Çoktan bir buçuk ay geçmişti. Jisung yavaş yavaş konağın düzenine alışmıştı. Evdeki omega ve beta ona çok yardımcı oluyordu. Burada çalışmıyor sadece evin içinde dolaşıyor vakit geçirmek için kitap okuyup bahçeye çıkıyordu. Hayatı şu an için yolundaydı fakat çok yalnızdı. Delta aşırı yoğundu iki hafta önceki kızgınlığı dışında omega deltayı pek görmemişti. En son görüştüklerinde sadece sevişmişlerdi.
Bahçede dün istediği çiçeklerin gelmesi ile kendine ayrılan yere çiçekleri ekiyordu. Uzun aradan sonra beyaz bol bir pantolon bol beyaz bir gömlek gitmişti. Burada çok iyi bakılıyordu. Şimdiden kilo almaya başlamıştı, hyungu görse çok mutlu olurdu.
Hyungunun aklına gelmesiyle hüzünlenen omega bir tane de hyungu için çiçek ekmişti. Ektiği menekşeye baktı ve gülümsedi. Bu esnada yanına yaşlı omega gelmişti.
Elinde getirdiği portakal suyunu genç omegaya verdi.
"Çiçeklerin çok güzel bu bahçe artık daha güzel bir bahçe olacak."
Portakal suyunu içen Jisung yaşlı omegaya bakıp " bunu da senin için diktim" dedi.
Jisung'un kendisi için diktiği çiçeğe bakan yaşlı omega elleri ile Jisung'un saçlarını okşayıp dolu gözlerle konuştu. " Teşekkür ederim yavrum, hayatında kalbin kadar güzel olsun. Güneş iyice yükseldi çok güneşte kalma çarpmasın" diyerek içeriye gitti.
Jisung son çiçeklerini dikip iyice tepeye çıkan güneşe bakıp içeriye gitmişti. Banyoya girip bir duş alması gerekiyordu. Toprakla uğraşmış çamur olmuştu.
Minho ise yine bunaltıcı bir toplantıdan çıkmış avlanmaya karar vermişti. Dönüşüp ormana doğru koştu. Ormanın derinlerine gelince durdu ve etrafı koklayama başladı. Bugün avı biraz büyüktü yavaşça avını rahat göreceği bir yere geldi. Bir erkek geyikti. Otlanmaya dalan geyiğe yaklaştı. Birden çıkan çıtırtı ile geyik hemen kaçmıştı. Sesi yapan Minho değildi. Minho biraz dikkat edince bir başka kurdun varlığını hissetti fakat aldığı aura oldukça zayıftı.
Duyularını tam açıp bu zayıf aurayı bulmaya çalıştı. Kısa süre sonra gölün oradaki sık ağaçlık alana geldi. Etrafa baktığında bir ağacın altına çökmüş zayıf kurdu gördü. Bir betaydı ve oldukça zayıf düşmüştü. Minho gördüğü, sınırlarını ihlal eden bu yabancının yanına geldi. Beta tepesine dikilen heybetli kurda bakışlarını çevirdi.
Delta kurdu ön ayağı ile dürttü. Kurt buna bile tepki vermekte zorlanıyordu. "Dönüş" diye komut verip aurasını kullandı. Beta gücü olmasa bile aldığı aura ile dönüştü. Zayıf güzel bir erkek betaydı. Beyaz teni ve mavi gözleri ile baygın bir şekilde deltaya bakıyordu. Minho da dönüştü ve kurda bakmaya devam etti. Beta nefes alıp vermekte zorlanıyordu. "Lütfen beni öldür"dedi. Betanın tek söyleyebildiği şey bu olmuştu. Gözleri kapanmıştı ve nefes alışverişleri zayıflamıştı. Delta istese onu kurtarabilirdi. Bir kez daha baktı güzel betaya o esnada kafasına saplanan acı ile durdu. Zayıf bir acıydı fakat Delta hissetmişti. Hızla betanın isteğini yerine getirip onu ağaç dalına bıraktı. Buraya güvenilir bir adamını gönderip kontrol ettirecekti.
Hızla doğruldu ve tekrar dönüşüp konağa doğru yol aldı. Acele ediyordu çünkü omegasını hissetmeye çalıştığında ondan zayıf bir aura almıştı. Koştu hemen omeganın penceresinden atlayıp dönüştü. Odaya baktı, oda boştu. Banyonun kapısını açtı ve içeri baktı. Yerde baygın yatan omeganın kafa kısmında kan vardı. Koşarak onu kucağına aldı. Kapıdaki betaya acil hekimi getirmesini söyledi. Üzerine hızlıca kıyafet geçirdi.
Hekim gelmiş önce omeganın kafasına bakmıştı. Kafasını mermere çarptığı için derin olamayan bir kesik olmuştu onu sardı. Daha sonra genel muayene etti. Muayene sonrası deltaya döndü.
"Deltam tebrikler omeganız hamile"dedi. Delta değişik duygular yaşasa da belli etmedi. Hekime bu konu ile ilgili kimseye konuşmaması gerektiğinin mesajını verdi.
Hekim çıktıktan sonra omegaya baktı. Kafasındaki sargıdan taşıp alnına dökülen saçları yavaşça geriye attı.
"Umarım bu bebeği doğurabilirsin." dedi ve omeganın saçlarını biraz daha okşayıp iyileştirici feromonlarını salgıladı.
Daha sonra çıkmış banyosunu yapmış toplantıların yapıldığı kurul binasına gitmişti. Odasına geçip Chan gelmesini bekledi. Bir süre sonra topladığı bilgileri aktarmak üzere Chan geldi.
"Deltam bütünlüğü sağladık tüm sürüler yanımızda yer alacak, hazırlıklara başlanması talimatınızı tüm sürelere ilettim."
"Çok güzel"
"Bir de deltam Changbin isimli betayı araştırdım. Esir düşüp buraya getirilen betalardan biri, yemekhane aşçı kimse ile hiçbir bağı yok. Omega ve beta tamamen masum ve buraya yabancılar."
"Peki çok kısa zamanda betayı al benim konağa getir." Omega hamileydi ve bu dönemde yanında daha yakın olduğu birine ihtiyaç duyacaktı. Delta her ne kadar onu kontrol etse bile büyük güne yaklaşıyorlardı. Bunun için hazırlıklar yapılmalıydı.
Jisung akşam uyanmıştı. Canı inanılmaz tatlı bir şeyler istemişti. Evde bu saatte çalışanlar olmuyordu. Hızla mutfağa girdi eğer canının istediği şeyleri yemese oturup ağlayacaktı. Dolapları karıştırdı, her yeri döktü en sonunda bulduğu bir kavanoz çikolata ile gözleri ışıldadı. Meyvelerin bulunduğu dolabı açtı. Birazda orayı karıştırdı. Bulduğu çilekleri tabağa koydu. Yere oturup çilekleri çikolataya batırıp batırıp yiyordu. Kendini o kadar kaptırmıştı ki yüzü bile çikolata olmuştu. O kadar çok mutluluk hormonu salgılamıştı ki delta omeganın neye bu kadar mutlu olduğunu merak etti. Yavaşça konağa giriş yaptı. Omeganın odasına çıktı. Jisung'un odasında olmadığını görünce gelen kırılma sesi ile mutfağa indi. Gözlerini kocaman açmış kırılan tabağa şaşkın gözlerle bakan ağzı yüzü çikolata olmuş bir sincap bulmuştu. Gördüğü tabloya gülmüştü fakat gözleri dolan omegayı görünce hemen yanına koştu. Kırıkların arasından onu aldı ve dizine oturttu.
"Ağlama sorun değil kırılan sadece bir tabak. Ayrıca bu halin ne, canın tatlı bir şeyler mi çekti?" diyerek gülümsedi, Delta.
Jisung kafasını evet anlamında aşağı yukarı salladı.
"Bu yüzünün hali ne?" Minho çelimsiz olan omegayı kucağına alıp ayağa kalktı. Omegayı tezgaha oturtup cebindeki mendilini ıslatıp sıktı yavaş yavaş omeganın yüzünü temizledi. Omega suç üstü yakalanmış çocuklar gibi koca gözleri ile yüzünü temizleyen deltayı izliyordu. Delta işini bitirip mutfakta gözlerini gezdirdi. Durum oldukça vahimdi. Tekrar güldü.
"Canın bir şey isterse muhakkak bana haber var. Biz eşiz omegan bana seslense hemen duyarım." Elini omeganın karnına koydu. "Bundan sonra bu aşermeler çok olacak."
Jisung deltanın son söylediği ve karnında olan elleri ile şaşırdı. Sanki daha da fazlası mümkünmüş gibi gözlerini kocaman açtı. Delta onun yüzündeki şaşkın ifadeyi görünce gülümsedi.
"Fark etmedin mi?"
"Hayır" anlamında kafasını salladı omega.
"Bir buçuk aylık hamilesin. Bir bebeğimiz olacak." Jisung çok mutlu olmuştu. Sevinçle deltanın boynuna sarıldı. Delta onun sarılmasına karşılık verip ince beline kollarını sarmıştı. "Çok dikkatli ol, kendini yorma ve canın bir şey istediğinde bana haber ver. Tamam mı?" Kendini biraz çekip Jisung'un çenesinden tutup kaldırdı. Sorusunu yineledi.
"Tamam mı?" Omega onaylamak için kafasını salladı. Minho, Jisung'un dudaklarına öpücük koydu. Deltanın öpücüğü ile mutlu olup utanan omega kafasını eğip gözlerini kaçırdı. Onun bu tepkisine kahkaha atan Minho onu kucağına aldı. Aniden kucaklanan Jisung hızla kollarını Minho'nun boynuna sardı.
"Mutfak böyle kalsın yarın toplarlar." Kucağındaki omega ile onun odasına çıkan Delta yatağı açtı ve omegayı yatağına koydu. Ayaklanacaktı fakat tutulan eli ile Jisung'a baktı.
"Şey benimle uyur musun?" dedi. Minho bir süre ne yapacağını bilemedi. Onun kararsızlığı ile Jisung elini çekti. Üzgün şekilde kafasını eğdi. Onun bu halini gören Minho örtüyü açıp yatağa girdi. Jisung'u göğüsüne çekti. Saçlarına bir öpücük bıraktı. Bir süre sonra omeganın nefesi düzenli bir hal aldı. Minho ise düşüncelerle boğuşuyordu. İlk defa büyük gün için korku hissetti. Koruması gereken iki can vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
D-Day/ Minsung
FanfictionKalbini çevresi yüzünden kapatmış olan deltanın bir gece dışarıda bulduğu omega ile yumuşayan kalbi ve onların tatlı hikayesi... omegaverse evreni...