Medya ; Orhan Gencebay-Kaderimin Oyunu
Satır aralarında buluşalım çiçeklerim, yıldızı da doldurmayı unutmayalım ✬
Keyifli okumalar
Bana kaderimin bir oyunumu bu
Aldı sevdiğimi verdi zulumu
Dünyaya doymadan geçip gideceğim
Yoksa yaşamanın kanunu mu buBıktım artık yaşamaktan
Çekmekle bitermi bu hayat yolu ah ah
Bu yalnızlık bu dertlerGözlerini kapamış, uzanmış kasette çalan şarkıyı dinliyordu. Mahkemeden sonra cezaevine getirmişlerdi. Bir gün olmuştu buraya geleli. Yaşlı, Genç birçok kadın vardı burada. Hepsinin derdi de suçu da içler acısıydı. Kimi halinden memnun yaşıyordu. Kimisi de isyan etmiş Allah'a emanet yaşıyordu. Arjin'in ise hiçbir şey umurunda değildi.
Kendi hayatının içinde kendini mahkum etmişti. Katil olmuş, hayatını dört duvar arasına sıkıştırmıştı. Gerçi bunun bir önemi yoktu onun için. O 5 yaşından beri mapus hayatı yaşıyordu. Ha dışarı da yaşamış ha dört duvar arasında...
Geldiği ilk an herkes 'Allah kurtarsın' demişti. Umursamamış, hiçbir tepki vermemişti. Kadınlardan biri yatacağı yeri göstermişti. Yatağına geçip bir daha kalkmamıştı. Sabah kahvaltıya da çağırmışlardı. Cevap vermemiş, arkasını dönmüştü. Ruhsuz olmak, hayatla tam anlamıyla bağını kesmek ne kadar acı bir şeydi?
Orta boylu, hafif tombul sarışın, kırklı yaşlarda bir kadın yanına gelip yan taraftaki ranzanın alt kısmına oturdu.
"Geldiğinden beri bir şey yiyip içmedin. Hasta olursun maazallah" Gözlerini açmadan omuz silkti, Arjin.
"Ne zamana kadar böyle yapacaksın?" Bu soru karşısında da ofladı. Ama karşısındaki kadın hemen pes edecek gibi durmuyordu.
"Büyüklerimiz derdini söylemeyen derman bulamaz demiş kızım. Anlat hele derdini, derman bulamasak da rahatlarsın en azından anlatınca" Arjin gözlerini açtı, yattığı yerden doğrulup cevap verdi.
"Konuşmak istemiyorum." Net ve sert bir cevap olmuştu. Kadını dinlemeden yerinden kalktı. Lavaboya gideceği sırada bu seferde fazla uzun olmayan, biraz iri yarı bir kadın önünü kesti.
"Oo Günaydın, ağa kızı" Elinde de tespih vardı kadının. Arjin diğer tarafa geçeceği sıra yine önüne geçti.
"Ne o? Dilin mi yok senin?"
"Çekil önümden"
"Çekilmezsem ne oluur?" Herkes pür dikkat onları izliyordu.
"Seninle uğraşamam, çekil"
"Beni de mi vurursun yoksa?" O an Arjin bakışlarını karşısındaki kadına dikti. O bakışların ne demek istediğini anlamak zordu.
"Ne diyorsun sen?" Kadın tüm koğuşta gözlerini gezdirdi,
"Hanımlar" cümlesinin devamını getirirken de bakışlarını Arjin'e sabitledi, "Bu karşımdaki kız kocasını vurduğu için buraya düşmüş. Merak ediyordunuz ya hani"
Arjin gözlerini yumdu, dişlerini sıktı. Sıktığı dişlerinin arasından,
"Çekil önümden" sesleri duyuldu az da olsa.
"Ve işin tuhaf tarafı şu ki ; evleniyor, evlendiği gün de kocasını vuruyor. Çok tuhaf değil mi sizce de?" Koğuşun her bir yanından fısıldaşmalar gelmeye başladı.
"Kız derdin neydi de adamı evlendiğin gün vurdun? Yoksam gerdekte canını sıkacak bir şey mi yaptı?" Son cümlesini gülerek söylemişti. Ardından koğuşta kahkaha sesleri yükseldi. Kadının şivesi de Adanalı'lara benziyordu. Arjin yumduğu gözlerini açtı. Keskin bakışlarını kadına dikti. Tane tane ve herkesin duyabileceği şekilde konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARJÎN
Ficción GeneralKİTAPTA BERDEL VE KUMA YOKTUR! Arjin DOĞANLI... Babası gözlerinin önünde öldürüldüğünde henüz 5 yaşındaydı. Yıllar boyunca unutamamıştı o sahneyi. Her geçen gün babasının katillerine kin ve nefret besleyerek büyümüştü. Fırat KOZAN... Sevdiği kızla...