Yatağında sağ kolunu başının altına koymuş bir şekilde uzanmıştı. Boş bakışları dakikalardır odasının köşesinde bulunan beyaz converse ayakkabılardaydı. Kaç dakikadır bu şekilde ayakkabıları izlediği hakkında bir fikri yoktu. Kendini akışına bıraktığı, bu son aylarda yaşananlar beyninde bir film kaydı gibi sırasıyla oynuyordu. Baştan aşağı bir yanlışın içinde olduğunu haykırıyordu beyni. Hepsi planlı her şey planlı, seni üzmek istiyor, seni sevdiği falan yok, diyordu haykırışlar. Ardından da devam ediyordu, peki çıkarı ne olacak ki sadece seni üzmek için bu kadar ileri gitmez. Bu son aylarda beyni ikiye ayrılmıştı ve sürekli aynı argümanlarla aynı savaşı veriyordu. Kaçmaya çalışıyordu ama piç kurusu hayatını öyle bir işgal etmişti ki kaçacak tek bir köşe bulamaz hale gelmişti.
Peki ya aşk? Gerçekten aşık mı olmuştu? Kendini bir yıl boyunca adam toplayıp döven bir zorbanın tekine mi aşık olmuştu yani? Kimseyi kınamazdı bile ama böyle bir saçmalık onun başına nasıl gelmişti? Yok hayır diye mırıldandı duyulmayacak bir fısıltıyla. Aşık değildi hissettiği şeyler tamamen ergenliktendi. Yoklukta olduğu da söylenemezdi ama bu piç gibi duygusal yaklaşan birilerini de bulamamıştı bunca zamandır.
Sorgularına devam eden beyninin sıradaki sorusu Sinan kendini gizleyen bir homoseksüel yada biseksüel olabilir miydi? En çok böyle tiplerden nefret ediyordu işte. Bir heteroseksüelin homofobik oluşuna daha anlayışlı yaklaşıyordu. Yani bir heteroseksüel sırf onu üzmek için bu şekilde tutkuyla öpüşebilir miydi? Eğer durum buysa gerçek bir psikopatla karşı karşıyaydı. Ama Efe Sinan hakkında kötü düşündüğünde kendini kötü hissetmeye başlamıştı. Önceden hep kötü özellikleri aklına gelirken şimdilerde de tam tersi hep iyi yanlarını fark ediyordu.
Düşüncelerinin gürültüsü eşliğinde yorgun düşmüş beyni tam uykuya dalacakken telefonunun sesi ile irkilerek doğruldu. Yatağının içinde kaybettiği telefonunu ses eşliğinde bulup eline almıştı. Ekranda gördüğü isimle gözlerini devirip aramayı yanıtladı. Piç soluklanmasına bile izin vermeden istilasına devam ediyordu.
"Ne var?"
"Ne kadar romantiksin sen öyle." demişti Sinan ve onun sesinden bile somurttugunu anlayabiliyordu Efe. Bu durum onu gülümsetmişti ve
"Söyle hayatımın anlamı. Oldu mu?" dedi bir anda mutluluk dolan ruh hali sesine yansırken.
Sinan'ın bunun üzerine sadece gülmüştü. Ardından da "Dışarı çıkmak istiyordun. Bugün çıkalım mı?" demişti. Efe işte şimdi şok olmuştu. Yavaşça kaşlarını çatmıştı.
"Nasıl yani? Sevgili gibi mi davranacağız dışarda birbirimize?"
"Beni sevgilin olarak görmediğini sanıyordum." diyen alaylı ses kulaklarına doldu.
Sinan Mustafa'nın sandalyesine oturmuş Efe ile konuşurken sağa sola hafif hafif sallanıyordu. Kendi yatağına oturmuş Mustafa ise onu şok içinde izliyordu. Kardeşinin eşcinsel olduğunu az çok tahmin ediyordu ama bi erkekle flört ettiğini doğal olarak ilk kez görüyordu. Sinan onun şaşkın bakışlarına yarım ağız sırıtıp ona göz kırpınca Mustafa uyku yastığını hızla eline alıp ona fırlattı. Sinan tekerlekli sandalyeli öne doğru kaçarak kurtulmuştu.
"O ses ne?"
"Mustafalardayım da Mustafa kafama yastık fırlattı. Eğer beni sevgilin olarak gördüğünü bana yüksek sesle söylersen seni sevgilim olarak Mustafa ile tanıştırırım.
"Mustafayı tanıyorum ben. Bir yıl boyunca sen beni döverken kenarda dikilen yancın" İşte yine yapmıştı yine geçmişi hatırlatmıştı ama elinde değildi. Derin bir nefes alıp "Senin en yakın arkadaşın olduğunu biliyorum" diye mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fragile Dreams (BxB)
Roman pour Adolescents" Sana bunun nasıl bittiğini söyleseydim. Arkanı döner miydin? Hala ona aşık olur muydun? Yine de güler miydin? "