✨Bayadır bölüm atmıyordum kusura bakmayınn✨
Kan
Öfke
İğrenme
Aptallık
Pişmanlık
Ve daha çok kan
Başım dönüyordu. Hayır başım dönmüyordu.Oturuyor muydum? Hayır ayaktaydım. Nerdeydim. Ah evet evimdeydim. Neden heryer kırmızıydı? Ah evet ailem. Ölmüşlerdi. Bu nu yapan kişi kimdi? Etrafıma bakıyordum. Biri vardı. Gözlerindeki korku korkunç biri olduğumu kanıtlıyordu. Buna mecburdum. Güçlü olmalıydım. Herkesden herşeyden güçlü olmalıydım. Kimse bilmiyordu ve bilmemeliydi gerçekleri. Kanlar içerisindeki kişiyi es geçerek ona döndüm. Artık bilmelilerdi. Artık saklamaktan yorulmuştum...
"FUJİWARA!" İrkilerek yataktan hızlıca doğruldum. Güneş daha yeni yeni doğuyordu. Gözyaşlarım hiç durmadan akıyordu. İyi de ben niye ağlıyordum ki. Rüya görmüş olmalıydım. Neredeyse her sabah böyle uyanıyordum fakat sebebini bilmiyordum. İnosuke beni uyandırmıştı. "Kabus falan mı gördün?" sorusuyla kafamı olumlu anlamda salladım. "Öyle olmuş olmalı ama ne gördüğüm hakkında en ufak bir fikrim yok." Sonra kafama dank eden şey yüzünden şaşkınlıkla ona döndüm. "Sen az önce ismimi söyledin." Kafası karışmış bir şekilde bana baktı "İyide ben her zaman ismini söylüyorum noldu bunamaya falan mı başladın?" Gözlerimi devirirken yattığım yere baktım. Kaşlarım çatılırken benim buraya nasıl geldiğimi düşünmeye başladım. İnosuke ikimizde futonunun üstine yatmıştı. Bende öylece yerde yatıyordum. "Futonumu almışsın." Sırıtarak "Yoo ne münasebet?" diyerek karşı çıktı. Normaldr olsa kızardım ama söylediği şey komik geldiği için kızmak yerine sadece gülümsedim. Ben gülümserken o yüzümü inceledi ve aniden kaşlarını çattı. "Ne komikte gülüyorsun bu görev bitince dövüş benimle Fujiwara!" Sesini olabildiğince alçak tutmaya çalışıyordu çünkü bu saatte çalışanlar ayakta olabilirdi ve içeriden erkek sesi gelmesi biraz kötü olurdu. Geri uyuyamayacağıma karar verdikten sonra futonumu düzelttim. Odamız oldukça küçüktü. Zaten 2 kişi kaldığımız için pek sorun etmiyordum gerçi. İnosuke ise futonunu düzeltmeden üstüne oturdu. "Kalksana zaten Makio-san'ı arayacağız." Tam bağırıp bir şeyler diyecekken odanın kapısı hızla açıldı.
Tanımadığım genç bir kadın "Siz hala kalkmadınız mı daha çok işimiz var!" Cevap olarak ise sadece kafamızı sallamakla yetindik. Söylenerek kapıyı hızla geri kapattı. Gözlerimi devirmeden edemedim. Burası gece hayatının olduğu bir yerken neden bu kadar erken kalkmak zorundaydık ki! Ben uyumayı çok severdim. Hatırlıyordum. Ben daha iblis bile olmamışken çok tembel bir kızdım. Benim arkamı hep ablam toplar, annemin bana kızmaması için herşeyi yapardı. Sahi ablamın adı neydi ki? Ah hiç hatırlayamıyorum. Düşüncelerimden kurtulmak için başımı iki yana salladım. İnosuke'nin bana 'sen delirmişsin' bakışlarını görmezden gelerek onun futonunu da topladım. Ablama benzemiştim. Bu düşünce kıkırdamama sebep olmuştu. İnosukeye çenemle kapıyı işaret ederek "Hadi bakalım Makio-san'ı bulalım" dedim. İkimizde çıkıp etrafı gezmeye başladık. Onu yalnız bırakmıyordum çünkü İnosuke'yle gelmemin sebebi aslında ona göz kulak olmamdı. Tengen-sama onu yalnız bırakmamam konusunda beni uyarmıştı. Bu işime gelmişti ya neyse...
Kadınların konuşmalarından Makio-san'ın odasını bulmuştuk. İçeride bir iblis olduğu çok açıktı. Hızlıca içeri girip etrafı incelemeye başladım. İçeride pencere olmamasına rağmen içeride sürekli olarak esen bir yel vardı. Tam karşımdaki duvar kağıtlarla kaplıydı. Sonra hemen iblisin varlığını hissettim, yukarıdaydı. İnosuke de bunu hissetmiş olacak ki kapının önündeki ramen tabağını tavanda doğru fırlattı "Buldum seni!". Hemen sonra tavandan gelen seslerle iblisin farklı yöne doğru haraket ettiğini anladım. İnosuke'yi kolundan tutarak sürüklemeye başladım. Hemen kolunu benden kurtarıp benim önüme geçti. İkimizde tam gaz koşarken unuttuğumuz bir şey vardı. Burada ki insanlar... Ben onlara çarpmamak için hızımı düşürmüştüm fakat İnosuke tam gaz koşmaya devam ediyordu. İnsanlara bağırarak koşarken hepsinden özür dilerek İnosuke'ye yetiştim. İblisin duvarda olduğunu hissetiğimizde İnosuke duvara tam bir yumruk atmak üzereydi ki karşımıza çıkan tahminim 20li yaşlarında bir adama çarpımştı. Duvarda oluşan çatlak ve adamın suratı o kadar komikti ki kahkahamı tutamadım. Yanımıza gelen kadınları görünce kahkahamı hemen kestim. İnosuke kadınları hiç takmadan koşmaya devam ederken ben herkesten -özellikle de o adamdan- özür dileyip ona yetişmeye çalıştım. Yanına geldiğimde ise etrafa kaşlarını çatmış bir şekilde baktığı için izini kaybettiğini anladım. Üstelik bende iblisin varlığını hissedemiyordum.
"Lanet olsun hissedemiyorum." deyip üstündekileri çekiştirmeye başladı. Şu an o kadar tatlı duruyordu ki gülümsemeden edemedim. O sinirle bir şeyler derken ben onun yüzüne o kadar odaklanmıştım ki sesini bile duymuyordum. Kalbimin atışları hızlanıyordu. Kan yanaklarıma hücum ederken hızlıca kafamı iki yana salladım. Şimdi bunları düşünmenin zamanı değildi. Sakin olmalıydım ve iblise odaklanmalıydım. Ama ne kadar odaklanırsam odaklanıyım iblisin varlığını hissedemiyordum. Bunun tek bir açıklaması olmalıydı o da iblisin bu evde olmamasıydı! "İblis, iblis bu evde değil!" Bana dönüp kafasını yana yatırdı. "Bizde 2 saattir iblisi kovalamıyorduk demi!" kıkırdayarak ona döndüm. "Hayır kastettiğim o değil. İblis bu evdeydi fakat artık değil nasıl bilmiyorum ama bu evden çıkmış olmalı."
"Sabah olduğunun farkındasın değil mi? Buradan çıkamaz."
"Elbette sabah olduğunu biliyorum domuz kafa! Evler arası geçiş yapıyor olabilir diye düşünüyorum." Kaşlarını çatarak hızlıca rastgele bir odaya girip kapıyı hızlıca kapattı. Birkaç saniye olduğum yerde kaldım. Çıkmadığını görünce bende içeri girdim. İçeriye girdiğimde onu bacaklarını kafasının üstüne getirmiş bir halde görmeyi beklemiyordum.
"Ne yapıyorsun?" İrkilerek bana baktığında burada olduğumu yeni farkettiğini anladım. Kısaca "Odaklanıyorum." demişti. Çok geçmeden içeri bir kadın girmişti. Bizde hızlıca selam verip o odadan ayrılmıştık. Hava kararmaya başlayınca buradaki kadınların makyajına yardım etmeye başladım. Buradaki kadınlar o kadar sevecendi ki başka bir zamanda onlarla tanışmak isterdim. İşim bittiğinde odama çıkıp hemen uyumak istedim fakat İnosuke'nin benim futonumda uyuduğunu görünce sinirlenerek ona tekme attım. Hızlıca doğrularak çatık kaşlarıyla bana baktı. "Ne yapıyorsun be sen!"
"Ne bağırıyorsun zaten benim futonuma yatmışsın kalk."
"Ha ne fark ederki yat işte."
"Uğraştırma kalk hadi." Oflayarak hemen iki adım yanındaki futona geçti. Aslında normalde olsa daha da uzatırdı ama bugün uzatmamıştı. Bu oldukça şaşırtıcıydı. Futonuma yerleşip uykuya daldım...
✨Evett bu bölüm bu kadardı oy ve yorum atmayı unutmayınn.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Demon slayer X Reader
Fanfiction""Üç tane Mizunoto'yu eğitmenizi istiyor." Ne?! Üç tane Mizunoto mu? Ben daha kendimle ilgilenmiyorum bi de onları mı eğiteceğim."...