1.0

452 33 51
                                    

Ertesi gün kalktığımda her zamanki gibi ev işlerine yardım ettikten sonra Tanjiro'yla buluşmak için çatıya çıktık. Çatıda Tanjiro'yu beklerken İnosuke elindeki taşı durmadan yere vurup ritim yapıyordu. "İnosuke şunu yapmayı keser misin?" 

"Kapa çeneni!" Artık sese katlanamadığım için elindeki taşı hızla alıp sıkıca tuttum. "Ne yapıyosun be?! Ver şunu!" Kıkırdayarak elimi havaya kaldırdım. Elini hızlıca elimin üstüne koyup avcumdaki taşı almaya çalıştı. Tabi ki ben bunu beklemiyordum. Yanında başka taşlarda vardı değil mi onları da alabilirdi!? Dakikalarca beklediğimiz Tanjiro da şimdi geldiğinde sinir krizi geçirmek üzereydim. Taşı hemen ona verip domates gibi olmuş yüzümü başka tarafa çevirdim. Neden bu kadar heyecanlanmak zorundaydım ki! İblis hakkında konuşurlarken sadece onaylıyor ve kısaca cevaplar veriyordum. Çok geçmeden Tengen-sama'da gelmişti. Fakat Zenitsu hala ortalıkta yoktu. 

"Zenitsu nerede?" Sorum üzerine Tengen-sama derin bir nefes aldı. 

"Zenitsu gelmiyor."

"Ne, ne demek Zenitsu gelmiyor" diye sorduğumda derin bir sessizlik oldu. 

"Dün geceden beri hiç bir haber alamadık ondan

Onun için endişelerim giderek artıyordu. Onlara tahmin ettiğimden çok daha fazla değer vermiş olmalıydım. Ama bir konuda artık emindim o da İblisin evler arası geçiş yapabildiğiydi. "Buraya tek gelmeliydim. Bundan sonra Fujiwara ve ben burada kalacağım siz gitmelisiniz." Deyip gitti. Oflayıp önüme döndüm.

"En düşük seviyede olduğumuz için mi bize güvenmiyor dersin İnosuke?"

"En düşük seviyede değiliz biz Kanoe'yiz biz. Gün giderek sana yakılaşıyorum Mizuki!" Bana seslendiğini anlamıştım ama içimde garip bir burkulma olmuştu. Gözlerim dolmaya başladığını kafamı hızla başka tarafa çevirip göz yaşlarımı silmeye başladım. Ağlamayacağımdan emin olduktan sonra ikisinede gülümsedim. İnosuke farketmemişti ama Tanjiro ağladığımı farketmişti. Neyseki İnosuke Tanjiro'ya rütbemizi gösteren Ergüvan Çiçeği İşlemesini öğretmişti de kurtulmuştum. En azından şimdilik...

İnosuke ve Tanjiro konuşurken ben sessizdim. Evler arası geçiti söylemeyi unuttuğum aklıma geldiğinde onlara söyledim. Tanjiro beni onaylarken gece buluşucağımız evi yani Ogimoto evini seçtik. Tam İnosuke'yle gidecekken Tanjiro beni durdurdu. Tük sanırım kurtulamamışım. Tanjiro benimle konuşmak istediğini söyleyince İnosuke'ye beni beklemeden gitmesini söyledim. Gözleri Tanjiro'yla benim aramda gidip gelirken başını sallayıp gitti. Ay yoksa kıskanmış mıydı? Kıskanmış olma düşüncesi beni güldürürken Tanjiro'ya döndüm.

"Fujiwara-san ağladığınızı gördüm de iyi misiniz?" 

Gülerek "Tabii ki iyiyim gözüme toz kaçtı da."

"Buna inanmamı beklemiyorsunuz herhalde. Anlatmak isterseniz dinlerim." Diyerek gülümsedi. Tanjiro'ya anlatabilirdim biliyordum fakat ne anlatacağımı bilmiyordum. Sonra aklıma birden Nezuko geldi.

"Tanjiro neden iblis avcısı oldun?"

"Nezuko'yu tekrar insan yapmak için." Tam tahmin ettiğim gibiydi işte. Önceden bir iblis olduğumu Tanjiro'ya söylesem belki yardımım dokunurdu.

"Tanjiro sana bişey diyeceğim ama kimseye demek yok tamam mı?" Başını sallamakla yetinirken ben ne diyeceğimi bilemedim. "İnosuke ve Zenitsu'ya bile demek yok ama tamam mı?" Gülerek tekrar başını salladığında derin bir nefes aldım.

"Ben şey 2 yıl öncesine kadar İblistim." Önce hiçbir şey demeden düz bakışlarıyla bana bakıyordu. Yaklaşım 1-2 dakika sonra dediğimi yeni algılamış olacakki "NEEEEEEE" diye bağırdı. Elimle ağızını kapatarak susmasını sağladım. İşaret parmağımı dudaklarıma götürerek 'şşşt' yaptım. Topuzumdan çıkan kahküllerimle oynamaya başladım. Bu kadar şaşırıcağını bilsem söylemezdim!

"Nasıl yaptın Fujiwara-san." Artık biraz daha sakin gözüküyordu. Derin bir nefes aldım. 

"Aslında hiçbir fikrim yok. Birden oldu." 

"Hiçbir şey yapmadın mı yani." Başımı olumsuz anlamda sallayarak dudaklarımı büzdüm.

"Ben insan olduğumdan beri kabuslar görüyorum ama bana ait değiller. Bazı rüyalarımda insan halindeyim ama gözlerim mavi değil kırmızı. Benim gözlerim mavi ama kırmızı gözlü olan kişi şey." Duraksadım. Benim ailemdeki kimsenin gözü kırmızı değildi ki. Neden birinin gözü kırmızıymış gibi hatırlamıştım? Babamın kırmızıymış annem hep öyle derdi ama ne annemin ne ablamın gözü kırmızıydı. Kırmızı gözlü olan kişi kimdi ki?

"Kim?" 

"Hatırlayamıyorum ama biri vardı." Kafamı hızla iki yana salladım ve yanaklarıma 3 kere vurdum. Böyle yapınca kafamdaki düşüncelerden uzaklaştığımı hissediyordum. Aniden bir şey hatırladım. Ellerim titremeye ve gözlerimden yaşlar akmaya başladı. "Bendim."

"Ne?"

"Kırmızı gözlü kişi bendim ben Fujiwara değilim ben Mizuki'yim!"

✨Evveeeet bu bölümlük bu kadardı. Oy ve yorum atmayı unutmayınnnnnnn💜✨

Demon slayer X ReaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin