Efe Sinanla ilk kez okulun basket sahasında tanışmıştı. Yani ilk kez orada konuşmuştu. Sinandan ilk dayağını da orda yemişti. Sinan'a ilk düşüşü de belki de bu basket sahasında olmuştu. İlk tanıştıkları gün bir yıl öncesi olmasına rağmen daha dünmüş gibiydi.
Efe elindeki topu sektirerek potaya doğru sürmüştü. Ardından ikilik bir basket atmıştı. O hiçbir şeyden habersiz oyununa devam ediyorken içeri sessiz adımlarla Sinan gelmişti. Efe onun gelişini çok sonra fark etmişti ve arkasını dönünce bi an için ürkmüştü. İlk andan beri bu çocuğun derin bakışları onu korkutuyordu.
"Merhaba. Ben Sinan." diyerek elini öne uzatmıştı. Efe önce uzatılan ele sonra da ifadesiz yüze bakmıştı. Uzatılan eli eliyle sıkıp "Merhaba. Ben de Efe. Tanıştığıma memnun oldum." demişti. Elini geri çekerken Sinan diğer kolunun altındaki topa vurarak düşürmüştü. Daha yaa demeye kalmadan sırıtarak topu sektirmeye ve potaya ilerlemeye başlamıştı. Efe hemen arkasından koşmuş ancak yetişemeden Sinan bir üçlük atmıştı.
Efe gayri ihtiyari oha demişti. Sinan sırıtarak ona dönünce bu gülümsemenin tıpkı geldiğinden beri hep yaptığı gibi yapay olduğunu fark etmişti Efe. Ama yine de gerçekten gülse bunu ona çok yakışacağına emindi.
Sinan çalan telefonunu cebinden çıkartıp "Alo. Tamam geliyorum kanka." demiş ve Efe'ye dönüp "Daha sonra görüşürüz. Tanıştığıma memnun oldum." demişti. Ardından büyük adımlarla kapıya doğru yürürken arkasından Efe seslenmiş "Görüşürüz. Zaten aynı sınıftayız." demişti.
Bir sonraki görüşmeleri Efe'nin hiç de beklemediği bir şekilde olmuştu. Her zamanki gibi basketbol oynamak için sahaya gelmişti. İçeri adımını atar atmaz bacağına gelen darbe ile yere düşmüştü. Ne olduğunu anlayamadan bir el saçlarını kökünden sertçe kavramıştı. Yere çöküp yüzünü yüzüne yaklaştıran Sinan ile çok şaşırmıştı. Ne olduğunu anlayamadan Sinan "Demek ibneymişsin. Bende seni adam sandım da muhattap olup konuştum geçen gün."
Bunu nerden öğrendiğini sorgulamayacaktı Efe çünkü zaten gizlenmiyordu ama insan sandığı birinin içinden canavar çıkması çok şaşırtıcıydı. İşte o gün Efe Sinanla ikinci kez tanışmıştı. İnsan olan Sinan ve bir canavar olan Sinan. Hangisi gerçek Sinandı, her ikisi de mi yoksa biri maske miydi? Bu sorularına uzunca bir müddet cevap bulamayacak ve canavar Sinan ile muhattap olmak zorunda kalacaktı.
Daha sonrasında canavar Sinan Efe'yi bulduğu her yerde rahatsız etmeye, tenhalarda sıkıştırıp dövmeye başlamıştı. Hatta en son işi daha ileri götürüp onu okuldan kovmaya kalkmıştı. Efe başlarda umursamıyor, uzak duruyor ve onu yok sayıyordu. Bu onu kudurtsa da pes etmesine yetmiyordu. Eh sonki kovma olayı ile birlikte Efe de Sinan'a bilenmişti biraz. Bu yüzden artık onu görmezden gelmek yerine karşılığını verecekti.
Yemeğini yedikten sonra derse geç kalmamak için merdivenleri ikişer üçer koşar adımla çıkmış, sınıfa nihayet girmişti. Cam tarafı en öndeki sırasına ilerlerken masasının üstündeki kitap defterlerini görünce kaşları çakılmıştı. Sırasına ulaşınca ise ne olduğunu anlamıştı. Hepsinin üstüne cola dökülmüştü. Yapış yapış olmuş sayfalar karşısında sinirden gözleri dolmuştu. Bunu kimin yaptığını elbette biliyordu. Öfkeli bakışlarını omzunun üstünden duvar tarafı arka köşede oturmuş gülüşen pislik sürüsüne çevirdi. Sinan bu bakışı bekliyormuş gibi hemen Efe'ye bakıp göz kırpmıştı. Efe ya sabır diyerek önüne dönmüştü.
Efe bunu yanına bırakmayacağına dair içinden kendine bir söz vermişti. Dişe diş, göze göz diye mırıldanmıştı.
"Kendi kendine konuşanlara ne derler bilirsin." diyen kankasının sesiyle daldığı intikam planlarından irkilerek çıktı. Elindeki peçeteyi kitap defterlerinin üstüne çaresizce bastırırken kankasına dönüp bakmadı. Berk onun bu halini süzerken mahvolmuş kitap defterlerini de en sonunda fark etmişti. Defterlerden birine uzanıp eline almış ve o deftere acıyan gözlerle bakarken "Ne oldu bunlara kanka?" demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fragile Dreams (BxB)
Ficção Adolescente" Sana bunun nasıl bittiğini söyleseydim. Arkanı döner miydin? Hala ona aşık olur muydun? Yine de güler miydin? "