AY O KADAR UZUN ZAMAN OLDU Kİİİİ ÇOK ÖZLEDİM GERÇEKTEN bölüm bekleyenler var mıydı bilmiyorum ayrıca çok sanmıyorum ama eğer beklediyseniz özür dilerim. Son zamanlarda kendime biraz zaman tanımam gerekiyodu ama artık sık sık bölüm atmaya çalışıcam.Neyseeee iyi okumalar bebislerimmm.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------
"Sen... Sen peki?"
Kafamı iki yana salladım.
"Mattheo beni kurtardı ama bunu ne kadar sürdürebiliriz bilmiyorum, yakında ortaya çıkar."
"Lanet olsun! Bana niye söylemedin?"
"Tom istemedi, üzgünüm."
"Sikeyim, Tom! Biz neyiz burda ya, sevgilinim ben senin sevgilin!"
"Pansy, nolur yüklenme ona. Sizin de bilmeniz demek işin içine girmeniz demek. Korktu, sizi sevdiği için korktu.
Pansy'nin bakışları biraz olsun yumuşamıştı. Uzun bir süre sessiz kaldık, gözlerimiz konuştu belki de. Hermione titreyen ellerini kaldırdı, gözlerindeki korkuyu hala görebiliyordum. Fakat onun bizi toplaması lazımdı, hep öyle yaptı.
"Tamam, tamam. Lanet olsun tamam! Bir şeyler, bir şeyler düşünmemiz lazım."
"Hermione-"
"Bir şeyler yapmamız lazım!"
"Hermione dinle."
"Layla yapamam! Anlıyor musun? Sizi ellerine veremem, veremeyiz."
Başımı ellerimin arasından kaldırdım ve hepsinin yüzüne baktım.
"Eğer bir şey olursa bende sizi feda edemem, sen anlıyor musun?"
Mattheo yere bakarak konuştu.
"Bunun kaçış yolu yok. Bulacak, hepimizi. Yardım eden herkesi."
Ellerimi daha sıkı kavradı ve yüzüme baktı, o da benim kadar hissizdi ama bir o kadar duygu barındırıyordu yüzünde. Tekrar gezdirdim gözlerimi onların yüzünde, onlara bir şey olursa ne yapacağımı düşündüm. Tom, Blaise, Draco ve Harry abilerimdi, Adrian küçük erkek kardeşimdi, Hermione ve Pansy kız kardeşlerimdi. Mattheo, o herşeyimdi. Hep eksiktim onlarsız, belki de çok erkendi bu kadar bağlanmam için ama bir kez bile düşünmemiştim nasıl oldu diye. Son kez burnumu çektim, sakin bir kafa olmamız gerekiyordu.
"Geç oldu yasak saati başlayacak."
"Layla haklı, dağılalım. Yarın daha sakin kafa ile konuşuruz."
Hepimiz odalarımıza çekildik. Pansy, Tom'un odasına gitmişti. Bende biraz uyumaya çalıştım ama başaramadım ve Mattheo'nun odasına doğru yürüdüm. Erkekler yatakhanesine girdiğimde parmak uçlarımda kapısının önüne geldim ve kapıyı sessizce tıklattım.
"Mattheo, uyudun mu?"
Mattheo kapıyı birkaç saniye sonra açmıştı, onun yüzünü her gördüğümde heyecanlanıyordum. Beni gördüğünde buruk bir gülümseme yerleşti dudaklarına.
"Sende mi uyuyamadın?"
"Evet, şey gelebilir miyim?"
"Tabii ki."
Hiç düşünmeden kapıyı açtı ve girmem için kenara çekildi. Odaya girdiğimde uyuyan Adrian'ı ve küllükte sönmemiş sigarayı gördüm. Etraf dağılmıştı, bu ikisinden de beklediğim bir şey olduğu için çok şaşırmadım. Yatağa oturduğumda Mattheo da yanıma oturdu, fısıldayarak konuşmak zorundaydık.
"Çok korktum, Layla. Seni bulamayınca çok korktum."
"Matt, geçmişte kaldı artık. Lütfen, yapma böyle."
"Uyumalıyız, yarın ilk ders KSKS."
Yüzümü buruşturdum, evet Severus amcayı seviyordum ama ders çok sıkıcıydı. Ben yatağa uzandığımda Mattheo da üzerime doğru uzandı ve yüzünü boynuma gömüp ellerini belime sardı.
"Kokunu çok özledim."
Sessizce kıkırdadım ve ona daha çok sarıldım, sonunda kendimi huzurlu bir uykuya bıraktım.
*
"Ayy, çok tatlı değiller mi?"
"Aynen, çok tatlılar. Mattheo kardeşime ahtapot gibi yapışmasa daha tatlı olacaklar tabii."
Birkaç kıkırtı daha duyduğumda ne uykudaydım ne de uyanıktım. Seslerin nerden geldiğini algılamaya çalırken gözlerimi ovuşturarak açtım, bizimkileri başımızda dikilirken görünce çığlık attım.
"SALAK MISINIZ LAN SİZ?"
Ben çığlık atınca korkmuşlardı.
"Ay salak mısın be, ne bağırıyorsun sabah sabah."
Sinirle nefesimi verdim.
"Adrian, canım?"
"Efendim bebeğim?"
"BİZ UYURKEN NEDEN BİZİ FİLLERİN SİKİŞMESİNİ İZLİYORMUŞ GİBİ İZLEDİĞİNİZİ SORABİLİR MİYİM."
"Aman bağırma be!"
Bu kadar bağırmama rağmen Mattheo hala uyanmamıştı.
"Mattheo kış uykusuna yattı herhalde."
"Günlerdir uyumuyordu oğlum, onun acısını çıkarıyordur."
Mattheo'ya baktığımda gülümsedim, çok tatlı olduğunu söylemiş miydim?
"Neyse biz çıkalım artık. Sen de uyandır şunu da kahvaltıya gelin."
Hepsi gülerek çıktığında gözlerimi devirdim ve ben de gülümsedim. Şimdi bu koca bebeği uyandırmam lazımdı.
"Mattheo?"
"Tom, 5 dakika daha."
"Mattheoooo."
"Tom sen ne zamandan beri güzelimin sesini çıkarabiliyorsun? Ayrıca nasıl o gibi kokuyorsun lan!"
Kahkaha attığımda gözlerini açtı.
"Layla?"
"Efendim sevgilim?"
"Siktir, şey ben Tom sandım da seni."
"Ben yokken sen Tom'a sarılarak mı uyuyorsun."
"Ne?"
Daha fazla dayanamayıp kahkaha attığımda gülüşümü izleyip sırıttı. Yataktan doğrulduğumuzda ayağa kalktım.
"Kalk giyin, Matt. Bende giyinmeye gidiyorum. Aşağıda buluşuruz."
Öpücük atıp odadan çıktım.
"Gerçekten öpseydin bari!"
Arkamdan bağırdığında gülümsedim. Salaktı bu çocuk, ama hala çok seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Değiştirir İnsanı>Mattheo Riddle
Fanfiction"Parfüm mü sıktın?" "Evet." "Sıkma bir daha." "Neden ki? Kötü mü olmuş?" "Sen daha güzel kokuyorsun, bunu parfümle kapama."