Taehyung'dan
"Bebeğim? Sen böyle kucağımda sessizce otursan. Ben de bir hyunglarını arasam olur mu?"
"Olur Teyung~"
"Yerim seni."
Kahvaltı faslımız bittikten sonra Jungkook'u ısrarlarım sonucunda kucağıma oturması için ikna edebilmiştim.
Şimdi de gruptan gelen yoğum mesajlar üzerine toplu bir arama yapmam gerekti.
Ben bizimkilerle toplu arama yaparken, Jungkook kucağımda sabırsızca oturuyor ve beni dinliyordu.
Elleri durmadan karnımın üzerinde ritimle inip kalkıyordu.
"Evet hyung. Peki. O zaman görüşürüz?"
Telefonu kapattığımda Jungkook da kendi telefonunu çıkartmış ve bana bakmıştı.
"Teyung. Şimdi ben de Jimin-shi'yi arayacağım. Sen de beni bekle olur mu?"
"Olur güzelim. Sen konuş."
Bu bana verilen en iyi şanstı şu an...
O konuştukça alt dudağı aşağıya sarkıyordu ve minicik kalıyordu. Sesi, inceliyor ve tatlılaşıyordu. Yanaklarını şişiriyordu bazen. Bazense ağzı o şeklini alıyor ve öndeki tavşan dişlerini görüyordum... gözleri hevesle parlıyor ve sonra da ağzı yay gibi geriliyordu. Gülümsüyordu...
Ve ben, her gülümsediğinde gözlerimin dudağının altındaki beni ile tavşan dişleri arasında mekik dokumasına izin veriyordum.
Jungkook telefonu ile uğraşırken, ellerimi kalçalarının iki yanına, beline koyduğumda saliselik bana bakmış ve yutkunarak telefonuna dönmüştü.
O telefonda her ne yapıyorsa, ki bilmiyordum. Her parmağı sayfayı aşağı kaydırdığında gözleri daha da açılıyor, alt dudağı daha da seyiriyordu.
Merakla bir şeyi okuyor gibiydi...
Ve siktir... çok çok çok tatlıydı. ÇOK!
Dayanmam gerekiyordu ama.
Dayanamadım. Telefonunu elinden alıp kenara fırlattığımda bana "hey!" Demiş, fakat cümlesine devam edemeden dudaklarını dudaklarım ile susturmuştum. Elim, yumuşacık ensesini kavradığında kaşlarım ister istemez çatılmıştı.
Dudağı, ensesi, saçları, boynu, burnu, yanakları, elleri, beli, tanrım... her yeri neden bu kadar yumuşaktı?
Deliriyordum. Ben, Kim Jungkook'un güzelliği karşısında deliriyordum. Aklımı yirityordum en sonunda.
Ve o minik elleri göğüslerimin üzerinde durmuştu.
Beni göğsümden ittiğinde ona hayal kırıklığı ile öfkenin karışımıyla baktım.
"T-teyung! K-kanattın!"
Bana büzdüğü dudağını minik parmakları ile içini açıp göstermişti.
Cidden kanatmıştım...
Dudaklarımı kanayan dudağına bastırıp çekildiğimde bana "manyak mısın?" Dercesine bakması zerre umrumda değildi.
"Teyung... kanıyordu. S-sen kanı emdin.."
"Hm hm? Hatta birazdan bu tatlılığın karşısında seni yiteceğim."
Az önce Jungkook'un telefonunu fırlattığım yerden bir takım çığlıklar geldiğinde Jungkook, kucağımda otururken telefonuna uzanmıştı.
Kucağımda otururken...
Siktir ya...
"JUNGKOOK! TANRIIIIMMM HER ŞEYİ DUYDUM KANK-"
Jungkook anında telefonu kapatıp koltuğa geri fırlatmış ve elleri ile yüzünü kapatarak göğsüme yaslanmıştı.
"R-rezil oldum.."
Sırtını okşadığımda saçlarından öpmüştüm.
"Şşh bebeğim rezil olmadın? Her insan öpüşür. Lütfen."
"A-ama T-Teyung. B-ben bir daha J-Jimin'in yüzüne b-bakamam ki..."
"Bebeğim bakars-"
Çalan kapı ile resmen Jungkook yukarıya, odama fırlamıştı.
Ben de çalan kapıya koştuğumda, küçük Tae'ye aniden giren sızı ile yavaş yürümeye devam etmiştim.
Ah Jungkook, ah...
"Jimin?"
"JUNGKOOK'U SÖMÜREN TAEHYUNG! SANA DA MERHABA!"
"Sen odasına git. Ben onu çağırırım."
"TEŞEKKÜRLER SÖMÜRÜCÜ!"
Jimin koşarken kıçına attığım tekme ile poposunu tutmuştu.
"Hey!"
"Sömürücü dersen seni de Yoongi'ye sömürttürürüm. Sus şimdi."
"Tamam. Kaç defa sömürücü dememi istersin?"
"Siktirip gir artık şu odaya boğucam şimdi seni."
Jimin gülerek odaya girdiğinde ben de gülmüş ve odama girmiştim.
Jungkook'u aramıştım gözlerimle.
Ama odada yoktu.
Odasına gittiğimde, Jimin koltukta oturmuş öylece bekliyordu.
"Jungkook?"
"Bi dakka daha bekler misin?"
Odama geri girdiğimde yatağımın altına bakmıştım.
Yoktu.
Dolabım son çare olduğunda hızla kapaklarını açmış ve tek tek bakmıştım.
Son kapağı açtığımda, dolabın en altında, asılı kıyafetlerim arasına gizlenmiş, ağzına daha bu sabah üzerimden çıkarttığım tişörtü kapatan bir adet Jungkook bana merhaba demişti.
"Bebeğim napıyorsun sen onunla?"
"Ş-şey T-Teyung. K-kokun b-beni b-biraz s-sakinleştirdi de.."
Minicikti. Dolaba girmiş, öyle minicik oturuyordu...
"Jungkook kalkar mısın?"
Anında kalktığında, odada bekleyen Jimin'i resmen unutmuştum.
Onu hızla yatağa yatırıp, üzerine çıktım ve deli gibi öpmeye başladım.
Kendimi kaybetmiştim.
Jungkook bu kadar öpülesiyken, ben kendimi kaybetmemezlik yapamazdım...
Boynuna inmiştim.
Dudaklarımı her tenine bastırıp dilim ve dişlerim ile üzerinden geçtiğimde, Jungkook ensemdeki saçları daha da çekiştiriyor ve beni kendisine daha da bastırıyordu.
Ve minikçe inliyordu...
Tanrım... inlemesi bile çok güzeldi. Ve ben ilk defa duyuyordum.
Tamam. İnlemesini sabaha kadar dinleyebilirdim...
Odanın kapısı anında açıldığında Jungkook beni üzerinden itmiş ve déjàvu yaşamamı sağlamıştı.
"OHA DEVAM EDİN HEMEN!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
반 자매애 |+18|
FanfictionKim Jungkook, 16'sı bitmek üzere olan bir çocuktur. 16'sının bittiği yaz (yani bu yaz) Kim Ailesi tarafından evlat edinilir. Doğduğundan beri hep bir abisi olmasını isteyen Jungkook, Kim Ailesinin tek çocuğu olan, kendisinin de hyungu olan Taehyung'...