Efe'nin günlerdir bir gözü çalmayan telefonundaydı. Yaz tatili gelmişti. Efe günlük olarak roman okumaya her zaman gittiği parka gidiyordu. Kahvaltı masasında önündeki tabaktaki zeytinle oynarken bir yandan da tabağının yanına koyduğu telefonuna bakıyordu düzenli aralıklarla. Bu rutin bir haftadır hiç bozulmamıştı. Yani Efe'nin Sinan'ı buluşma mekanları basket sahasında bırakıp gittiği andan beri. Bu hali anne ve babasının da ilgisini çekiyordu ama sorup da onu üzülmekten korkuyorlardı.
Efe Sinan'ı o gün ardında bırakmıştı ama hiç öyle hissedemiyordu. Sanki Sinan onu ardında bırakmıştı gibiydi. İstediği şey bu saçma durumdan kurtulmaktı ama peki neden şu anda Sinan'ın pes etmiş oluşuna sinirleniyordu. Sinan asla pes etmezdi ki? Onu okuldan göndermek için bir yıldır boş bir çaba içinde olan o değil miydi? Eee şimdi niye bu kadar kolay vazgeçmişti? Demek ki Efe'yi uzak tutmak kadar çok istemiyordu onu yakınında tutmayı.
Yine atıştırıp sofradan kalktı. Odasına gidip sırt çantasını sırtına takıp anne ve babasına parka gittiğini haber verip evden çıktı. Durakta geçirdiği dakikalar sonunda gelen otobüse bindi. Günün bu saatinde boş olan otobüsün en arkasına yürürken aklına Sinanla otobüsteki anıları gelmişti. Harika diye düşündü. Sinan bu kadar sıra sürede hayatını ve beynini işgal etmeyi başarmıştı. Bu çocuğun isteyip de elde edemediği hiçbir şey yoktu belli ki. İneceği durağa gelince oflayarak düğmeye bastı. Havasız otobüsten inince derin bir nefes aldı. Hava çok güzeldi. Tam bir yaz günüydü. Efe bu güzel günü düşüncelerine musallat olarak mahveden piçe içinden bir dolu sövüyordu.
Parka girdiğinde kendine uygun bir yer aramaya başladı. Yavaş adımlarla yürüyor, çimlerin üstüne oturmuş insanlara bakıyordu. O sırada görmeyi hiç beklemediği o kişiyi görmüştü. Sinan ağacın dibine oturmuş bir elinde kitap diğer elinde ise sigarası kitap okuyordu. Hayal görecek kadar kafayı yemediyse oydu kesin. Şimdi yanına gidip ne işin var burda diye sormak istiyordu. Ama bunu yapmadı. Derin bir nefes alıp verdi. Yumruklarını sıkıp sanki onu görmemiş gibi yanından yürüyüp geçti. Kahretsin ki gözleri dolmuştu. Bu kadar hassas biri değildi normalde. Ama iki ayda hatta bırakın iki ayı son bir yılda hayatına ilk girdiği andan beri Sinan Efe'nin hayatını işgal etmişti. Neden yapardı bir insan bunu bir başka insana? Neden ondan nefret ediyordu? Efe'nin en çok canını yakansa bu iki ayda Sinanla çok iyi anlaşabildiğini görmek olmuştu. Keşke bunu hiç fark etmeseydi. Elinde gördüğü sigara ise kötü olan tüm anıları geri getirmişti. Şerefsiz, itleri Efe'nin kollarından tutarken onu döverdi ve ardından her seferinde bi de keyif sigarası yakardı. Efe Sinan'ın en çok o halinden nefret ederdi. Efe'nin yüzü kana bulanmışken Sinan'ın sigarasının dumanını üfleye üfleye içmesinden.
Adımları boş gördüğü alanda durdu ve çimin üstüne oturdu. Başını eğip dolan gözlerini yumruk yaptığı eliyle sildi. Bu park onun yeriydi. Tıpkı okuldan göndermeye çalıştığı gibi burdan da göndermeye çalışıyorsa avcunu yalardı. Efe bi homofobik şerefsize yenilmeyecekti. Çok istiyorsa o defolup gidecekti. Romanını açıp her zamanki kitap okuma pozisyonuna geçti. Dakikalar sonunda kendini romanına vermişti ve kendine doğru gelen şerefsizi fark edememişti. Geçen sefer yaptığı gibi aniden sırtına yaslanarak oturdu. Bunun üstüne irkilerek hızla kulaklığını çıkarıp kafasını arkaya çevirdi. Gördüğü bir adet şerefsizle sinileri iyice gerilmeye başlamıştı. Debelenerek kalktı ve bağdaş kurar pozisyona geçip oturdu.
"Derdin ne?"
Sinan omzunu silkti ve "Özledim arkadaşımı." dedi.
Efe şokla büyüttüğü gözlerle ona bakakaldı. Her seferinde bu yüzsüz tavrıyla onu gafil avlıyordu ama artık yetmişti canına. Bu şerefsizin oyuncağı olmayacaktı. "Arkadaş? Ne arkadaşı ulan. Ne anlatıyorsun sen?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fragile Dreams (BxB)
Teen Fiction" Sana bunun nasıl bittiğini söyleseydim. Arkanı döner miydin? Hala ona aşık olur muydun? Yine de güler miydin? "