İki saattir onu telefonda oyalayan arkadaşına bu gece bilmem kaçıncı kez göz deviriyordu Efe.
"Berk kardeşim. Kapat lan artık telefonu."
"Sen önce Sinanla ne ayak bana onu söyle bende telefonu öyle kapatayım kardeşim."
"Anlattım ya her şeyi. İki aydır saçma bir şekilde yanımda takılıyor zorla." fısıldayarak konuşuyordu çünkü ailesi içerde salondaydı ve ailesi Sinan piçini sevmişti. Hatta Efe arkadaş olduklarını bin kez söylemesine rağmen ailesi Sinan'ı damatları ilan etmişlerdi resmen. Şimdi de en yakın arkadaşı Sinanla ilgili imalar yapıyordu. Çevresi böyle yaptıkça Efe saçma bir şekilde utanıyordu. Bazense özellikle son günlerde o piçle öyle bir geleceğin hayalini kurarken buluyordu kendini. Öyle saçma bir hayaldi ki bu hayal için bile absürttü.
"Aslında Sinan homofobik bir şerefsiz olmasa yakışıyorsunuz bile."
Efe'nin utancı daha da büyüyordu. "Saçmalama istersen Berk. Hem çocuğun yönelimini bile bilmiyorum. Büyük ihtimalle heteroseksüel."
"Ha bunu düşündün yani kardeşim."dedi Berk ima kokan ses tonuyla. Efe bunun üstüne ofladı. Sanki tüm evren el birliği ile onu Sinan'a itiyordu. Bu olacağına okul değiştirirdi daha iyiydi. Bu düşündüğü şeye kendi ürperdi. O şerefsiz istediğini elde etmiş olurdu. Bunu hayatta yapmazdı. O zevki o piçe yaşatmayacaktı.
"Saçmalama artık. Zaten iki saattir de saçmalıyorsun. Yeter benim saçmalama kotam doldu kardeşim. Sana iyi geceler." diyerek cevabını beklemeden telefonu arkadaşının yüzüne kapattı.
***
Sabah uyku sersemi bir şekilde odasından çıkıp banyoya gideceği sırada salonda gördüğü manzara ile olduğu yerde kalakaldı. Sinan ve annesi karşılıklı oturmuşlardı. Hala uyuyordu da kabus mu görüyordu acaba? Sabah sabah bu manzaranın tek makul açıklaması bu olurdu çünkü. Ama kabus değildi çünkü annesi "Sinan oğlum seni kahvaltıya götürmek için gelmiş." dedi.
Ne demişti o? Uykulu gözlerini yumup açtı. Yetmeyince eliyle ovaladı. Sinan onun bu halinin sevimli olduğunu düşünüyordu. Düşündüğü şeyle kendine kızarken yüzündeki gülümsemesini korumaya çalıştı. Neyseki rol kesmede üstüne yoktu da kimse içinde ne düşündüğünü çözemiyordu.
"Bana söylememiştin bunu?" dedi Efe Sinan'a bakarken.
"Sürpriz yapmak istedim. Kötü mü düşünmüşüm?" Efe ağzını daha açamadan annesi atladı "Yok evlâdım. Çok iyi düşünmüşsün. Efe yüzünü yıka, giyin gel. Sinan bekliyor burda bekletme ayıp olur." Efe oflamamak için kendini sıktı ve başını sallayıp banyoya girdi. Banyo kapısını kapatıp ellerini lavabonun kenarlarına yasladı. Aynada kendi aksine baktı. "Sikik sikik heyecanlanıyor olamazsın ya" diye söylendi. Ama kalbi bunun aksine hızla atıyordu. "Sanki biriyle ilk kez kahvaltı yapacaksın?" diye devam etti söylenmeye yüzünü yıkarken. Kendinden hıncını alır gibi buz gibi suyu yüzüne sertçe vuruyordu. Aslında ailesi dışında biriyle ilk kez kahvaltı yapacaktı. Sinan piçinin tüm ilklerine oynaması onu kızdırıyordu. Sert adımlarla odasına girdi ve okul üniformasını giyinip çıktı. Salona geldiğinde Sinan annesi ile konuşuyordu. Onun şu halini görenler melek sanırdı. Ama ironik olansa şeytanın teki olmasıydı.
"Hazırım. Çıkabiliriz artık." dedi Efe arkasını dönüp kapıya yürürken. Sinan'ın ailesi ile böyle pişkince konuşuyor oluşu içinde bir yerleri kırıyordu. Kapıya varınca Sinan'ın yine beyaz converselerini gördü. Dayak yediği zamanlar hep bu converseleri görürdü. Aklına gelen anılarla yüzü iyice düştü. Kendi spor ayakkabılarını giyip çantasını her zaman yaptığı gibi tek omzuna sabitledi. Sinan da converselerini giyip doğrulunca annesi ile vedalaştılar. Yan yana sessizce merdivenlerden inip apartmandan çıktılar. Sinan Efe'nin düşen yüzünü fark etmişti ama sebebini bir türlü anlayamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fragile Dreams (BxB)
Teen Fiction" Sana bunun nasıl bittiğini söyleseydim. Arkanı döner miydin? Hala ona aşık olur muydun? Yine de güler miydin? "