12 - Ölümün Etkisi

358 26 4
                                    

Başlıyoruz 🥺

Jungkook'dan

1 ay sonra

"H-hyung a-ağlama lütfen-"

"G-güzelim s-sen b-biraz h-hadi y-yoongi i-ile k-kal. B-benim b-biraz k-kafamı d-dinlemem g-gerek."

"Gel Jungkoo-"

"Hayır! Hyung! Seni yalnız bırakamam! Lütfen-!"

"Jungkook! Sana git dedim! Biraz yalnız kalmak istiyorum! "

Hyung bana bağırdığında dolu gözlerimle, dolu gözlerine bakmıştım.

Galiba haklıydı...

Yaşadıklarının ağır gelmesi çok normaldi...

Hyung bana arkasını dönerek kendisini bekleyen araca bineceği sırada bir çok iş adamı etrafını kaplamıştı bile.

"Kim Bey, eğer isterseniz size bu yolda yard-"

"Kim Bey, 3de toplantınız-"

"Kim Bey-"

"KESİN SESİNİZİ!"

Taehyung'un bağırması ile herkes ona bakmış ama o bunu umursamadan arabaya binerek cenaze alanından uzaklaşmış ve mezarlıktan çıkmıştı.

"Gel Jungkook gidelim"

"H-hyung. M-muzlu s-süt d-de alalım m-mı? B-bir d-de J-jimin'i."

"Alalım güzellik. Gel bakalım bin arabaya."

Yoongi hyung'un arabasına bindiğimde Hyung, diğer hyunglar ile biraz konuşmuş daha sonra o da arabaya binmişti.

"Gitmek istediğin bir yer var mı? Gidebiliriz istersen?"

"Y-yok hyung. D-direkt e-eve gitsek? A-acıktım da.. b-bir de J-Jimin'e sarılmak istiyorum."

"Jimin'i şu an almasak iyi olabilir Jungkook. Ben onu arar haber veririm. Hem bak ben varım burada? Bana sarılmak istemez miydin??"

Ağlamama rağmen kıkırdamıştım.

Hyung'un neden Jimin'i almak istemediğini biliyordum. Ikisi beraberlerdi ve benim yanımda bir süre Taehyung olmayacaktı daha da acı çekmemi istemediği için Jimin'i almak istememişti.

Ben de kabul etmiştim.

"İsterim hyung"

"O zaman direkt markete gidiyoruz!"

Taehyung'dan

Artık yoklardı...

Hiç yoklardı....

Beni bu yaşıma kadar sarıp sarmayalayan annem ve babam artık yoktu.

Siktirip gitmişlerdi... ve her şeyi benim üzerime yıkmışlardı.

Yol boyunca eve gidene kadar düşünmüştüm...

"Şirket bana kalmıştı... ne yapacaktım? Şirket yönetmeyi bile bilmiyordum ki ben?"

"Okuyordum... okulu bırakmak istemiyordum."

"Onca parayı nasıl koruyacaktım...?"

"Banka şifreleri neydi...?"

"Daha bilmediğim onca mal varlığımız çıkmıştı ve ben onlarla napacaktım...?"

"Babamın bir planı var mıydı..?"

"Ya her şeyi bombok edersem...?"

Tek düşündüklerim bunlardı.

Derken eve gelmiştik. Zaten eve gittiğimde de gittiğim gibi yatıp uyumuştum..

Ağlayarak...

Yoongi'den

Jungkook ağlıyordu. Biraz ortam değişikliliği için markete gelmiştik ve şakasız, 13 kutu muzlu süt almıştı.

Eve gidene kadar gelmeleri için pizza falan da sipariş ettiğimde Jungkook cips ve çikolata alıyordu.

Karışmamıştım çünkü iyi değildi. Ailesi ölmüşken bir de onu kısıtlayamazdım.

Tamam, öz ailesi değildi. Ama bir bağ kurmuştu onlarla. Ve bu onları eminim ki kendi ailesi gibi görmesini engellememiştir.

Sonunda eve geldiğimizde bizimle birlikte yemekler de gelmişti.

Jungkook yemeğini yarısına kadar yemiş, ve bırakmıştı. Pek karışmamıştım.

"Muzlu süt ister misin?"

"O-olur."

Muzlu sütlerinden bir tane açıp eline verdiğimde kendine çektiği bacakları ile koltukta otururken kapalı televizyona bakarak sütünü içiyordu.

"Televizyonu açmamı ister misin kook?"

Olumsuz anlamda kafasını sallamış ve yere bakmaya başlamıştı.

Yanına gidip saçlarını okşamış ve minicik öpmüştüm. Gözlerini de sildiğimde yanına peçete bıraktım.

"Küçük şey seni. Ağlama ama artık? Ben Jimin'i arayıp haber vereceğim tamam mı? Bir şeye ihtiyacın olursa seslen ben gelirim."

"T-tamam h-hyung. E-eğer j-jimin b-beni isterse u-uyuyor d-der misin?"

"Derim güzellik."

Yanından ayrıldığımda koridoru turlayarak Jimin'i aramıştım.

"Jim-"

"YOONGİ?! KİM TEYZE VE KİM AMCA ÖLMÜŞ MÜ?!"

"Öyle Jimin. Ve lütfen bağırma."

"Jungkook nasıl? Eve gittim ama kimse kapıyı açmadı.."

"Taehyung'un evde olması gerek aslında?"

"Taehyung Hyung'un odasının ışığı açıktı. Bilmiyorum. Jungkook nerede?"

"Jungkook bende miniğim."

"Tamam geliy-"

"Gelmesen iyi olur güzelim. Tae biraz Jungkook'a çıkıştı. Biraz bizi ayrı görse iyi olur."

"Hm anladım. Tamam o zaman. Biraz Jungkook'la konuşsam?"

"Uyuyor. Vermeyi ben de isterdim."

"Peki. Uyanınca söyler misin beni arasın?"

"Söylerim bebek. Kapatmam gerek."

"Tamam. Seni seviyorum."

"Ben de seni sevgilim."

Salona girdiğimde Jungkook hâla ağlıyordu.

Yanına oturup omzunu okşamıştım.

"Kookie? Ağlamaz mısın artık?"

"H-hyung? D-dizine yatabilir m-miyim?"

"Tabii ki de yatabilirsin"

Jungkook dizime yattığında saçlarını okşamaya başlamıştım.

Ağlaması hafiflediğinde cızırdayan sesi ile konuşmuştu.

"H-hyung? N-nasıl o-olmuş?"

Zordu... şu an bunu anlatmak benim için çok zordu.

"Jung-"

"Hyung.. l-lütfen söyle."

"T-tır a-altın-"

"T-tamam... a-anladım h-hyung."

"Jungkook.. ağlama lütfen. Bak Taehyung da üzülür sen ağlarsan."

"A-ağlamıyorum k-ki h-hyung? İ-iyiyim."

O kadar iyiydi ki. Masumdu.. onu bir abi edası ile sarıp sarmalamak istiyordum. Jungkook eğer kardeşim olsaydı, kardeşten öte olmuştu benim için.

Saçlarını okşamam ile kısa süre sonra uyuduğunda onu misafir odasına taşımıştım.

Aşağıya geri indiğimde ortalığı toplamış ve Taehyung'u aramıştım.

Saatin geçliğine vererek ben de odama çıkmış ve son kez Jimin ile konuşarak uyumuştum...

반 자매애 |+18|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin