ile göz göze geldiğimde lafım yarıda kalmış şaşkın şaşkın yüzüne bakıyordum.
Yüzüne hafif bir tebessüm edip "Niye önüne bakmıyorsun? Benim yerime ya direğe ya ağaca ya da başka birine çarpsaydın?" dedi. Sesi sonlara doğru hafif kısılmıştı. Üzerimdeki şaşkınlığı atıp "Şey bir şey düşünüyordum da dalmışım fark etmedim. Omzun acıdı mı?" diye sordum. "Ben iyiyim asıl sen iyi misin? Nasıl hızlı çarptıysan sendeledin." dedi gülerek.
Hah evet günlük rezil olma görevimi tamamlamış bulunmaktayım. Hayır yani bir insan neden önüne bakmaz da adınlarını izleyerek yürür!? Sorunlarım mı var benim yahu? Evet Derin senin bir ton sorunun var ne çabuk unuttun? Bende onun gibi gülümseyerek "Bende iyiyim merak etme. Hem omzun yumuşakmış sert değilmiş." dedim gözlerimi kaçırarak.
Lan... Lan... Ben ne dedim az önce? Omzun yumuşak mı dedim? Allah'ım yarabbim lütfen beni bir yerin dibine sokup çıkartır mısın? Ben artık daha fazla rezil olmam diye düşünürken her seferinde kendimi daha fazla rezil ediyordum. Gerçekten bu başarına hayranım Derin... Aman be iç ses sanki her gün rezil oluyorum... Evet oluyorsun. Aynen hep böyle dürüst ol sen aferin. Tövbe yarabbim ya!
"Yumuşak mıymış? Hiç fark etmemiştim." dedi gülerek. Şu an yanaklarım alev alev yanıyordu. Kendini rezil etme konusunda oldukça başarılı olduğum için Nobel ödülünü hak ettiğini düşünüyorum Derin. Bu konuda senden başarılısını görmedim.
İç sesciğim lütfen biraz susar mısın? Zaten ortalık karışık bir de seninle uğraşmayalım şimdi..."Ben artık eve gideyim seni de tutmayım. Tekrar kusura bakma öküz gibi çarptım." dedim gözlerimi kaçırarak. "Önemli değil kafan tüy gibi yumuşak hissetmedim neredeyse." dedi etkileyici sesiyle. Gözlerimi gözlerine çevirdiğimde zaten bana baktığını fark ettim. Yanaklarım sanki daha mümkünmüş gibi yanıyordu. Kalbim... Hele kalbim şuan yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/277700634-288-k569549.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHPERİ
Teen FictionHayatım mücadele verdiğim bir savaş alanıyken ya mağlup olacaktım ya da kazanacaktım. Bana sunulan sadece iki yoldu ve o her iki yol da beni hayatın içinde belki de bilmediğim farklı yollara sürüklemişti.Kim bilebilirdi ki? Gerçek sandığımı bildiğim...